Truva Atı'nın bilindik hikâyesi günümüz siyasi atmosferine çok uygun olsa da biz bu yazıda Truva Atı'nın insanlık tarihindeki anlam ve önemini gözardı etmeden hikâyenin farklı bir yönüne odaklanıyoruz.
Ülkemizi sarıp sarmalayan fay kırıkları ve onlara bağlı depremlerin, insanlık tarihi boyunca bu coğrafyadaki uygarlıkların gelişiminde ve yıkılmasında etkili olduğu biliniyor.
Bunlar içinde belki de en bilindik olanı Truva'dır.
Truva, daha çok Homeros'un epik şiirleri "İlyada" ve "Odysseia"da geçen efsanevi Truva Savaşı'nın geçtiği yer olmasıyla ünlü.
Burası günümüz Türkiye'sinde ülkenin kuzeybatısında yer alan ve Hisarlık olarak bilinen eski bir yerleşim yerini adresler. Bu antik şehir, o dönemde Avrupa ile Asya arasındaki ticaret yollarında kilit bir konuma sahipti.
Yunan mitolojisinde Troia (Troy), Ilios veya Ilion olarak adı geçen Truva, adını mitolojide Zeus'un oğlu olan Dardanus'un torunu Kral Tros'tan almaktadır. Çanakkale Boğazı'nın Dardanel olan adı da mitolojik kral Dardanus'tan geliyor. "İlyada" destanı da buranın Ilion olan adına atıf yapmaktadır.
Yapılan arkeolojik araştırmalar, Truva'nın M.Ö. 3500 yıllarından başlayarak yaklaşık 4.000 yıl boyunca yerleşim yeri olduğunu gösteriyor. Ancak şehir sürekli değişmiş; şehrin defalarca yıkılıp yeniden inşa edildiğine ilişkin güçlü kanıtlara ulaşılmış. Her yıkımdan sonra var olanın üzerine yenisi inşa edilerek zaman içinde şehir içeriye doğru kıyıdan uzaklaşmış.
Truva şehrinin uzun süren savaşlar sonrası yok olduğu varsayılıyor olsa da kanıtlar farklı bir sonu işaret etmekte.
Anlıyoruz ki şehrin yıkılıp yeniden inşasından ve kıyıdan geriye iç tarafa doğru taşınmasından savaşlardan çok yıkıcı depremler ve bu depremlere eşlik eden tsunamiler sorumlu.
Hollanda'daki Amsterdam Üniversitesi'nden bir araştırmacı olan Gert Jan van Wijngaarden, "Tek bir Truva yok; katmanlar halinde üst üste uzanan en az 10 tane katman bulunuyor ve her bir katmanda bir yeni Truva var" diye yazıyor.
Van Wijngaarden, arkeologların ilk yerleşimin kalıntılarını bulmak için çok derine inmek zorunda kaldıklarını ve en alt katmanda buldukları yerin "işlenmemiş taştan bir savunma duvarıyla çevrili küçük bir şehir" olduğunu belirtiyor. Şehrin büyük giriş kapısının dışında, şehre gelen ziyaretçileri karşılayan üzeri yüz kabartmalı bir de taş bulunmakta.
Elde edilen bulgular Troyalıların bu felaketlerden ders aldıklarını gösterdiğini; yapılaşma ve yerleşim yerlerini yenilediklerinde kayda değer değişiklikler yaptıkları belirtiliyor.
Güney Asya'daki en eski kent uygarlığı olan Harappan Uygarlığının 5.000 yıl önce sel baskınlarına karşı devasa koruma duvarları inşa etmesi gibi, Truvalılar da depremlere ve tsunamiye karşı daha derin temelleri olan ve eğimli bir yapıya sahip dayanıklı savunma duvarları inşa etmişler.
Truva, savaşları kadar atı ile ünlü bir antik kent.
Kente asıl ününü kazandıran Truva Savaşı'nın, Tunç Çağı'nın sonlarına doğru, MÖ 1200 dolayında gerçekleştiği düşünülüyor.
O sıralarda bölgeye Miken olarak bilinen bir uygarlık hakim. Mikenler, büyük saraylar inşa eden ve bir yazı sistemi geliştirebilmiş bir uygarlık. Bu dönemde Miken kralı, Agamemnon.
Homeros'un epik şiiri "İlyada"ya göre Truva Savaşı, Spartalı bir kraliçe olan Helen'in Truva Kralı Priamos'un oğlu Paris tarafından kaçırılması nedeniyle patlak vermiş. Helen'in geri verilmemesi üzerine kent kuşatılmış ve savaş yıllar sürmüş. Bu arada, tanrılar her iki taraftaki karakterleri desteklemek için sürekli müdahale ederek çatışmanın tarafları olmuşlar.
Efsaneye göre sonunda Truva, Kral Agamemnon'un ordusu tarafından fethedilmiş.
Peki, Truva Savaşı gerçekten olmuş muydu?
Bu konuda bilim insanlarının elinde çok az kanıt var.
Bu savaşın en erken kanıtı, MÖ 8. yüzyıl civarında yani savaştan birkaç yüzyıl sonra yaşamış Homeros'tan geliyor. Savaşın sözlü hikâyeler aracılığıyla anlatıldığı ve daha sonra, muhtemelen MÖ 6. yüzyılda yazılmış olduğu düşünülmekte.
Savaşı bu denli ünlü yapan şey ise bir tahta at.
Truva, 10 yıl boyunca kuşatıldıktan sonra karşıt güçler surların dışında, sanki evlerine dönmek üzere yelken açıyorlarmış izlenimi vererek, geride tanrıça Athena'ya bir adak olarak dev bir tahta at bırakıyorlar. Aslında bu bir tuzak ve tahta atın içi düşman askerlerle dolu.
Truvalılar, sabahleyin kale kapılarını açarak atı Truva'nın içine sürüklüyorlar ve galibiyetlerini kutluyorlar. Gece çöktüğünde atın içine gizlenmiş savaşçılar dışarı çıkıp şehrin kapılarını açıyor ve içeri dolan savaşçılar şehri yakarak yok ediyorlar.
Ancak araştırmacılar, tahta at hikâyesinin gerçekliği konusunda kuşkulular. Truva Atı konusundaki bu kuşku, aynı zamanda Homeros'un varlığı konusunda da bir şüphe duyulmasına neden olmakta.
Ancak arkeolojik bulgular, destanda olduğu gibi Truva'nın gerçekten yakılarak yıkıldığını gösteriyor.
Truva'nın birçok kez yıkıldığı ve her seferinde yıkıntısı üzerine yeni bir şehrin kurulduğunu biliyoruz. Bu yıkımlara yalnızca savaşlar neden değil, antik kentin kalıntılarında Truvalıların 4000 yıl boyunca depremlere karşı verdiği mücadelenin izleri bulunmakta. Arkeolojik kanıtlar Truvalıların asıl savaşı depremlere karşı vermiş olduklarını gösteriyor.
Truvalılar bu mücadelede yenilmemiş, her defasında dersler çıkararak şehirlerini yeniden inşa etmişler ve güçlendirmişler.
Bizlerin de bugün Antik Truva'nın deneyimlerinden çıkaracağımız dersler olmalı, değil mi?
Özellikle de Truva Atı konusunda!
Kaynakça
https://www.livescience.com/what-was-the-indus-valley-civilization https://www.britannica.com/topic/Dardanus-Greek-mythologyhttps://www.bbc.com/news/business-27923256https://www.ancientpages.com/2017/06/14/ancient-city-troy-destroyed-earthquake-ended-trojan-war-archaeologists-say/
Nafiye Güneç Kıyak kimdir? Nafiye Güneç Kıyak, Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümü ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı. Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu- Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı. Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesellschaft für Strahlen- und Umweltforschung-München)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu. Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu. 1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi. 2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu. Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır. Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOS; Sırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER. 2019'dan bu yana T24 Haftalık’ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır. Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir. |