Apartman duvar resimleri, içinden geçtiğimiz derin yoksulluk ve akıl almaz hukuk ihlalleri karşısında gündem dışına çıkıp nefes almamı, akıl sağlığımı korumamı sağlayan bir uğraşa dönüştüğü için kendimi şanslı hissediyorum.
Ş.Mavigöz imzasıyla ilk karşılaşmam geçen yıl Fatih, Şehremini, Küçük Saray Meydanı’nda bir apartmanda olmuştu. “Ş. Mavigöz” ismini araştırdığımda hiçbir bilgiye erişememiştim.
2016 yılında İstanbul Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle, Bilim ve Sanat Vakfı tarafından, "Sözlü Tarih Araştırmaları Veritabanı ve İstanbul'un Mekansal ve Kültürel Çeşitliliğine Yönelik Uygulama Örnekleri Projesi" başlığı altında birçok kişi ile görüşme gerçekleştiriliyor. “Fırçasız Ressam” olarak bilinen Metin Akarslan ile gerçekleştirilen görüşme de bunlardan biri. Üç saat otuz beş dakikalık video boyunca Akarslan, 1939 yılında Beyoğlu’nda başlayan yaşamından, Fevziye Mektebi ve Kabataş İdadisi’nde eğitim alan babası Kadri Bey’den, çocukluğunun geçtiği Karagümrük’ten, çocukluğunda gazoz ve su sattığı Vefa Stadı’nın yerindeki dutluktan, Fatih’te kaybolan Bizans Sarayı’ndan, Edirnekapı’daki meyve bahçelerinden, Ermeni komşularından, 6-7 Eylül olaylarından, çocukluktan başlayarak yaşamına yayılan resim ilgisinden, gençliğinde gittiği tiyatrolardan, sergilerden ve daha birçok şeyden bahsediyor ki sonuna kadar keyifle dinletiyor. Metin Akarslan, 2019 yılında vefat ediyor.
Metin Akarslan resimle ilişkisinin nasıl başladığından söz ederken apartman girişlerine de resim yapan Şaban Mavigöz’den bahsettiği anda, onun ressam Ş.Mavigöz olduğunu hemen anladım. Akarslan, Şaban Mavigöz’den şöyle bahsediyor:
"1962 yılında askerlikten dönünce eski yerimde çalışmaya devam ettim. Maaş çok az olduğu için, Devlet Malzeme Ofisi’nde bir imtihan vardı, sınava girdim, kazandım, burada vazifeye başladım. O dönem akşamları resim yapmaya başladım. Babam da hattat olduğu için hat yapmayı denedim ama beceremedim. O devirlerde piyasa resmi olarak satılan manzara ve çiçek resimleri popülerdi, ben de öyle başladım.Moda’da Cumalı Galerisi vardı meşhur, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Eren Eyüpoğlu sergi açıyordu orada. Galerinin olduğu apartmanın altı katında da ressam Şaban Mavigöz diye birisi yaşıyordu. Bu adam, apartmanların giriş holüne manzara resimleri yapıyordu. Eli çabuk bir adamdı, yarım saatte bir resim çıkarıyordu. Moda’ya gezmeye gelen kişiler bir manzara resmi ısmarlar, dönüşte gelip alırlardı, böyle usta bir adamdı. Kendisiyle tanıştığımda “Manzara resmi yapabiliyor musun?” diye sorduğunda “Yapabiliyorum ama sizin gibi değil tabii, portre yapıyorum.” dedim. “Ne yapıyorsun.” dedi, “Ağlayan çocukları yapıyorum, satıyorum.” dedim. “Yap birkaç tane, getir bana” dedi. Yaptım birkaç tane götürdüm, çok beğendi.İmza etmiştim, “İmza etmek yok, imza etmeden getir, tuvalini ben vereceğim, burada satacağım” dedi. 10 tane tuval verdi, akşam eve geliyorum, sabaha kadar bitirip teslim ediyorum, imza da etmiyorum. Tanesi 75 lira o zaman 750 lira alıyorum. Devlet Malzeme Ofisi’nde aylık maaşım 500 lira, ben bir gecede kazanıyorum aylık maaşımdan fazlasını. Adam bana yapabildiğin kadar yap diyor, bin tane yapsan bin tane gidiyor ağlayan çocuk, herkes alıyor.”
Ressam Şaban Mavigöz (1:19:55)
Cumalı Galerisi, 10 Şubat 1973’te Moda Caddesi 264 numarada Eren-Bedri Rahmi Eyüboğlu sergisiyle açılıyor. 1975 yılında da Bedri Rahmi’nin vefatından önceki son sergisi Cumalı Galerisi’nde açılıyor. Dolayısıyla Metin Bey’in söz ettiği zamanlar 70li yıllar…
Ressam Metin Akarslan’nın işaret ettiği Şaban Mavigöz ilgili tekrar araştırma yaptığımda 2 Ağustos 1982 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, “Kültür Yaşam” sayfasında, İbrahim Safi’nin öğrencisi ressam Şaban Mavigöz’ün Yapı ve Kredi Bankası’nın Galatasaray’daki Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde olan sergi haberine eriştim. Sergi kataloğu için kurumla iletişime geçtim ama oradan oraya savrulmalar sonunda “Mail atın biz mutlaka döneceğiz size” türküsü ile sona erdi.
İstanbul’da bugüne kadar beş yüzün üzerinde duvar resmi silindi. Bu duvar resimlerini yapan ressamların kimler olduğunu araştırma şansımı kaybettim. Kayıt altına alabildiğim 250 duvar resminde 50’ye yakın ressam imzası üzerinden ulaşabildiğim ressamların hikayelerini bugüne taşıyıp gelecek kuşaklara aktarmak istiyorum. Süreç içinde fotoğrafladığım ve kayıt altına aldığım birçok duvar resmi de yok oldu. Bu duvar resimlerinin korunması konusunda hiçbir çaba gösterilmemesi kalanların ömürlerinin çok da uzun olmadığını hatırlatıyor bana.