Nihayet oldu. Nisan ayından bu yana müzakereleri devam eden borç limitinin artırılması sürecinde en sonunda bir uzlaşmaya varıldı. Her ne kadar buna geniş kapsamlı bir uzlaşma demek mümkün olmasa ve her iki partiden de karşı çıkanlar olsa da, aylardır süren gerginlikte sona gelinmiş oldu. Birkaç ay önce, bu işin bu kadar uzayacağını tahmin eden var mıydı bilmiyorum ama çoğunluk, gecikme olsa da nihayetinde bir çözüme varılacağına emindi. Bu inanç, ABD ve AB’nin küresel krizde izlediği politik tutuma, karar alma süreçlerindeki farklılığa dayanıyor. Şimdi insanların aklından geçen şu: ABD’de kriz çözüldü şimdi sıra yeniden AB’ye gelecek. Böyle bir algı olduğunu yadsımak mümkün değil. Ancak, bu bizi ABD tarafında her şeyin iyi yürütüldüğü, AB tarafında ise her şeyin sorunlu olduğu gibi bir yanılgıya da sevketmemeli. Borç limitinin yükseltilmesi pazarlığı Amerikan sistemi için tahmin edildiğinden fazla zarar vermiş olabilir. Uzlaşmaya varılsa da ortada birkaç sorun var. 1-ABD ekonomisi henüz güçlü toparlanma sürecine girmemişken, harcamaların kısılması ekonominin hızını daha da yavaşlatabilir. 2-Demokratlar 3 aydır şiddetle yeni vergiler getirilmesini savunmalarına rağmen, planda bu yok. Yani aslında Obama geri adım attı. Bu kendi açısından bir kayıp. 3-Varılan uzlaşma önemli bir sorunu çözmüyor. Haftalardır gündemi meşgul eden şey aslında bir hükümetin borçlanma yetkisinin artırılmasından ibaret. Oysa ABD mali sistemindeki bozukluk devam ediyor. Kaldı ki, bu kadar basit bir sorun bile her ne nedenle olursa olsun, büyük bir muammaya dönüşmemeliydi. Şunu net olarak söyleyebiliriz sanırım: pazarlıkların uzamasının ve çözüme geç varılmasının kimseye faydası olmadığı gibi kaybeden Amerikan ekonomisi oldu. Demokratlar da cumhuriyetçiler de kendilerini bugün galip hissetmemeli. Borç limiti yükseltilmiş olsa da, ABD’nin AAA olan kredi notunda bir kademe gerileme olma ihtimali hala ciddi olarak var. Kaldı ki; çözüme ulaşılan sorun yoksulluk, gelir dağılımında adaletsizlik değil; bir ülkenin daha fazla borçlanmasına izin verilmesi. Tabii her zaman olduğu gibi bütün dünya ve Türkiye, “aman bir kaza olmasın, sorun çözülsün” diye umarken şu gerçeği göremedi. Sorunun çözülmesi, ABD’nin bir süre daha dünyanın diğer ülkeleri üzerinden geçinmesine imkan veriyor. Başka bir ifadeyle dünya:“Ohh ne güzel bir süre daha ABD’ye çok düşük faizle borç vereceğiz” diyerek seviniyor. 14.3 trilyon dolar ile ABD dünyada kamu borcunun en yüksek olduğu ülke. Saniyede 30 bin dolar artan kamu borcu, bu yazıyı okumaya başlamanızdan şu ana kadar geçen iki dakika içinde yaklaşık 4 milyon dolar yükseldi. Bu borcun üçte birini yabancılar sağladı.