Pazartesi öğleden sonra ABD ekonomisi için S&P’den gelen görünüm değişikliğinden sonra borsa endeksleri ciddi oranda gerileyince, bunun ciddi bir düşüşün başlangıcı olabileceği düşünülmeye başladı. Ama dün borsalar verdiklerinin büyük kısmını geri aldılar. Öyleyse ya gerçekten S&P’nin kararı (dünkü yazı) piyasalar tarafından da politik bulundu ve fazla ciddiye alınmadı; ya da dünkü yükseliş bir tuzaktı. Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ama ne olabileceği konusunda bir yargıya varmadan önce yıl başındaki tahminleri gözden geçirmek faydalı olabilir. 2011 genelde yatay ama dalgalı bir yıl olacak uluslar arası piyasalar için. Yani ne büyük yükselişler yaşanacak, ne de düşüşler. Dolayısıyla not hareketini de bu kapsamda değerlendirmek bence şimdilik doğru olacaktır. Şimdi izin verirseniz birkaç gün yazmak istediğim ama yeni gelişmeler nedeniyle bugüne kalan bir konuya değinmek istiyorum: ÇİN Geçen hafta Çin ekonomisinden iki haber geldi. Biri dış ticaret, diğeri enflasyonla ilgili. Çin yedi yıldan beri ilk kez çeyreklik bazda dış ticaret açığı verdi. Açık oldukça düşük; 2 milyar dolar civarında. Ancak yine de bir ilk özelliği taşıyan açık, geçen yıl yaklaşık 180 milyar dolar olan dış ticaret fazlasının bu yıl daha gerileyeceğini göstermesi acısından önemli. Çin’in dış ticaret fazlası, bu hızla giderse 2011 de fazla 140 milyar dolara gerileyecek. Çin’in açık vermesi daha az ihracat yapmasından değil, daha fazla ithalat yapmasından kaynaklanıyor. Örneğin 2010 yılı genelinde Çin ilk kez Almanya'nın, AB ülkeleri dışında, en çok ihracat yaptığı ülke oldu. Daha önce birinci sırada ABD geliyordu. Almanya Çin’e 60 milyar dolar ihracat yapıyor ve ihracatında payı yüzde 5.6. On yıl önce bu pay yüzde 1.4 idi. Türkiye de 2010 yılında Çin’e ihracat rekoru kırdı. Aynı eğilim 2011’de de devam ediyor. Bu durum ABD, AB ülkeleri, Brezilya gibi ülkelerin ama özellikle de ABD’nin bir yıldan uzun süredir Çin’e yaptığı baskıların bir sonucu. Tabii ki hızla büyüyen ekonominin, halkın ithal mallara talebini yükselttiğini de vurgulamak gerekir. İkincisi alınan önlemlere rağmen Çin’de enflasyon yükselmeye devam ediyor. Son aylarda merkez bankası dört kez faiz artırdı, zorunlu karşılıkları yükseltti. Ancak yine de enflasyon yüzde 5.4 ile beklentilerin ötesinde seyrediyor. Bir taraftan artan talep bir taraftan ise yükselen maliyetler enflasyonu tetikliyor. Şimdi Çin’in önünde iki yol var: bir süredir devam ettiği sıkılaştırıcı politikayı devam ettirmek ya da para birimi yuanın değerlenmesini sağlamak. Geçen yıl yuan dolara karşı yüzde 5 civarında değer kazandı ve bugünlerde son 20 yıldaki en değerli düzeyinde. Ancak enflasyonu dizginlemek için ithal malları biraz daha pahalılaştırmak gerekiyor. Bunun için de yuana değer kazandırmak. Yuanın değerlenmesi konusunda en büyük baskıyı ABD yapsa da, bu durum bizim de çıkarımıza. Zira 2010’da 2 milyar doların üzerinde ihracat yapmış ve rekor kırmış olsak da, ithalatımız bunun kat kat üzerinde.