“…Acı gerçek şu ki; Türkiye’nin Avrupa dışında gerçek bir alternatifi yok. Erdoğan ve ekibi de 2011’de bunu keşfedecek. Suriye ve Irak’la ekonomik ilişkileri geliştirmenin, İsrail’e sert çıkışlar yaparak Arap ülkelerinde sevilmenin ve Rusya’yla büyük enerji politikası oyunları oynamanın çekiciliği, hızla kaybolacak. Avrupa hala Türkiye’nin ticaretinin yarısına tekabül ediyor. Türkiye’de reform yapmak ve ülkeyi modernize etmek isteyen herkesin, gözünü liberal ve demokrat Avrupa’ya dikip, katılaşmış, demokratik olmayan Ortadoğu’dan kaçınması gerekiyor.” Bu okuduklarınız, Economist dergisinin 2011 yılında Türkiye hakkındaki beklentileri. Dün birçok gazete ve televizyonun haber yaptığı bu yorumu analiz edelim. "Türkiye’nin Avrupa dışında gerçek bir alternatifi yok mu?” dan önce bence, “Türkiye Avrupa dışında bir alternatif arıyor mu?” diye sormak gerekir. Ben böyle bir çaba içinde olduğumuzu düşünmüyorum. Suriye ve Irak’la ekonomik ilişkileri geliştirmek ya da bu yönde çaba harcamak, “Avrupa’ya alternatif aramak” fiiline asla bir örnek olamaz. Bunu örnek olarak gösterenlere İngiltere’nin, Almanya’nın, Fransa’nın ve diğer ülkelerin Suriye ve Irak’la ticaretini geliştirmek için neler yaptığını bilip bilmediklerini sormak gerekir. Çin ve Brezilya’nın dünyanın öbür ucundan gelip kendi şirketleri için pazar geliştirmeye çalıştıkları bu ülkelere, komşuları olan bir ülkenin aynı şeyi yapması yadırganmamalı. Kaldı ki; önümüzde daha acı bir gerçek var. O da Türkiye’nin dünya üzerinde komşuları ile en az ticaret yapan ülkelerden biri olduğu. Bunu ben söylemiyorum, istatistikler söylüyor. Türkiye’nin sekiz kara komşusu var: Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Yunanistan, İran, Irak ve Suriye. Bu sekiz ülkeye ihracatımız toplam ihracatımızın yaklaşık yüzde 11’i kadar. Fransa’nın da sekiz komşusu var ve bunlara yaptığı ihracat toplam ihracatının yaklaşık yüzde 43’üne denk. Almanya’nın dokuz komşusu var ve bunlara yaptığı ihracatın toplam içindeki payı yüzde 40. Sırbistan’ın yüzde 41, Rusya’nın yüzde 30. İşte size genç yaşlarınızdan kalan tanıdık bir soru: “Yukarıdakilerden hangisi diğerlerinden farklıdır?” Cevap A şıkkı: Türkiye. Türkiye’nin son birkaç yılda hızlandırdığı komşuları ile ticaretini artırma çabaları ancak bir normalleşme olarak nitelenebilir. Sanırım kamuoyunda yanlış bir algı var. Sanılıyor ki; Asya, Orta-Doğu ve Kuzey Afrika’nın ticaretimizdeki payı arttıkça, Avrupa ile ticaretimiz geriliyor. Oysa bu gerçeklerden çok uzak. Doğru; diğer ülkelerin ticaretimizdeki payı artıyor ama bu artış, söz konusu bölgelere gerçekleşen ihracat artışının, Avrupa’ya yapılan ihracat artışından daha yüksek olmasından kaynaklanıyor. Yani, Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatında bir gerileme yok, artış var. Ama bu artış diğer bölgelerin gerisinde ki; dünya ekonomisinin genel seyrinden haberdar olan herkes bunu normal karşılar. İşte çok basit bir soru daha: Aşağıda son dört yıldaki büyüme oranları verilen bölgelerden hangisi ile ticaretinizi artırmak için daha fazla çaba sarfedersiniz?