Geçtiğimiz hafta Bal-Kaymak Sistemi başlıklı yazımda, ABD kaynaklı sermayenin, kendi ülkesinde birkaç yılda
Geçtiğimiz hafta Bal-Kaymak Sistemi başlıklı yazımda, ABD kaynaklı sermayenin, kendi ülkesinde birkaç yılda elde edemeyeceği getiriyi, Türkiye ve benzeri yükselen piyasalarda nasıl birkaç hafta içinde elde ettiğini anlatmaya çalışmıştım. Hata etmişim. Hatam, yazının mantığında değil, başlığında. O yüzden bunu değiştirelim: sistemin adı Afyon kaymaklı ekmek kadayıfı mı olsun, başka bir şey mi siz karar verin ama bal-kaymak yeterli değil. Neden mi? Anlatayım… Geçen hafta dedim ki; ABD doları değer kaybettikçe, ülkenin ithalatını kısıcı, ihracatını artırıcı bir ortam oluşuyor. Diğer yandan dolar değer kaybettikçe, dünyada borsa endeksleri yükseliyor. Böylece örneğin Türkiye’de Temmuz-Ekim döneminde borsada TL bazında yüzde 18.5, dolar bazında yüzde 29 getiri elde ediliyor. Hem de neredeyse 0 maliyetle. ABD’de sıfıra yakın faiz oranıyla borçlanıp, yükselen piyasalara yatırım yapanlar, portföy yatırımlarını artırıyor; böylece ABD ihracat yapmadan ihracat yapıyor. Oysa, unuttuğum bir şey vardı. Hem de geçen yıl, Nouriel Roubini aynını 2 Kasım 2009’da Financial Times’da yazmadan bir buçuk ay önce T24 takipçilerinin benden okudukları şeyi unutmuştum… Aylardır ABD’den dünyaya yayılan ve çok kısa süre içinde iki haneli getiri elde eden, krizin dibinden bu yana kendinin üç katına ulaşan fonun ABD’ye nereden geldiğini hatırlıyor musunuz?Ben söyleyeyim… Petrol zengini ülkelerden, kendi küçük ama rezervi büyük Kuzey Afrika ülkelerinden, Rusya’dan, Çin’den… Pekiyi bunun ne zaman olduğunu hatırlıyor musunuz? Hatırlatayım; krizin en kötü günlerinde…Krizin, küresel aşamaya geçtiği Eylül 2008’den sonra bir tuhaflık yaşadık. Çoğu, ağzı açık izlerken krizin beşiği ABD’nin parası değer kazanıyordu. Örneğin Euro/Dolar paritesi 1.60’tan 1.25’e kadar gerilemişti. İşte bu aylarda, yukarıda saydığım ülkeler başta olmak üzere bazıları ABD tahvillerini kapışmaya başlamıştı. Sadece Cezayir 60 milyar dolar değerinde Amerikan tahvili almıştı. Ne zaman? Dolar zirvelerindeyken… İşte o ABD 1- Parasının en değerli olduğu günlerde bütün dünyadan kendi parası ile borçlandı. 2- Bu borcun maliyeti 0’a yakındı. 3- Daha sonra dolar düşmeye başladı. Yani ABD tahvili alanlar, kendi paraları cinsinden zarara geçtiler. Örneğin Cezayir’in 12 milyar dolar zarar ettiği düşünülüyor. 4- Oysa ABD kaynaklı sermaye, dünyadan topladığı borcu, yine kendi dışında yatırıma dönüştürmeye başladı. 2009 başında borsalarda başlayan yükseliş, bundan altı ay önce sıçrayışa dönüştü. 5- Bilinçli yürütülen politika ile Dolar bugünlerde birçok para birimine karşı son birkaç yıldaki en düşük düzeylerine geriledi. 6- Böylece, yazının başında gördüğünüz örnekteki gibi, yükselen ülkelerdeki yüksek getiriler toparlanıp yeniden ABD’ye dönecek. Ülkende üret, dolar ile sat, rezerv biriktir, biriken rezervlerin ile çok düşük faizli ABD tahvili al yani ABD’ye borç ver (ama unutma bunu dolar yüksekken yapmalısın), sonra ABD bunu alsın, üstüne bir de para bassın, doların değerini düşürsün, gidecek yeri olmayan sermaye hisse senedine aksın aksın aksın…sonra bu hisseler satılsın, para ABD’ye dönsün, dolar yükselsin, borçlar ödensin...