Dünya yüzölçümünün yüzde 28’inde müslümanların yaşadığını, biliyor musunuz?
Dünya yüzölçümünün yüzde 28’inde müslümanların yaşadığını, biliyor musunuz?Peki Müslüman nüfusun yaklaşık 1,46 milyar olduğunu ve dünya nüfusunun yüzde 22’sini müslümanların oluşturduğunu? Hayır mı?Emimin şunu biliyordunuz: İslam ülkelerinin milli hasılaları yaklaşık 4,4 trilyon dolar. Bu da dünyada bir yılda yaratılan hasılanın yüzde 7’si kadar.Nüfusunun büyük kısmı Müslümanlardan oluşan ve İslam Konferansı Örgütü'ne mensup 57 ülke var. Bir de nüfusu içinde önemli oranda Müslüman bulunan ancak örgüt üyesi olmayan ülkeler var. Ama biz bunları değil, sadece İKÖ üyesi olan ülkeleri alalım.Dünyanın yüzde 28’ine sahip ve dünya nüfusunun yüzde 22’sini oluşturan İslam ülkeleri dünya milli gelirinin sadece yüzde yedisine sahip. Bu, İslam ülkelerinin ekonomilerinin içinde bulundukları durumu göstermek için verilebilecek en açık örnek.Bir adım daha ileri gidip, bu ülkelerin ihracatlarına bakalım. 57 ülkenin toplam ihracatı 1,5 trilyon dolar civarında. Yani toplam dünya ihracatının yüzde dokuzu kadar.Yukarıdaki verilerden sonra buna şaşırmamış olabilirsiniz. Ancak şunu da hatırlamakta fayda var: Birçok İslam ülkesinde temel ihracat kalemi petrol ve doğalgaz. Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuzey Afrika ülkelerinin ihracatından petrol ve doğalgazı çıkarırsanız elinizde ‘hiç’e yakın bir tutar kalır. Türkiye kesinlikle bu tanımın dışında. Uzakdoğu ve Güney Asya'daki ülkelerin de durumu farklı ama, siyasi gerilimlerin kalbi olan Ortadoğu için bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir ülkenin ihracatı önemli miktarda bir doğal kaynağa bağlı ise, ne kadar yüksek ihracat yaparsa yapsın, o ülkenin sürdürülebilir bir ihracatı olduğunu söyleyemeyiz. Birçok İslam ülkesi için, ihracatının sürdürülebilir olduğunu söylemek mümkün değil.İşin ilgi çeken başka bir yanı ise şu: İslam ülkelerinin kendi aralarında yaptıkları ticaret, toplam dış ticaretlerinin yüzde 16’sı kadar. Yani, İKÖ içi ticaret 240 milyar dolar civarında. Bu son derece düşük bir oran ve kesinlikle artırılması gerek. Bu artıştan bütün üye ülkeler fayda görecektir. Nedenini kısa şöyle açıklamaya çalışayım. İslam ülkelerinin hemen hepsinde ana ihracat pazarı ABD ve AB üyesi ülkeler. Kriz bu ülkelerin ithalatında keskin bir düşüş yarattığı için, batılı ülkelere ihracat yapmaya çalışan ülkeler zor duruma düştüler. Aynı şey Türkiye için de söylenebilir. Avrupa ülkelerine olan ihracatımız, toplam ihracatın yüzde 55’i değil de daha düşük bir oran olsaydı, bu pay Afrika ya da orta-doğu ülkelerine kaymış olsaydı, ihracatımız bugünkü kadar çok gerilememiş olurdu. Bu nedenle Türkiye’nin Afrika, Güney Amerika ve Uzak Doğu ihracatının paylarını artırması gerekiyor.İslam ülkelerinin üzerindeki siyasi istikrarsızlık, iç savaş, yolsuzluk ve benzeri gölgelerden sıyrılmaları gerekiyor. Ticaretteki artış bunun için sağlam bir başlangıç olacaktır. Ortadoğu'daki yüksek tansiyon muhtemelen uzun yıllar daha sürecek. Hatta azalan petrol rezervleri nedeniyle gerilimin şiddeti de artacak. Ticari ilişkiler gibi büyük bir potansiyel varken, bölge ülkeleri arasında güveni artırmanın yolunu uzaklarda aramaya gerek yok.