Dün 2010 yılı geneli istihdam verileri açıklandı. 2009 yılında yüzde 14 olan oran 2010’da yüzde 11.9’a düştü. “Daha iki hafta önce işsizlik oranı yüzde 11 olarak açıklandı; 11.9 nereden çıktı?” diyenler varsa onlara yüzde 11’lik oranın Ekim-Kasım-Aralık dönemi, ya da piyasada bilinen adıyla “Kasım” ayı işsizlik oranı olduğunu hatırlatarak başlayım.
2010 istihdam verileri, krizden çıkış sürecinde istihdam piyasasının nasıl şekillendiğini görmek açısından önem taşıyor. Kıyaslamak gereken iki dönem var. Birincisi, kriz yılı olan 2009 verileri; ikincisi ise kriz öncesi dönemi gösteren 2007 ve 2008 verileri. Öyle ya, 2009’dakinden daha iyi resimle karşılaşacak olabiliriz ama acaba kriz öncesi döneme göre neredeyiz; gelin bakalım…
2009’da yüzde 14 olan işsizlik oranı 2010’da yüzde 11.9’a geriledi. Yani işsizlik oranı 2.1 puan düştü. 2009’da 21 milyon 277 bin kişi olan istihdam hacmi 2010’da 22 milyon 594 bine yükseldi. Başka bir ifadeyle 2010’da istihdam önceki yıla göre 1 milyon 317 bin yükseldi. İstihdam hacminde artış oranı yüzde 6.2 oldu. 2009’da nüfusumuzun yüzde 41.2’si istihdam edilmişken 2010’da yüzde 43’ü çalıştı. Bu süreçte nüfus 801 bin, işgücü 893 bin kişi arttı. Yani istihdam hem nüfus artışından hem de işgücü artışından daha yüksek oldu. Dolayısıyla geçen yıla göre istihdam piyasasında işaretler olumlu.
Pekiyi, bizde durum böyleyken diğer ülkeler de istihdam görünümü nasıl değişti? Yazının sonunda bir tablo göreceksiniz. Bu tablo Avrupa ülkeleri, ABD ve Japonya’nın son yıllardaki işsizlik oranını veriyor. Birçok ülkede işsizlik 2010’da 2009’a göre yükselmiş durumda. AB genelinde işsizlik yüzde 8.9’dan yüzde 9.6’ya, Euro Bölgesinde yüzde 9.4’ten yüzde 10’a, ABD’de yüzde 9.3’ten yüzde 9.6’ya çıkmış. Almanya, Avusturya ve Türkiye ise 2010’da işsizliğin düştüğü ülkeler.
Yeniden Türkiye’ye dönelim ve dün açıklanan verileri kriz öncesi dönemle kıyaslayalım. 2007’den 2010’a nüfusumuz 2 milyon 442 bin, işgücü ise 2 milyon 527 bin kişi artmış. 2 milyon 527 bin kişiden 1 milyon 856 bini iş bulup çalışırken 670 bini işsiz kalmış.
İşsiz sayısı ve işsizlik oranı 2009’a göre gerilemiş olsa da 2007 ve 2008’in üzerinde. Aynı şey tarım dışı işsizlik oranı için de geçerli. Ancak, 2010 yılında istihdam hacmi kriz öncesi dönemin de üzerine çıkmış. Yani ekonomi, yıl bazında şu ana kadarki en yüksek istihdam hacmine ulaşmış durumda. Dikkat çeken başka bir nokta ise işgücüne katılma oranının yüzde 48.8 ile en üst düzeyine çıkmış olması. Bununla birlikte bu oranın hala birçok ülkenin gerisinde olduğunu da unutmamak gerekiyor.Bütün bunlar Türkiye istihdam piyasasında işlerin güllük gülistanlık olduğunu göstermiyor. Hatta tersine, bazı Avrupa ülkelerini gerisinde olsa da son derece yüksek bir işsizlik oranımız var. Her beş gençten biri işsiz ve bunların büyük çoğunluğu da eğitimli insanlar. Diğer yandan, yukarıdaki tabloda yer alan ülkelerin tamamına göre daha kötü olan bir göstergemiz var: İşgücüne katılma ve istihdam oranları.
Çalışma yaşında olan ve çalışma kabiliyetine sahip olmasına rağmen işgücü piyasasına girmeyen milyonlarca insan var. Türkiye, hala nüfusun sadece üçte birinin çalıştığı, her beş gençten birinin işsiz olduğu, mevcut işsizlik oranının yükselmesini engellemek için her yıl ortalama 700 bin kişiye istihdam yaratması gereken bir ekonomi ve gidecek uzun bir yolu var.