Salı günü gelen sanayi üretim verisi nedeniyle, Dünya Ekonomik Forumu tarafından aynı gün açıklanan Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu hakkında yazmak bugüne kaldı.
Rekabet gücü alanında açıklanan birçok rapor var. Ancak Dünya Ekonomik Forumu tarafından açıklanan bu rapor, hem değerleme kriterleri, hem de kapsam açısından çok zengin. Sonuçlar, 133 ülkenin, 3 alanda 12 kriter tarafından değerlenmesine dayanıyor.
Detaya girip sizi sıkmak istemem. O nedenle mümkün olduğunca kısa bilgi vermeye çalışacağım.
"Temel ihtiyaçlar" başlıklı ilk alanda ülkeler; kurumlar, altyapı, makroekonomik istikrar, sağlık ve ilköğretim alanlarında değerleniyor. "Etkinlik artırıcılar" isimli ikinci alanda, yüksek öğretim, mal ve emek piyasalarında etkinlik, mali piyasaların karmaşıklığı (çeşit ve derinlik), teknolojiye uyum kapasitesi ve pazar büyüklüğü değerleme faktörleri olarak belirirken, son alandaki iki faktör inovasyon ve özel sektörün gelişmişliği olarak listeleniyor. Biraz fazla detay oldu, farkındayım…
Bu kriterlere göre değerlenen, milli gelir ve ihracat yapılarına bakılarak ülkeler beş gruba ayrılıyor. Üç ana grup var: faktör güdümlü, etkinlik güdümlü ve inovasyon güdümlü ekonomiler. Bir de bu üç grup arasında kalan, geçiş ekonomileri. Raporda Türkiye, etkinlik güdümlüden, inovasyon güdümlü olmaya yönelmiş bir geçiş ekonomisi olarak konumlandırılmış.
Listede ilk sırada İsviçre var. Bu pek alışıldık bir durum değil, zira ilk sıranın müdavimi yıllar boyunca ABD olmuştu. İkinci sırada yer alan ABD’yi Singapur, İsveç ve Danimarka izliyor. Türkiye 61. sırada
Türkiye bu yıl 61. sırada yer alıyor. Şili, G. Afrika, Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri, Azerbaycan gibi ülkelerin kendisinin üzerinde bulunduğu listede Türkiye, 4.16 puanla geçen yıla göre iki basamak yükseldi. İki yıl önce ise 53. sıradaydı.
Sıralamadaki en iyi yerini 15. sırada yer alarak "pazar büyüklüğü" alanında alan Türkiye’nin en geride kaldığı faktör ise, 96. sırada yer aldığı "kurumlar" oldu. Bu kategoride değerlenen özelliklerin bürokratik yapı, kırtasiyecilik, aşırıya kaçan düzenlemeler, yolsuzluk, yargı bağımsızlığı, şeffaflık olduğunu belirtmek gerekir.
Bu yıl Türkiye’de, özel sektörün en çok şikâyet ettiği sorunlar vergi düzenlemeleri, finansman sağlama, vergi oranları, hantal devlet bürokrasisi olarak öne çıkıyor. En az şikâyet edilen sorunlar ise, yolsuzluk, enflasyon, politik istikrarsızlık ve zayıf çalışma etiği olarak sıralanabilir.
Şaşırmayacaksınız biliyorum ama yine de söyleyeyim. Geçen yıl politik istikrarsızlık (kapatma davası) en çok şikâyet edilen sorunlardan biriymiş. Finansman sağlama ise daha altlarda yer alan bir sorunmuş. Finansmanın daha sık dile getirilen bir sorun olmasının nedenini krizden başka bir faktörle açıklamak zor.
Bu yıl durum böyle. Gelecek yıl yeni bir Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu’nda buluşana dek esen kalın.