Dün Başbakan Erdoğan İl Başkanları Toplantısı'nda vatandaşların harcama yapmaktan değil israftan...
Dün Başbakan Erdoğan İl Başkanları Toplantısı'nda vatandaşların harcama yapmaktan değil israftan kaçınması gerektiğini belirterek, "Bu dönemde araba değil, ev alın, ama evi olanlar da lüks ev almaktan vazgeçsin" dedi.Bu açıklama bir gün önce yine Başbakan'ın ekonomi ile ilgili bakanlar ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yöneticileri ile gerçekleştirdiği toplantının akabinde yapıldı.Söz konusu toplantı ise yaklaşık iki haftadır dünya piyasalarını paniğe sokan gelişmelerin ardından gerçekleştirildi. Son iki haftada IMKB-100 endeksi yüzde 20'ye yakın değer kaybederken, Türk Lirası'da Dolar ve Euro'ya karşı yaklaşık yüzde 15 değer kaybetti.Şimdi dün Başbakan tarafından yapılan öneriye dönelim. Açıklamada üç ana nokta var:1-Harcama yapmayın demiyorum ama israftan kaçının2-Araba almayın3-Ev alın ama lüks ev almayınBiliyorsunuz, geçen hafta Para Politikası Kurulu, beklenmedik bir şekilde politika faizini yarım puan indirerek, hemen her kesimi şaşırtmıştı. Banka, “Bütün dünya faiz artırma sürecine girmişken, biz neden indiriyoruz?”, “Merkez Bankası ne yaptığını bilmiyor”, “Merkez Bankası piyasaların kafasını karıştırıyor” anlamında eleştirilerin odağına oturmuştu. Ama aslında Banka, bu hareketiyle proaktif para politikasının nasıl yapılacağına dair iyi bir örnek sergilemiş oldu. TCMB'nin ardından birkaç gün içinde başka merkez bankalarından da faiz indirimi haberleri gelmeye başladı. Merkez Bankası bu indirim ile eskiden olduğunun aksine tek hedefinin enflasyonu kontrol etmek olmadığını, aynı zamanda büyüme hızını ani bir duruşu engelleyecek şekilde desteklemek olduğunu da göstermiş oldu.Başbakan Erdoğan'ın dünkü sade önerisini de bu paralelde yorumlamak gerekiyor.Harcamalarını durdurmayın ama israftan da kaçının demek, hayatınızı olağan seyrinde devam ettirin, gıda ve giyim harcamalarınıza devam edin, eskiyen eşyalarınızı yenileyin ama daha fazlasından kaçının anlamına geliyor. Söz konusu harcamalara konu olan mallar büyük ölçüde Türkiye'de üretilen mallar olduğu için, öneriyi, iç pazara dönük yerli üretime destek olarak yorumlayabiliriz.Bu yılın ilk yarısında Türkiye'de otomobil satışları, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50'den fazla arttı ve yaklaşık 300 bine ulaştı. Satışların yaklaşık üçte birini Türkiye'de üretilen otomobiller, üçte ikisini ise ithal otomobiller oluşturdu. Geçen yılın tamamında 13.4 milyar dolar motorlu kara taşıtı ithalatı yapan Türkiye, 2011'in ilk altı ayında ise 8.9 milyar dolar ithalat yaptı.Biliyorsunuz, ekonomimizin en öncelikli sorunu cari açık. Dünya ekonomisinde oluşacak bir krizi talebin azalmasına, Türkiye'nin de başta Avrupa olmak üzere pazarlarına yaptığı ihracatın zorlaşmasına neden olacak. İhracatta zorlanırken, ithalatın tam gaz gitmesi cari açığı artırıcı etki yapar. “Otomobil almayın” önerisinin bu amaçla yapıldığını düşünmek mümkün.Gelelim sonuncuya: “Ev alın,ama lüks ev almayın”Bu öneri de, büyük olasılıka iç üretime yönelik talebi canlı tutmak için yapıldı. Bildiğiniz gibi, inşaat sektörü, demir-çelik, mobilya, beyaz eşya, mermer-granit, ahşap ve plastik döşeme gibi pekçok sektörü desteklediği gibi, bankacılık sektöründeki kredi hacmini artırıyor ve mevsimlere göre dalgalanmakla birlikte istihdam yaratıyor.Ancak işin bir de “lüks” boyutu var. Türkiye inşaat malzemeleri alanında yetkin bir üretici. Fakat, son yıllarda konut piyasasında trend, yer döşemelerinden, mutfak/banyo malzemelerine kadar pek çoğu ithal edilen ürünlerin konutlara döşenmiş olarak satışa çıkarılması olarak gelişiyor. Böylece, örneğin 2500 TL maliyetli ithal ankastre mutfak eşyası, sıradan bir konutu “lüks konut” yapıyor ve satış fiyatını 10 bin TL yukarı çekiyor.