20 Kasım 2008: Eylül 2008’da krizin küresel boyuta sıçramasından iki ay sonra IMKB-100 endeksi...
20 Kasım 2008: Eylül 2008’da krizin küresel boyuta sıçramasından iki ay sonra IMKB-100 endeksi 2003’ten o güne en düşük düzeyine indi ve 20 bin 900 puana gerildi. 12 Mart 2009: Bu tarihte 22 bin 500 puan civarında olan endeks, dünya ekonomisinden toparlanma işaretlerinin gelmesi ile birlikte kesintisiz yükselişine başladı. Endeks beş ay içinde iki katına ulaştı. 2009 sonunda dünyanın en çok yükselen endekslerinden biri oldu. Ağustos 2010: Endeks 60 bin puan civarında. Krizdeki en düşük düzeyin üç katı değere yaklaşmış durumda. Bu tarihe kadar yaşanan yükseliş büyük ölçüde dış piyasalarla paralellik gösteren fakat birçoğunun üzerinde bir performanstı. Ama, bu noktadan sonra iki ay içinde endeks yaklaşık yüzde 18 yükselerek, 71 bin 776 puana ulaştı. Bazıları, bu yükseliş için referandum sonuçlarını dayanak olarak gösterse de, borsadaki yükselişin nedeni sıcak para girişiydi. 10 Kasım 2010: Endeks 71 bin 600’den düşüşe geçti. Bugüne dek geride kalan altı haftanın dördünde gerileyen endeks, bu sürede yaklaşık yüzde 12 değer kaybetti. Bu arada, geçen hafta TCMB önceki ay başladığı teknik faiz ayarlamasına devam etti ve borç alma ve borç faiz oranları arasındaki farkı 750 baz puana çıkardı, haftalık faiz oranlarını yüzde 6.5’e çekti, karşılık oranlarını artırdı. Banka tarafından yapılan açıklamada yer verilen “Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve korumaktır. Bununla birlikte, finansal sistemde istikrarı sağlayıcı tedbirler almak da Merkez Bankası’nın temel görevleri arasında yer almaktadır. Mevcut konjonktürde iç ve dış talebin büyüme hızlarındaki ayrışma ve hızlı kredi genişlemesi cari açığı artırmakta, böylelikle finansal istikrara ilişkin riskleri gündeme getirmektedir. Buna ilave olarak, Avrupa ve ABD ekonomilerindeki son gelişmeler ve alınan kararlar finansal istikrara ilişkin söz konusu riskleri daha da artırarak uygulanan politika bileşiminin gözden geçirilmesini gerektirmektedir.” ifadesine katılmamak mümkün değil. Fakat, sizce de Banka bunu söylemek için biraz geç kalmadı mı? Açıklamada yer alan bu ifadeler bu ayki açıklamada değil de, üç-dört ay önceki açıklamalarda yer alsaydı, son birkaç haftada yapılan aşırı sıcak para girişi tartışmalarına gerek olmayabilirdi. Göz ardı edilen gerçek şu: piyasalara giren sıcak para Türkiye ekonomisinden kaynaklanan hiçbir sorun olmasa da bir gün çıkacak. Nitekim öyle de oluyor. Öyleyse, neden ihtiyacımızdan fazla sıcak para girmesine neden olan politikayı bugüne kadar devam ettirdik ve şimdi doğru ama geç kalmış önlemler alıyoruz?