D_Masthead_970x250

AKP'nin saat merakı ve Arınç'ın 'kral çıplak' deme vakti

Sayın Arınç, 'kral çıplak' mı değil mi? Yavaş yavaş mı soyunuyor? Ne zaman dile geleceksiniz?

Mutlu insan saate bakmaz derler.

Ama siz yine de bunu fazla abartmayın.

“Bazı mutlular” hep saate bakarlar, çünkü hep plan ve hesap yaparlar.

“Ne kadar daha sürer bu mutluluk” endişesi saate baktırır.

“Ne zamana kadar ve ne kadar daha kazanabilirim” merakı da saati akla getirir.

Çünkü birilerinin kazanması için en elverişli ortam, diğerlerinin uyku zamanına denk gelir ve o süre de saatle ölçülür:

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

 

*   *   *

 

AKP “zaman duygusu” en gelişkin olan parti.

AKP’liler neyi ne zaman yapacaklarını ve hangi zamanlarda nasıl kazanacaklarını çok iyi biliyor.

Hepsinin kafası “saat gibi işliyor” ve hepsi “Beştepe Greenwich Mean Time”a göre hiza alarak  aynı saatte aynı cümleleri kurabiliyor.

Bu arada zaman öyle acımasız ki, kendisini gösteren saatleri bile eskitiyor.

Duyduk ki, AKP’li milletvekillerinin kol saatleri yenilenecekmiş.

Kimisi üç dönemi doldurup uğurlanacak, kimisiyle daha bu yollarda beraber yürünecek olan 312 milletvekiline birer kol saati hediye edilecekmiş.

Hemen kötü niyetli düşüncelere meyletmeyin!

Saatlerin markası Patek Philippe 5101G değil, sadece Armani...

Fiyatı da 700 bin lira falan değil, sadece 1000 lira...

Ama, nasıl diyorlar, “manevi kıymeti” büyük.

Her bir saatin arkasında “istiklâl madalyasını anımsatan AKP arması” (nasıl olacaksa artık) ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun imzası bulunacakmış. (Tabii Cumhurbaşkanı ani bir kararla “hayır, benim imzam olacak” diye tutturmazsa...)

Hediyelik saatler bugünlerde hazırlanıyormuş.

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

 

*   *   *

 

Bence iyi hediye.

Hepsi tenezzül edip de 1000 liralık saat takar mı, bilemem tabii.

Ama hak ettiler böyle “manalı” bir hediyeyi.

Zamanı iyi değerlendirdiler.

Hem ayrıca hediye olarak çiçek, tespih, takunya falan verecek değillerdi ya!

Hepsi için birer cami yaptıracak halleri de yoktu.

Bana kalsa hepsine kitap verirdim: Ya Aziz Nesin’den “Zübük”... Ya da Fathali Moghaddam’dan “Diktatörlüğün Psikolojisi”...

Ama o çevrelerde kitap pek makbul bir hediye değil.

Çoğunun okumaktan daha önemli işleri var zaten.

Zamanları da az.

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

 

*   *   *

 

“Binlik saatler” ne zaman hediye edilecek, onu öğrenemedim.

Ama herhalde 7 Haziran seçimlerinden öncedir.

Sonraya kalırsa bakarsın “zaman çok uygun olmayabilir”...

Şu sıralarda 7 Haziran öylesine “büyülü bir tarih” ki...

İktidar da muhalefet de saatlerini ona göre ayarlamaya çalışıyor.

Siyasetçiler, zamanı “7 Haziran öncesi” ve “7 Haziran sonrası” diye ikiye ayırmaya başladı bile şimdiden.

İçimde öyle bir his var ki, sanki bazı siyasetçilerimiz 8 Haziran’da tıpkı bir ahtapot, kalamar, mürekkep balığı veya bukalemun gibi birdenbire renk değiştiriverecekler.

Yepyeni şeyler söylemeye başlayacaklar, sandık sonrasında beyinlerine kan gidecek.

Bunların içinde “en ahlaklısı” her zaman olduğu gibi Bülent Arınç bence.

Çünkü o daha şimdiden renk değiştireceğini ilan etti.

Tecrübeli siyasetçi bize yepyeni şeyler söylemeyi vaat ediyor.

Ama... “günü geldiğinde”.

Zaman da hızla “o gün”e doğru koşuyor.

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

 

*   *   *

 

Her şeyden önce Arınç’tan “başkentin sırları”nı öğreneceğiz.

Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Ankara’yı nasıl parsel parsel sattığını” anlatacak.

Hatta çok daha fazlasını; 23 Mart’ta “100 maddelik ifşa listesi”nden söz etmiş, seçimlerden sonra bir bir açıklayacağını söylemişti.

Ama anlaşılan bununla da kalmayacak.

Son yıllarda “özgül ağırlığı” ile - bazen bir adım ileri iki adım geri atsa da – zaman zaman ortalığı karıştıran Arınç, sanki “zaten emekli oluyorum, veremeyeceğim hesabım da yok” diyerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı bayrak açacağa benziyor.

Belki açmayacak veya açar gibi yapıp kapayacak ya da açtığı bayrakta Erdoğan’ın resmi olacak, ama bugünkü görüntü bir toz bulutunun ortaya çıkabileceğine işaret ediyor.

Arınç’ın eleştirilerinin yoğunlaştığı yer, Erdoğan’ın en çok önemsediği amacı ve “yumuşak karnı”: Başkanlık rejimi...

O da, kendisinden önce fiili emeklilik sürecine sokulan Abdullah Gül gibi “başkanlık olursa Türk tipi veya alaturka olmaz" diyerek Reis’in tüylerini diken diken ediyor.

Herkes bu işin sonunun nereye varacağını merak ederek zamanın geçmesini bekliyor.

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

 

*   *   *

 

Arınç’ın son günlerdeki en “manidar” sözleri, BBC Türkçe’nin sorularına verdiği cevaplar arasındaydı:

“Tabii Sayın Cumhurbaşkanımız’la (...) üslubumuz farklı olabilir, duygularımız, düşüncelerimiz farklı olabilir, yoğurt yiyişimiz farklı olabilir. Yani biz bütün bu eleştirilerimizde ‘Kral çıplak’ filan demedik daha. Belki öyle günler gelecek ki ‘Kral çıplak’ denecek.”

Yani?

Yani Arınç, “daha ‘kral çıplak’ demedim, ama diyebilirim” demeye getiriyor.

Bu arada, biz belki aptalız, ama o kadar da değil!

Bu sözlerden “kralın çıplak” olduğu sonucunu çıkarabiliyoruz.

(Öyle değil mi, Sayın Arınç? Yoksa kral henüz çıplak değil mi? Yavaş yavaş mı soyunuyor? Siz son çamaşırın çıkmasıyla mı dile geleceksiniz?)

Arınç bir hukuk adamı, avukat; “Kral” ya da “Sultan” da, Belediye Başkanı da olsa suç işleyen, yasaları çiğneyen, adaletsizlik yapan herkesi bugün ortaya çıkarmakla yükümlü olduğunu çok iyi bilir.

Arınç dindar bir insan; işlenen günahlara karşı çıkmanın, İslam’ın “çalma”, “yalan söyleme”, “insanlara kötülük yapma”, “kibirli olma” gibi emirlerinin uygulanması zamanının “hemen bugün” olduğunu da çok iyi bilir.

O halde daha ne bekliyor?

Bu ne biçim siyaset? Ne biçim hukuk? Ne biçim ahlak?

Sayın Arınç, doğru adımı atmanız için 8 Haziran belki de geç olacaktır.

Acele edin!

Zaman hızla ilerliyor.

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

@AksayHakan

İlgili İçerikler