Rusya lideri Putin'in Türkiye'ye geliş tarihi belli oldu: 1 Aralık.
Önemli bir ziyaret. Çünkü Rusya, bizim için en önemli ülkelerden biri.
Dış ticarette Almanya'dan sonra ikinci partnerimiz. Turizmde de öyle. Doğalgaz ithalatının ilk adresi. Ortadoğu'dan Şanghay İşbirliği Örgütü'ne kadar dış politikamızın birçok düzleminde karşımıza çıkan bir devlet.
Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmede yalnızca ikili ticaret ve enerji konuları ele alınmayacak; daha bir dizi mesele var. Suriye ve Ukrayna da bunların içinde elbette.
Ukrayna deyince, kuşkusuz, Kırım da gündeme gelecek.
Ankara, Kırım'ın Rusya'ya ilhakına karşı "yumuşak muhalefet" sergiliyor. Kırım'ın el değiştirmesini resmî olarak kabul etmiyor, ama Moskova'yla ilişkilerini bozmak da istemiyor.
Kulislerden sızan bilgilere göre, Ukrayna krizi yüzünden dünyada zor durumda kalan Putin, Erdoğan'la Kırım konusunda yakınlaşmak için "kurnaz bir atak" planlıyor.
İlk olarak "Madem siz Kırım Tatarlarını destekliyorsunuz, o halde şimdi Tatarların sosyal-ekonomik haklarının geçmiş (Ukrayna) döneme göre daha iyi olduğunu görmeniz gerek" tezini işleyecek.
Ayrıca geçmişte Kırım'a, TİKA ve başka kanallardan bir dizi yardım yapmış olan Türkiye'yi, Rusya ile işbirliği içinde aynı tavrı sürdürmeye ikna etmeye çalışacak.
Ve bu arada Erdoğan'ın çok hoşuna gidecek bir meseleyi gündeme getirmesi ihtimali var: Cami yapımını.
Kırım'da, Simferopol (yani Akmescit) kentinde uzun süredir büyük bir caminin yapılması gündemde.
Kırım'ın Rusya'ya katılmasını protesto eden Kırım Tatarlarının eski lideri Mustafa Cemilev'in yerine gelen Moskova destekli yeni Tatar yönetici Remzi İlyasov, Ankara'nın daha önce yardım vaat ettiği bu cami yapımı konusunun Erdoğan-Putin zirvesinde gündeme geleceğini umduğunu söyledi.
Yani dolaylı olarak camiyi Türkiye'nin (yani Erdoğan'ın) yaptırması ihtimaline işaret etti.
Elbette Kremlin'in böyle bir camiyi rahatlıkla yaptıracak gücü var. Ayrıca Çeçen lider Ramzan Kadirov da Kırım'da cami yapımına talip olmuştu.
Ama Erdoğan yaparsa...
Hem Türk-Rus ilişkilerinin yararına olur...
Hem bu, Ankara'nın Rusya'ya bağlı Kırım'ı fiilen tanıması anlamına gelir...
Hem de "dünyada cami yapımı" konusunda büyük istek sahibi olduğu bilinen Erdoğan tatmin edilmiş olur.
Özellikle de büyük bir ümitle Küba'ya yapılması önerilen cami fikrinin pek destek görmediği şu sıralarda ilginç olmaz mı?..
* * *
Yarın Arnavutluk'un başkenti Tiran'da ilginç bir etkinlik var:
"Temel Haklar, Ayrımcılık Yasağı ve LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) Dâhil Olmak Üzere Hassas Grupların Korunması" başlıklı bir seminer bu.
Seminere AK Parti’den Mehmet Metiner ile Ziver Özdemir, CHP’den Binnaz Toprak, MHP’den ise Ruhsar Demirel katılacakmış.
Katılacaklar mı, yüzde yüz emin değiliz. Çünkü bu konuda farklı haberler, "kuşkulu sessizlikler" ve saldırgan tepkiler var.
Geçen hafta Millî Gazete'nin "Ahlaksız davet! AB bastırıyor, Meclis'te eşcinselleri savunacak vekil aranıyor" diyerek başlattığı saldırı üzerine yazmıştık. Duyduğumuz kadarıyla Meclis'teki bazı partiler içinde bu tür toplantılara temsilci gönderilmesine karşı olanlar seslerini daha da yükseltiyorlarmış.
Dün akşam Mirgün Cabas'ın sorularını cevaplayan Binnaz Toprak, kendisiyle birlikte kimlerin gideceğini hâlâ net olarak bilmediğini söyledi.
Umarız yukarıda adı yazılı milletvekilleri seminere giderek ayrımcılığa ve LGBTİ bireylerine yönelik baskılara karşı çıkarlar.
AB adayı ülkelerin ve Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin katılımıyla iki gün sürecek seminere, Kaos GL Hukuk Danışmanı avukat Hayriye Kara ve LGBTİ Aileleri ve Yakınları Grubu LİSTAG'dan Günseli Dum'un da katılacağı açıklandı.
Birkaç saat önce medyaya yansıyan bir habere göre, Mehmet Metiner yarınki toplantıda sunum yapmak için gidecekmiş.
* * *
Oldum olası, çocukların siyasete sokulmasından hoşlanmadım.
Mitinglere (ki ülkemizde bütün mitinglerin bayram havasında geçtiği söylenemez) çocuklarıyla, hatta bebekleriyle gelen ailelere hep tepki duydum.
İster solcu, ister sağcı, ister başka bilmem neci olsun!
Sadece çıkabilecek bir olayda çocukların zarar görmesi ihtimalinden dolayı değil.
Aynı zamanda eline bayrak ve pankart, diline slogan veya marş iliştirilen çocuğun kullanıldığı duygusundan dolayı.
Adı üzerinde, çocuk bu; daha kendi tercihlerini oluşturacak yaşta değil.
Bugünkü gazetelerde gördüğüm bir haber ve fotoğraf, bu düşünceyi tekrar aklıma getirdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Ankara'da Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin açılışını yapmış. O sırada yanlarına yaklaşan bir kız çocuğunun elinde farklı biçimlerde defalarca Erdoğan yazılı olduğu dikkat çekmiş.
Çocuğun babası Enerji Bakanı Taner Yıldız da arkadan büyük bir memnuniyetle bakıyor.
Erdoğan da eli (veya eldeki kendi adını) inceliyor ve sonra onu öpüyor.
Sert siyasetimizde bir "hoşluk" olarak gülüp geçilir mi? Belki...
Ama bence yine de çocukların siyaset sahnesinde kullanılması hoş değil. Hele ki çocuğu gönderen bakanın liderin tepkisine merakla baktığı şartlarda hiç hoş değil.
* * *
"Koca koca adamlar"...
Dün öyle demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Malum, Amerika'nın Müslümanlarca keşfedildiğinden ve Kolomb'un Küba'da gördüğü camiden bahsederek bir kez daha "tarih yazmış" ve gündem değiştirmişti...
Şöyle bir mütevazı özelliği var liderimizin: Ne kadar güçlenirse güçlensin, kendi görüşlerine yönelik eleştiri getirenleri asla görmezden gelmiyor, kimseyi küçümsemiyor, herkesi - teker teker - muhatap alabiliyor.
Bu sefer de "Amerika açılımı" hakkında eleştirel görüşler dile getiren yazarları ve karikatüristleri "bizzat" kendisi onurlandırarak "şahsen" ayıpladı.
Bunu yaparken de - sanki Cumhurbaşkanı'nı eleştirenler altına kaçırıyorlarmış gibi - "koca koca adamlar bunu yapıyorlar" dedi.
Dün Zaman'da Nuriye Akman ("koca kadın", pardon, "koca bayan") şöyle yazmıştı:
"Bugüne kadar 'Amerika’yı Hıristiyanlar keşfetti' diye bir cümle duydunuz mu? Veya ampulü, penisilini, radyoyu, TV’yi, buharlı treni icat edenin, DNA’yı bilimin hizmetine verenlerin dinleri adlarından önce belirtildi mi hiç? Nobel kazananların isimleri özellikle dini mensubiyetleri öne çıkarılarak mı açıklandı? Nedir Allah aşkına insanların başardıkları işleri dinlerine dayanak yapma işgüzarlığı? (...) Batı’nın bu alanlardaki üstünlüğüne karşı gereksiz bir aşağılık duygusuyla geliştirilen 'Biz Müslümanlar da vaktiyle müthiştik. Her şeyi bizden öğrendiniz aslında.' şeklinde bir savunma mekanizmasıdır."
Bugün de "koca adam" Taha Akyol, Cumhurbaşkanı'na güvenmeyerek son günlerde bir sürü kitap okumuş ve "Amerika'yı kim keşfetti?" diye bir yazı yazmış. Ama kafa bulandıran laflar ediyor:
"Amerika kıtasının keşfi, Müslümanların daha önce oraya ulaşması gibi konular, sadece tarih metodlarıyla incelenebilecek olgusal konulardır; ideoloji ve itikatla alakası yoktur. Ben 'tarihte Müslümanlar ne harikalar yaratmıştı' diye övünmeyi çok anlamlı bulmuyorum. Övünme duygusu yerine, Müslümanlar o bilim ve felsefe mirasından nasıl koptular diye sorgulamak ve araştırmak çok daha önemlidir, gereklidir."
Aynı başlıkla bir yazı da "koca adam" Hilmi Yavuz'dan. Bugünkü köşesinde, affedersiniz, biraz alay ediyor sanki. Tutmuş, Cumhurbaşkanı'na ve Kültür Bakanlığı'na soru sorma cüretinde bulunmuş:
"1178 yılında Müslüman Arap gemicilerin Amerika kıtasına hangi vasıta-i nakliyye ile gittiklerini lütfedip açıklarlar mı acaba?
Paris’te Bibliotheque Nationale’de bulunan Kolomb’un anılarını da bi zahmet çevirtiverseler de, biz Amerika’yı 1492’de Türk Müslüman Rodrigo mu, yoksa 1178’de Arap Müslüman Abdurrahman mı keşfetti, öğreniversek!"
Burada "Kolumb'un tayfası" Rodrigo'nun "Türk ve Müslüman olduğunu", nasıl diyelim, biraz ciddiyetsiz bir tarzda dile getiriyor.
Ama bizim ciddi yazarlara ihtiyacımız var. Her ne kadar onlar "koca koca" olmasalar da...
İşte böyle bir gazeteci ortaya çıktı!
Bugünkü Akşam Gazetesi'nde Emin Pazarcı harika bir yazı yazmış. Başlığı da tam Erdoğan'ın hoşuna gidecek tarzda:
"Ezik bunlar, ezik..."
"Ezber bozan Cumhurbaşkanı" savunmasından girmiş, "Kızılderililerin Türk olduğundan" çıkmış Pazarcı.
Ve en cesur darbesini indirmiş:
"Bün bunlardan yola çıkarak, 'Amerika'yı Türkler keşfetti' iddiası da ortaya atılabilir. Hatta bu iddia, 'Kolomb'un keşfi' efsanesinden çok daha gerçekçi olur!"
İşte bu!
İhtiyacımız olan cesaret ve güven budur!
* * *
Bu sabah CNN Türk ekranında Deniz Zeyrek çok güncel ve yararlı bir uyarıda bulundu:
"Yakında TEOG sınavı olacak. İnşallah Amerika'nın keşfi ile ilgili bir soru sormazlar. Yoksa ne diyecek çocuklar: Kolomb'un bulduğu mu doğru, Cumhurbaşkanı'nın açıklaması mı? Hangisi?"
Vallahi çok yerinde bir uyarı!
Erdoğan boşuna demiyor:
"Tarih kitapları yeniden yazılmalıdır."
Kesinlikle.
Ama lütfen biraz çabuk!
Ya da kitaplar yazılana kadar sınavlar iptal!.. :)
* * *
Küba, devrim, Che, Castro...
Bir zamanlar rüyalarımızı süsleyen bir ülkeydi uzaktaki Küba.
Sovyetler yıkıldı, Varşova Paktı lağvedildi, "demirperde" dağıldı...
Ama Küba ayakta kalmasını becerdi.
Çok severdim Küba'yı...
... bugüne kadar.
Bu sabah bazı gazetelerde okudum ki...
Küba reddetmiş!
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın oraya bir cami yapılması önerisini reddetmiş.
Küba Hükümeti'nin öneriyi reddettiğini Havana'daki Müslüman toplumunun lideri Pedro Lazo Torrez açıklamış.
İnanasım gelmiyor.
Acaba Pedro doğru mu söylüyor?
Acaba öneri Castro kardeşlere doğru iletildi mi?
Erdoğan'ın sözleri doğru tercüme edildi mi?
Yoksa caminin parasının kendi ceplerinden çıkacağını falan mı sandılar?
Eğer her şeyi doğru anlayıp yine de Cumhurbaşkanımız'ın teklifini reddettilerse...
Benim için Küba bitmiştir!
Adios Amigos!
@AksayHakan