Her zaman da siyaset yazılmaz ya!..
Hep kahır, hep kahır...
Oysa iyi şeyler de oluyor hayatta, değil mi efendim?
Mesela, geçen günkü bir haber, bizi milletçe mesut mutlu etmeli(ydi).
“El yıkama” açısından dünya liderleri arasındaymışız.
Yani “acayip” el yıkıyormuşuz...
Sık sık, neredeyse hiç durmadan, büyük bir sorumlulukla...
Bizi arasına almak istemeyen Batı medeniyetine fark atarak...
UNICEF tarafından ilan edilen 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü dolayısıyla düzenlenen (ve 64 ülkeden 62 bin 398 kişinin katıldığı) uluslararası bir araştırmaya göre, bizim memlekette insanların yüzde 94’ü tuvaletten çıkarken ellerini su ve sabunla yıkamaya özen gösteriyormuş.
(Kalan yüzde 6 da herhalde “terörist”, “solcu”, “Alevi”, “LGBTİ” ve affedersiniz, “Ermeni” falandır.)
Tuvaletten çıkarken el yıkama alışkanlığı en yüksek olanlar, yüzde 97 ile kıymetli Sünni Müslüman kardeşlerimiz Suudiler çıkmış.
Avrupa'da Türklerden sonraki en yüksek oran yüzde 85 ile Yunanlara aitmiş.
En az el yıkayanlar ise yüzde 23’le komünist Çinlilermiş...
* * *
Haberi okuyunca gözlerim doldu.
İşte Türkiye olarak uluslararası arenada beklediğimiz yeri yavaş yavaş alıyorduk.
Dünya liderliğine giden yolun temizlikten geçmesi de ayrı bir önem taşıyordu.
Gönül isterdi ki, 15 Ekim’de Sayın Cumhurbaşkanımız üç musluk ve beş sabun fabrikasının törenle açılışını yapsın, bu açılışlara “temiz eller operasyonu” adı verilsin, törenlerde yapılan konuşmalarda da 400 milletvekili alacak olan herhAngi bir politiK Partiye bir “temiz destek” verilsin...
Bu arada içki ve sigara ile mücadeledeki kararlığıyla dünyaya nam salan Cumhurbaşkanımız, el yıkama üzerine kısa bir ders verebilirdi.
Hani gazeteler yazıp durdu ya:
Ellerinizi öyle 5-10 saniye suya tutarsanız, bakteriler size güler geçermiş; süre uzarsa biraz etkilenirler, hele bir de işin içine sabun girerse sapır sapır dökülerlermiş; sıvı ya da kalıp sabun kullanarak en az 30 saniye kadar ellerinizi iyice köpürtüp ardından akan suda durularsanız onlar (bakteriler değil, elleriniz) tertemiz olurmuş falan...
Neyse artık, gelecek yıl 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü dolayısıyla bu tür etkili kampanyalar düzenlenir inşallah...
* * *
Haberi okuyunca bunları düşünüp yeterince mutlu olduktan sonra, merak edip internetten bir baktım; geçmiş yıllarda Türkiye’de düzenlenen benzeri araştırmalarda durum bu kadar iyimserlik verici değilmiş.
Bunun iki anlamı var: Ya son dönemde hızla “bilinçlenmişiz”, ya da “anket sorularına yalan cevaplar vermesini” iyi öğrenmişiz.
Mesela, Sağlık Bakanlığı’nın üç yıl önceki bir anketine katılanların yüzde 61'inin ellerini günde 10'dan fazla kez yıkadığı belirlenmiş. Ama 10 kişiden 4'ü yemekten önce ellerini yıkamıyormuş. Ellerin yıkanmama nedenlerine bakıldığında ilk sırada yüzde 34'le “unutkanlık” geliyormuş, yüzde 24 ise “zaman yetersizliği”ni mazeret göstermiş.
Güzel bahaneler değil mi? (Bu cevapları okurken, bu tür gerekçeleri dile getiren insanların yüzlerini canlandırmaya çalışıyorum; eğlenceli oluyor.)
* * *
Temizlik deyince aklıma, onca yıl yurtdışında yaşamış biri olarak, Türkiye’de defalarca karşılaştığım bir soru geliyor:
“Yav, sana bir şey soracağım...”
“Sor.”
“Ama biraz şey bir soru...”
“Sor canım, utanma.”
“Yani sen o kadar yıl aralarında yaşadın... Sahiden de ecnebiler şey etmiyorlar mı?..”
“Ney etmiyorlar mı?”
“Yahu anla işte. Taharet almıyorlar mı? Mabatları pisli mi geziyorlar bu gâvurlar?”
...
Nedense bu tür durumlarda aklıma, pislikten kırılan bazı “umumi helalar”da gördüğüm “tuvalet adabı” direktifleri gelir (merak edenler için burada bir örnek var).
* * *
Hıristiyan medeniyetine karşı üstünlüğümüzü “mabadımızda” bile olsa hissedebilmek çok mühim tabii.
Gâvurlar pistir işte.
Oysa biz...
Tertemiziz...
Misler gibi...
Toplu taşımada, taksilerde, marketlerde, sokaklarda falan, teriyle kiriyle yıllardır hiç banyo yapmadığı izlenimini veren birçok insanımıza rastlayabilirsiniz...
Ama hemen çizmeyin onların üstünü!
Asla her yerleri pis değildir!
Mutlaka taharet almışlardır!..
* * *
Madabımız temiz, ellerimiz mis, bir kısmımız günde kaç kez abdest falan bile alıyor; ama...
Hani derler ya, “yüreğinin temizliği yüzüne vurmuş” diye...
Öyle bir durum pek yok bizde; elimize falan yansıyan bir temizlik yok yüreğimizde.
Yüzü aşkın insan ölür; dindarlık ve eminim taharat-temizlik açısından kendine laf söylettirmeyecek bir şehrimizde bir dakikalık saygı duruşu yapmak istemezler...
Islıklar, protestolar, “Allah-u ekber”ler... Tercümesi “iyi oldu, geberdiler”...
“Dünya temizlik ligi”nin liderlerinden biri olan milletimiz, geçen yılki seçimlerde “hırsızlık yapmak o kadar da önemli değildir” görüşünü açıkça ortaya koydu.
Şimdi de “katillik de o kadar önemli değildir” mesajını verecek on milyonlarca insan var.
İstedikleri kadar yıkasınlar ellerini, ayaklarını, mabatlarını...
Türkiye, Küresel Barış Endeksi’nin (güvenlik, iç ve dış savaşlar, şiddet eğilimi, suç ve cinayet oranları, insan haklarına saygı, yurttaşların birbirine güveni, komşularla ilişki vs.) 23 göstergesine göre, 162 ülke arasında bu yıl 7 sıra gerileyerek ancak 135. sırada kendine yer bulabilmiş. İlk 25 arasında hiç Müslüman ülke yok.
Ama mabadımız temiz...
Ne mutlu bize!..