Bazen Erdoğan’a hak veriyorum.
Twitter’ıyla, öteki sosyal medya araçlarıyla şu internet gerçekten “baş belası”.
Hatta televizyon da öyle.
Doğrusu gazeteciler de, gazetecilik de “baş belası” olarak adlandırılmayı hak ediyor zaman zaman.
Alın size çok basit ve taze bir örnek:
Erdoğan ve Putin, durup dururken, hiç de daha önceden planlanmamış ilginç bir an ile ekranlara geliverdiler.
Sanırım Soçi’deki Astana Zirvesi yeni bitmişti ve iki lider yanlarında İran Cumhurbaşkanı Ruhani de varken toplantı yaptıkları binadan ayrılıyorlardı.
Önden yürüyen Erdoğan birdenbire sürpriz bir şey yaptı.
Yanlarında duran (ve herhalde binmeleri gereken) siyah minibüsü göstererek sordu:
“Zırhlı mı bu?”
...
Burada görüntüyü biraz durduralım mı?
* * *
Erdoğan neden böyle bir soru sordu acaba?
“Öylesine” bir sohbet sorusu muydu bu?
Malum, erkekler araba sohbetlerini severler.
“Kaç km’ye kadar çıkıyor?”
“Ne kadar yakıyor?”
“Dizel mi?”
“Rent a car mı bu, yoksa satın mı aldınız?”
“Kaça mal oldu?”
Hayır hayır! Koskoca devlet başkanlarından bahsediyoruz. Herhalde böyle bir sohbet başlangıcı değildir bu “zırhlı mı bu” sorusu!
Gerçi, Allah bilir...
* * *
Gerçekten de...
Neden sordu bu soruyu Erdoğan?
“Zırhlı mı bu?”
Kendi yaşamı için kaygılanıyor mu?
Yani bir tür korkunun dışa vurumu mu bu?
Malum, saraylar, korumalar...
Yüzlerce kişilik kortejler, güvenlik ordusuyla mitingler, ziyaretler...
Şimdi sen gel Rusya’nın Soçi şehrine... Orada bir kara minibüse bin...
Olur mu ki?..
Yok, bu da olmaz herhalde.
Allah’tan başka kimseden korkmayan, sık sık kefeniyle yola çıktığını söyleyen lider, zırhtan öyle bir nedenle bahseder mi hiç?
Öyle olmamalı “normalde”...
Gerçi insanlık hali... Korku da kaygı da insanlara özgü doğal duygulardır.
Ammaaa...
* * *
Haydi oradaki kalabalığın büyük bölümünü boş ver!..
Ama soruyu sorduğun adam, Putin gibi kurt bir politikacı.
Hazırcevap.
Taşı gediğine koymaya meraklı.
Cesur erkek tavırlarını ve şakalarını da pek seviyor.
Askerî jetlerde geziyor, denizaltılarla tur atıyor, kaplanlarla selamlaşıyor, iki toplantı arası judo yaparak birkaç kişiyi mindere seriyor...
Onun bir adım arkasında da Ruhani var.
Tatsız tutsuz Soçi Zirvesi'nde en heyecanlı konuşmayı yapan kişinin Ruhani olduğunu ekleyeyim.
Ve o konuşmada da Türkiye’yi, daha doğrusu Erdoğan’ı eleştirmişti; “İdlib’te üstlenilen sorumluluklar yerine getirilmedi, eskiden kolayca halledeceğimiz durumlar artık çetrefilleşti, şimdi iki üç kat daha fazla çaba harcamamız gerek” demişti.
“Putin tutkalı” ile bir araya getirilen Erdoğan ve Ruhani, o siyah minibüse yaklaşırken Rus lider “Zırhlı mı bu?” sorusunun cevabını yapıştırdı.
Önce minibüse karpuz seçer gibi elinin tersiyle şöyle bir vurdu, sonra “ters köşelik” lafını etti:
“Bölge zırhlı!”
* * *
Şimdi yeniden ve daha hızlı çekimle olaya bir bakalım.
Erdoğan: “Zırhlı mı bu?”
Putin: “Bölge zırhlı!”
Ruhani: ... (Kıs kıs güler.)
(Evet, Ruhani o kadar Rusça “kıvırabiliyor” mu, yoksa orada hızlı bir çeviri hizmeti mi var, bilmiyorum. Ama Erdoğan’ın garip sorusuna Putin’in “gollük cevabı” karşısında epey bir neşelendi.)
Sahneyi yeterince canlandırabildiniz mi?
* * *
O kadar dikkat çekmeyen ikinci bir video görüntüsününden daha bahsedeyim.
“Zırh muhabbeti”nden kısa süre sonra çekilmiş olabilir.
Putin, Erdoğan’ı, Rusya’yı (belki de Rusları ve Rus karakterini) daha iyi anlayabilmesi için Sibirya’ya davet ediyor.
Ve ekliyor:
“Eksi 40-50 derecedir oraları...”
Erdoğan hiç bekletmeden “Neden olmasın” gibi doğal bir tepkiyle daveti kabul ediyor.
Ama belki sadece yarım saniye sonra yine ilginç bir ek yapıyor:
“Umarım beni oralarda bırakmazsın?..”
Putin gülümsüyor. Görüldüğü kadarıyla son soruya net cevap vermiyor. Ama Erdoğan’a “Anlaştık, ne zaman gitmek istersen bana bildir” gibi bir şeyler diyor.
Gülüşmeler oluyor. Biz en çok Erdoğan’ın sözlerinden sonra gülmeye çok hazır olan Türk heyetini görüyoruz. Merakla Putin’e bakıyorlar. Cevap sonrasında da hazırladıkları gülme enerjisini boşaltıyorlar.
Putin ve Erdoğan kucaklaşıyor.
Ve vedalaşıyorlar.
Happy end!
* * *
Komsomolskaya Pravda.
Rusya’nın en yüksek tirajlı gazetelerinden biri.
Bu tür magazin haberlerine bayılır.
Bu sefer de kaçırmıyor.
Başlığını izninizle önce Rusça yazayım:
“Территория бронированная”: Путин пошутил над Эрдоганом
Şimdi de Türkçeye çevireyim:
Evet, Rusçada “пошутить над ...” kalıbını iki şekilde de çevirebilirsiniz. Benim tercihim yazının başlığından belli herhalde.
(Benim görüşlerimi paylaşmayan ama Rusça bilen uzmanlar vardır diye çoğunluğa ukalalık gibi gelebilecek bu dil-çeviri konularına girdim, çok özür dilerim.)
Eveeet...
Ne diyorduk?
Şu internet gerçekten baş belası.
Hatta televizyon da öyle.
Doğrusu gazeteciler de, gazetecilik de “baş belası”.
Sizce değil mi?...