Sayın Bülent Arınç, dünkü demeciniz doğrusu bana heyecan verdi. Ben de uzun süredir "kadınların herkesin içinde kahkaha atmaması" ve "cazibedar" olmaması gerektiğini düşünüyordum.
Son yıllarda namus ve ahlakımızın düzelmesi yolunda harcadığınız çabaların, inşallah pek yakında Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasının akabinde başlayacak yeni dönemde daha da kararlı devam edeceğine ve milleti iffetsizliğe itenlerin ağır şekilde cezalandırılacağına en kalbi duygularımla inanmaktayım.
Bu vesileyle konuyu iyice anlama noktasında zatıalinize müsadenizle birkaç sual tevcih etmek arzusundayım.
1. "Kadınların herkesin içinde kahkaha atmaması" prensibinin daha sarih hale gelmesi bakımından şu konunun aydınlatılması icap etmektedir: Bilindiği üzere bazı bayanlar ortalık yerde gülümsemekte, hatta gülmekte, dahası kahkaha atmakta bir beis görmemektedir. Bahsettiğiniz mahzur, bunların hepsini mi kapsamaktadır, yoksa sadece gülenleri ve kahkaha atanları mı? Kadınların ortalık yerde gülümsemeleri caiz midir? Sadece kahkaha atanlar kastediliyorsa, kahkahayı gülmekten ayırt eden kıstasları lütfeder misiniz? Gülüş veya kahkaha esnasında kadın tarafından çıkarılan sesin kaç desibeli geçmesi ve hangi frekansa ulaşması halinde ar ve namus bakımından sakıncalı durumlar hasıl olabilir?
2. Sizin de buyurduğunuz gibi, "Türkiye'de buluğ yaşı, ergenlik yaşı çok küçülmüş ve kızlarda neredeyse 9-10 yaşlarına, erkeklerde de 11-12 yaşına kadar inmiştir." Bunun neticesinde özellikle cinsel yönelimleri sürekli teşvik eden internet ve televizyon yayınlarıyla gazetelerde, hatta üniversitelerde gençlerimize tuzaklar kurulmaktadır. Bu alanda yapılacak mecburi yasaklama ve sınırlamaların dışında, acaba kız ve erkek çocuklarında buluğ yaşı hangi seviyeye yükseltilecektir?
3. Dünkü demecinizde aynı zamanda "erkeklerin de zampara olmaması gerektiğinin" altını çiziyorsunuz. Hayırlı bir tesadüf eseri, önceki gün de Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait EGO otobüslerine "Hayırda Yarışanlar Derneği" tarafından asılan afişte Flört Yangını adlı kitap tanıtılmış, kitabın önsözünde, "Delikanlılar, evleneceğiniz kızın sizden önce başkalarıyla flört yapmasını ve sanki ısırılmış bir elmanın talibi olmak ister miydiniz?" diye can alıcı bir soru ortaya atılmıştır. Bu bakımdan erkekler açısından "ısırılmış elma" (veyahut armut; meyve mühim değil) olma ihtimali mevcut mudur? Yoksa onlar evlilik öncesinde diledikleri gibi ve evlilikleri süresince ölçülü-tedbirli olmak kaydıyla ve dinî vecibelere uyarak "ısırma" eylemi içinde olabilirler mi? Aynı kaynaktaki "flört etmeyin, kendinizi kocanıza saklayın" tavsiyesi erkeklere nasıl uyarlanmalıdır?
4. Kadınların "ortalık yerde" dikkat etmeleri gereken kurallar arasında, bir yıl önce TRT'de saygıdeğer tasavvuf alimi Ömer Tuğrul İnançer tarafından altı çizilen "hamilelerin (özellikle 7-8-9 aylık ve 'karnı burnunda' olanların) sokağa çıkması terbiyesizliktir" görüşü yeniden gündeme getirilerek haklılığı teslim edilecek midir? Şurası açıktır ki, hamile kadınların günahı akla getiren bir takım hazları yaşamış olma ihtimallerini alenen teşhir etmeleri, hemcinslerinin bir bölümü üzerinde teşvik edici tesir uyandırabilir.
5. "Haz" noktasında ehemmiyet taşıyan bir başka mesele de şudur: Sudan, Somali, Kenya ve Mısır dahil 28 ülkede, kadınların hazza yönelmelerini engellemek ve evlendiklerinde kocalarına sadık kalmalarını sağlamak amacıyla klitoris, prepus ve civar bölgelerinin alınması ("kadın sünneti") uygulaması başarıyla sürdürülmektedir. Geçen hafta Sünni IŞİD örgütünün Irak ve Suriye'de 4 milyon kadar kızı sünnet etmek için fetva verdiği haberleri yayılmıştır. Acaba söz konusu tedbir, orta veya uzun vadede Türkiye'de de gündeme gelecek midir?
6. Geçen yıl ekim ayında Bosna-Hersek ziyaretiniz sırasında, âşık olmayan gençlere "odun" diyen ve onları sınavdan kovan milliyetçi şair ve yazar Fethi Gemuhluoğlu'na atıfta bulunarak "Bir delikanlı veya bir genç kız mutlaka âşık olmalı. Bunlar güzel duygulardır" demiştiniz. Bu arada kendinizin 31 yaşına kadar siyasi mücadeleyle uğraşmak sebebiyle evlenemediğiniz ve görücü usülüyle yuva kurduğunuz malûmumuz. Şu halde - Sayın Başbakanımız'ın kısa süre önce ifade ettiği "fazla seçici olmadan, bir an önce evlenme" öğüdünü de göz önünde tutarak - "âşık olmaya özendirici" söylemleri yürürlükten kaldırmayı planlıyor musunuz?
7. Dün haklı olarak işaret ettiğiniz üzere, televizyon, ahlakın bozulmasında maalesef hayli büyük rol oynamaktadır. Başbakanımız'ın "Muhteşem Yüzyıl" ve oradaki "haremler" konusundaki iyi niyetli uyarıları hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır. Bu arada gerek sinema, gerek tiyatro, gerekse de edebiyat alanında gençlerimizi baştan çıkaracak birçok "eser" bulunmaktadır. Mesela, Lev Tolstoy adındaki bir Rus yazarın Anna Karenina romanında kadınların kocalarını aldatması, bir başka Rus yazar Vladimir Nabokov'un Lolita romanında ise yetişkinlerin çocuklara tecavüz etmesi özendirilmektedir. Bu tür eserlerin televizyonlara ve kültür hayatımıza sızmasının engellenmesi, filmlerde dış görüntüsü ve davranışları bakımından şüpheli bulunan bayanların "buzlanarak" seyrettirilmesi yolunda bir tasarınız var mıdır?
8. Bu stratejik mevzuuda umumi bir seferberlik düzenlenmesi icap ettiği ortadadır. Geçmişte Başbakanımız'ın bir kadın eylemciyle ilgili olarak "Kadın mıdır kız mıdır, bilemem" demesi, zatıalinizin CHP'li bir kadın milletvekilinin hükümetin kürtaj konusundaki tavrını eleştirmesi karşısında "Evli ve çocuklu bir bayan milletvekili, 'organını' nasıl böyle açıkça konuşabilir, benim yüzüm kızarıyor" beyanınız, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek'in yine kürtaj konusunda aşırı cesur fikirleri savunan bir kadını "Sen çok mu kürtaj yaptırdın? Bu kadar bağırmanın nedeni bu mu?" diyerek uyarması, AKP milletvekili Zeyid Aslan'ın kadın gazetecileri "Sizin bacak aranızı çekip gazetelere basarım" diyerek görevlerini yapmaya davet etmesi, hep kötü niyetli çevreler tarafından özünden uzaklaştırılarak yapay polemik ve demagoji konuları haline getirilmiştir. Bu meselenin ilerde de tekerrür etmemesi bakımından kati tedbirler alınacak mıdır?
9. Bir takım medyanın "Türkiye'nin Google arama motorunda 'child porn / çocuk pornosu' kelimeleriyle en çok arama yapılan ülke olduğu, ayrıca ensest ilişki bakımından dünyada ilk beş ülke arasında yer aldığı, her dört evden birinde ensest ilişki yaşandığı, son 20 yılda aile içinde birinci yakınlarının ve akrabalarının istismarına uğrayan çocuk sayısının, 350-400 bine yaklaştığı, ülkemizde her 4 saatte bir tecavüz suçu işlendiği" türünden yalanlarıyla nasıl mücadele edilecektir? Yasaklama ve hapis cezası, eğer bu gibi durumlarda kullanılmayacaksa, ne zaman işe yarayacaktır?
10. Adı geçen tüm bu meselelerin ve zorunlu tedbirlerin asla baskıcı ve totaliter bir düzen kurmak amacıyla gündeme getirilmediği, maksadın sadece dindar ve iffetli nesiller yetiştirmek olduğu millete ve seçmenlere mutlaka açık seçik izah edilmelidir. Gayemiz asık yüzlü bir toplum tesis etmek de değildir. Hatta biz bu gibi hassas konularda bile şaka yapmaktan katiyen korkmayız. Mesela, zatışahaneleriniz, vaktiyle Muğla'daki bir toplantıda mesir macunu dağıtılırken TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'e alenen seslenerek "İbrahim, mesir macununa en çok senin ihtiyacın var” diyerek latife yapmış, bir başka vakada da sizi zorlamak amacıyla provakatif bir sual sormaya yeltenen gazeteciye "şeyini şey ettiğimin şeyi" diyerek haddini bildirmiştiniz. İffet düzeyimizi adaletli bir şekilde kalkındırmak için bizzat kendinizin ortaya koyduğu bu tür misallerden de yararlanmayı düşünür müsünüz?
@AksayHakan