Türkiye'de iktidar her açıdan hızlı bir yıpranma sürecine girdi. İyi yönetilemeyen pandemiden ekonomik krize, ayyuka çıkan yolsuzluklardan son haftaların mafya hesaplaşmalarına kadar tüm cephelerde Beştepe'nin çaresizliği her geçen gün artıyor.
Seçim anketleri, muhalefet partilerinin AKP-MHP ittifakına karşı farkı açtığını gösteriyor.
Normal şartlarda iki yıl sonra yapılması gereken seçimler iktidarı değiştirecek. Hatta muhtemelen iş o kadar da uzamayacağa ve daha kısa sürede düzenlenecek erken seçimler ile Türkiye'de bir dönem kapanacağa benziyor.
Dünya bu gelişmeleri dikkatle izliyor. ABD ve AB'de bu gelişmelere göre planlar yapılıyor. Orta Doğu başta olmak üzere yakın coğrafyalardaki siyasi güçler, muhalefetin zaferiyle sonuçlanan 2018 yerel seçimlerinden sonra Türkiye'de bir şeylerin değişmekte olduğunu hissediyor.
Elbette Rusya'nın bu gelişmelerin farkında olmaması düşünülemez.
Sorum "Rusya bunların farkında mı değil mi?" değil. Sorum başka:
Rusya nispeten kısa süre içinde gündeme gelebilecek Türkiye'deki olası iktidar değişikliğine, Erdoğan sonrasına hazır mı?
Bu soruya evet cevabını vermek zor.
Evet, Rus dış politikası objektif analizlere dayanarak ve hassas bir çalışma ile adım adım ilerlemeye alışmış güçlü geleneklere dayanır. Dün de böyleydi, bugün de. Bu sayede, örneğin, Orta Doğu'da birkaç yıl içinde ciddi başarılara imza attı.
Ne var ki aynı gelenekler içinde Moskova'nın dış politikasının bazı zaafları da gizli. İkili ilişkilerde eşitlik ve güvenden uzak, güce dayalı (kendisinden güçsüz olana tepeden bakan) tutumu gibi. Ya da işbirliği yaptığı devletlerde genellikle bütün yumurtaları aynı sepete koyması (ilişkilerini çoğu zaman kendisiyle işbirliği içindeki iktidarlarla sınırlaması) gibi.
Bu yüzden Rusya, ortak tarihe sahip, en yakın eski Sovyet ülkeleriyle bile uzun vadeli ve sağlam işbirliklerine gitmekte zorlanıyor; sık sık kendisinden güçsüz olan partnerlerinde güvensizlik ve kuşku yarattığı için bir dizi dış politik girişimine onlardan destek bulamıyor. (Kırım konusundaki yalnızlığını buna örnek olarak gösterebiliriz.)
Bu yüzden kendisiyle en yakın akraba sayılan iki Slav devletinden biriyle (Belarus) oldukça gelgitli ilişkiler içinde yıllardır istikrar ararken, diğerini (Ukrayna) tümüyle kaybetti. Kremlin'in Kiev'deki siyasi yatırımı, 22 Şubat 2014'te iktidarı bırakarak Rusya'ya kaçan Viktor Yanukoviç'e yönelikti. Sonuç? Yanukoviç iktidarı kaybederken Rusya da Ukrayna'yı kaybetti.
Türkiye'de ise Kremlin'in partneri Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan iktidarı kaybederse Moskova ne yapacak? Bilmem, bu soruya Moskova'da ne tür cevaplar veriyorlar.
ABD dahil bir dizi devletin başka ülkelerdeki çeşitli siyasi güçlerle ve bu arada muhalefetle diyalog içinde olması, Rusya'nın gerçekleştirmekte güçlük çektiği bir yöntem. Söz gelimi, Türkiye'de olası iktidar değişikliğinde yeni yönetim için öne çıkacak gibi görünen CHP, İyi Parti, DEVA gibi partilerle ne derece iyi ilişkileri var? Var mı?
(Geçen yıl Türkiye'deki muhalif güçlerin Rusya konusundaki şaşılacak kayıtsızlığı ve beceriksizliği üzerine bir yazı kaleme almıştım. Şimdi, gördüğünüz üzere, bu işin tersini yapmaya çalışıyorum.)
Rusya'nın AKP dışında, herhalde geçmişin azılı Moskova düşmanı, bugünkü konjonktürel değişikliklere bağlı olarak kısa sürede "Rus dostu" ve "Avrasyacı" kesilen ancak ters bir rüzgâr estiğinde anında başka bir pusulayla kendi yol arayacak olan cılız ama hırslı bazı siyasi çevreler ile ilişkisinin olduğundan bahsedilebilir. Ama her ikisi açısından da ciddi güven sorunu olduğunu düşünüyorum.
Rusya'nın, daha doğrusu Putin'in AKP ile daha doğrusu Erdoğan ile kurduğu ilişkilerde, güven eksikliği belki de en önemli sorundur.
Çok değil, 5,5 yıl önce Türkiye bir Rus jetini düşürdü. Yaklaşık 4,5 yıl önce Rus Büyükelçisi Andrey Karlov Ankara'da bir suikaste kurban gitti. 15 ay kadar önce Suriye'de 34 Türk askeri hayatını kaybetti. Bunlar iki devlet arasında güvene dayalı bir ilişki kurmanın ne kadar zor olduğunu gösteren acı örnekler.
Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkiler, daha doğrusu (artık devletler arası kurumsal ilişkiler de pek kalmadığı için) Putin ile Erdoğan arasındaki ilişkiler oldukça riskli bir askerî-siyasi eksende ilerliyor. Suriye, Libya, Karabağ… Her an bir terslik çıkabilir. Ayrıca iç ve dış politikada sıkışan Erdoğan, ABD ile sorunlarını çözmek için Rusya'ya sırtını dönebilir, Moskova'da da bu durum biliniyor. Ama şimdilik herkes diplomatik gülücüklerle birbirini idare ediyor.
Türk-Rus işbirliğinde Kremlin'i en çok keyiflendiren unsurların başında, "Batı Bloku'nun bölünmesi", S-400 satışı ve başka yöntemlerle "NATO'da çatlak yaratılması" geliyor. Bu anlaşılabilir bir konu. Ancak korkarım Rusya yönetimi bu keyfi abartarak 500 yılı aşan bir komşuluğu Erdoğan'la oynanan bir kumara dönüştürüyor.
Bu kumarda başka hangi hamleleri görebiliriz? Özellikle de gelişmeler iyi olmazsa? Putin uçak düşürülmesi sonrası Erdoğan ve yakınlarını suçladığı bir petrol dosyasından söz ediyordu. 15 Temmuz'a ilişkin bazı sırların Moskova'da olduğu söylentileri de var. Suriye'de bilinmeyenler de… Belki başka sürprizler de…
Yarın ne olacak? Yoksa biz bugün sadece iki liderin dediklerine ve onlara bağlı bürokratlar ile iktidar yandaşı gazetecilerin çizdiği tozpembe tablolara bakıp gerisini hiç düşünmeyelim mi? Türkiye ile Rusya arasında istikrar, güven ve öngörülebilirlik gibi konuları unutalım mı?
Bir de şöyle düşünmeyi denesek: Putin, "dostum-kardeşim Vladimir" muhabbetini sergilemeyecek ama daha istikrarlı bir işbirliği içinde davranacak ve Rusya ile karşılıklı ulusal yararlara dayanan ilişkileri sürdürecek güçlü bir alternatifin varlığına inansa, nasıl bir tavır değişikliğine gidebilir? Yani kendisini Erdoğan ile işbirliğine mahkûm hissetmediği koşullarda ne yapabilir?
(Tabii buraya kadar Rusya deyince hep Putin diye ilerledim. Ama 2024 yılındaki seçimlerde, hatta ondan bir süre önce Putin'in başkanlıktan ayrılması da mümkün. O zaman yeni Rus liderinin tavrı önemli olacak. Ve birkaç yıl içinde neredeyse 20 yıllık "Putin-Erdoğan tandemi" yarı yarıya değil, tümüyle değişmiş olacak.)
Yazıyı Kremlin'in penceresinden Türkiye ile sorunların nasıl göründüğüne ilişkin 10 maddelik bir sorun listesiyle bitireyim:
Putin yönetimi Erdoğan Türkiyesi ile bu sorunları çözemiyor, ama durumu idare etmeye, günü kurtarmaya ve yarın işler kötüye gidecekse bugünden attığı rasyonel adımlarla o zaman olabildiğince zararlı değil kârlı çıkmaya çalışıyor.
Erdoğan sonrasında iktidara gelecek güçlerle Rusya'nın ilişkileri nasıl olacak? Bu sorunun cevabı, hem bugünkü Erdoğan muhaliflerine hem de Kremlin'e bağlı.