Son zamanlarda bazı dostlarım niye durmadan Rusya ve Ukrayna hakkında konuşup yazdığımı soruyor. “Ne farklı konularda yazılar kaldı, ne televizyon programları, ne iç politika ile ilgili söyleşiler, ne haberler…” Varsa yoksa Rusya, Ukrayna, savaş, Batı’nın ve Türkiye’nin savaşla ilgili tutumu…
Evet, bu dönem böyle. Bu bilinçli bir tercih. Çünkü Rusya’nın iç ve dış politikasındaki ciddi değişiklikler, özellikle de Rusya-Ukrayna Savaşı, dünyada son on yılların en önemli olayları arasında ön sıralarda.
Büyük harflerle konuşmayı pek sevmiyorum ama bu savaşla tarih yazıldığı, daha doğrusu tarihin değişmekte olduğu kanısındayım.
Ve Türkiye’nin bu gelişmelere ne kadar ilgisiz olduğunu, siyasete meraklı ve entelektüel çevrelerin bile ne kadar yüzeysel bilgilerle yetindiğini, özellikle de ideolojik kamplara ait ya da yakın olanların insan ile vicdan ölçütlerine ne kadar mesafeli ve ne denli ezberci yorumlar yaptığını üzülerek izliyorum.
Savaş sürecinde Rusya, Ukrayna, Batı bize büyük dersler veriyor. Yalnızca bizdeki muhalif partilerin öcü gibi korkarak uzak durdukları dış politika açısından değil, iç politika, hukuk, adalet, ahlak, iktidar, muhalefet, gazetecilik gibi birçok konuda eşsiz dersler…
Ben de yazı ve videolarımda, konuk olduğum televizyon programlarında dilim döndüğünce bunları aktarmaya çalışıyorum.
Kısacası, dostlar, cümlelerde Rusya olabilir ama dile getirdiğim çoğunlukla bizim hayatımız ve bizim hatalarımızdır.
Aşağıdaki yazı da bunlardan biridir.
Bu başlık bazı kafaları karıştırmış olabilir. Açıklayayım.
Rusya’da yakın zamanlara kadar tek muhalif televizyon kanalı vardı: Dojd TV (Dojd, Rusça yağmur anlamına geliyor; zaten uluslararası kaynaklarda kanalın adı sık sık Rain TV diye geçiyor).
(Aslında ben TV kanalına ve gazetecilere “muhalif” denmesini doğru bulmuyorum. Gazeteci gazetecilik yapar, derdi iktidara gelmek olmadığından “muhalif” de olamaz. Ama iktidar onu kendine “muhalif” görür, o başka. Ne var ki, bu kelime yaygın olarak kullanılıyor, hatta birçok bağımsız meslektaşımız kendine “muhalif gazeteci” diyor.)
Dojd TV 2010’da Moskova’da kuruldu. Özellikle 2014’ten itibaren iktidarın sert baskılarına hedef oldu. Ağustos 2021’de devlet tarafından “yabancı ajan” (bunu fiilen “vatan haini” gibi anlayabilirsiniz) ilan edildi.
Ukrayna Savaşı’nın başlamasından sonraki hafta kanal kapatıldı. Yurtdışına çıkan Dojd TV çalışanları bir süre çeşitli ülkelerden YouTube videoları yaptılar. Ardından geçtiğimiz Haziran ayında Letonya’dan lisans alarak televizyon faaliyetlerini yeniden başlattılar, internetin dışında kablo yayınlarında da izlenebilir oldular.
Önceki sabah pek çokları için büyük “sürpriz ve skandal” sayılan bir gelişme yaşandı: Letonya iktidarı kanalın lisansını iptal etti. Dün gece de yayınlar kesildi.
Şimdi ne olacak?
Dojd TV ya bir şekilde Riga yönetimi ile görüşüp anlaşmaya çalışacak, ya kendine yeni bir ülke bulacak veya sadece YouTube üzerinden (o da Letonya hariç) yayın yaparak varlığını sürdürmeyi deneyecek.
Tablo ilginç: Putin’in gazabından korktukları için yurtdışına çıkmak zorunda kalan Rus gazeteciler, her zaman Rusya yönetimine karşı en şiddetli muhalefeti yapan birkaç ülkeden biri tarafından böyle bir yasaklama ile karşı karşıya kalıyorlar.
Gelelim bu sorunun nedenine.
Letonya yönetiminin Dojd TV’nin lisansını iptal etme kararında onun “ulusal güvenlik için bir tehdit” olduğunu vurgulaması çok ilginçti.
Kanal Riga’dan yayın yaptığı kısa süre içinde birkaç kez uyarılmıştı. Gerekçeler, bir defasında kullanılan haritada Kırım’ın Rusya Federasyonu’na ait gösterilmesi, bir başka sefer Rusya silahlı kuvvetleri için “bizim ordumuz” denilmiş olmasıydı. (İlginçtir, 2014’te de Ukrayna yönetimi benzer gerekçelerle Dojd TV’yi yasaklamıştı.) Ayrıca Rusça yayının altta bir şeritle Letoncaya çevrilmesi istenmiş ama bu gerçekleşmemişti.
1 Aralık’ta canlı yayında kanal sunucusu "Pek çok askere, cephede en temel ihtiyaçlarının ve donanımlarının karşılanmasında yardımcı olduğumuzu umut ediyoruz" diye bir cümle sarfetti.
Sen misin böyle diyen! Kızılca kıyamet koptu.
Dojd TV yönetimi sunucunun yanlışlıkla öyle dediğini savundu ve onu işten attı. Ama bu, lisansın iptal edilmesine engel olamadı.
Konuyla ilgili olarak başlayan ve şu anda giderek yaygınlaşan tartışmalarda farklı görüşler var.
Bunlardan biri, her ne derse desin Letonya yönetiminin basın özgürlüğüne darbe vurduğu yolunda.
Uzlaşma isteyenler, orta yoldan yorumlar yaparak iki tarafın da haklı yanlarına işaret ediyor.
Nihayet Riga’nın haklı olduğunu iddia edenler, Rusların kibirli davranarak yerel şartlara ve taleplere fazla dikkat etmediklerinden, oysa aldıkları yayın lisansına göre yeni Dojd TV’nin “Letonya ulusal medyasının bir parçası” olduğundan dem vuruyorlar.
Yasalara ve biçimsel ögelere göre belki, ancak Dojd TV Rusya’da uygulanan siyasetten memnun olmayan milyonlara seslenebilen bir “Rus televizyonu” idi (yakın zamana kadar kanalı Rusya’dan sadece YouTube üzerinden izleyen 13 milyonu aşkın bir kitle vardı).
Savaş karşıtı yayınlarda amacı Ukrayna’yı savunmak ya da Batı’nın görüşlerini yansıtmak değildi (her ne kadar bu izlenime sahip olan çok sayıda insan bulunsa da). Kremlin’in uyguladığı siyasetin nelere yol açtığını göstererek değişmesini talep etmek, ayrıca Rusya yurttaşlarının ve bu arada savaşa gönderilen askerlerin ne durumda olduklarını sergilemek de amaçlar arasındaydı. Bu açıdan hem savaş karşıtlığı yapmak (bu arada Rus askerleri tarafından işlenen savaş suçlarını ortaya çıkarmak ve kınamak) hem de binlerce Rus askerinin aldatıldığına ve perişan halde cepheye sürüldüğüne ışık tutmak da bir Rus kanalının yapması gereken işler arasındaydı.
(Bu arada kendi ülkesinin bir başka ülkeyi işgal ettiğini düşünen ve buna karşı çıkan gazetecilerin “ordumuz” deyip diyemeyeceğine de varsın her okur kendisi karar versin.)
Tartışmalar sırasında kimileri Batı’da, bazı halkların temsilcilerine yönelik olarak “geldiğiniz yeri unutmayın, siz bize demokrasi dersi veremezsiniz” yaklaşımının egemen olduğunu söyledi.
Bunu birkaç adım ileri götürerek vaktiyle Sovyetler Birliği’nden çok çekmiş olan bazı Batı ülkelerinde “Rus her zaman Rus'tur, ondan dost olmaz” (biraz bize uyarlarsak, “koyundan post, Ruslardan dost olmaz”) türü yargıların varlığını hatırlatanlar da çıktı.
Her hâlükârda küçük bir TV kanalının bir ülkenin ulusal güvenliğini tehdit ettiği tezi oldukça kulak tırmalayıcıydı.
Toplam nüfusu 2 milyonun altında olan ve etnik bileşiminde Rusların önemli yer tuttuğu (bazı verilere göre nüfusun yüzde 30’u, bazılarına göre yüzde 40 civarı) Letonya’nın çoğu kez Rus karşıtı uygulamalara meyilli olduğu kanısının yaygın olduğunu ekleyeyim.
Sonuç olarak ortada oldukça tatsız bir durum var.
Her türlü tartışmalı uygulamadan sonra sorulabilecek o malum soruyu hatırlatalım:
En çok kimin işine yaradı bu yasak?
Anlaması zor değil. Moskova’dan yapılan açıklamalara ve konuşanların coşkusuna bakınca görülüyor. Kremlin sözcüsü Peskov, Dojd TV çalışanlarına “Daha iyi olacak diye gittiniz. Bakın, işte orada da düşündüğünüz gibi bir özgürlük bulamadınız. Gittiniz de ne oldu?” türünden bir mesaj iletti.
Peki ama niye ülkelerini bırakıp da zorunlu misafirliğe gitti bu gazeteciler?
Niye gitmek zorunda kaldılar?
Hakan Aksay kimdir?Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı. Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı. Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da ‘3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu. 2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı. |