Tam da bizde 12 Eylül tartışmaları yoğunlaşmışken ve 32 yıl önce Evren’in önünde iki büklüm eğilen bazı işadamlarıyla aydınların konumlarını ve koltuklarını...
İstanbul Film Festivali’nin en özgün filmlerinden biri “Khodorkovsky”. (Bence Türkçe “Hodorkovski” olarak yazılması daha doğru olurdu.) Cyrill Tuschi’nin belgesel filmi, bir zamanlar Rusya’nın en zengin işadamı olan Mihail Hodorkovski’nin geçmişini, nasıl hapse düştüğünü ve bugününü anlatıyor. (2011, Almanya yapımı, 111 dakika; Festival’de 3 Nisanda gösterildi, 8 Nisanda tekrar gösterilecek.)
Tam da bizde 12 Eylül tartışmaları yoğunlaşmışken ve 32 yıl önce Evren’in önünde iki büklüm eğilen bazı işadamlarıyla aydınların konumlarını ve koltuklarını nasıl bir bedelle korudukları sergilenirken, 9-10 yıl kadar önce Putin’e karşı çıkmasının faturasını ağır ödeyen bir insanla ilgili film izlemek ilginçti doğrusu.
* * *
1963 doğumlu Hodorkovski’nin baba tarafından Yahudi olması, onun toplumda kendini kabul ettirmek için çok daha fazla çalışmasını gerektirdi. Yalnızca okulda başarılı olmakla kalmadı, aynı zamanda komünist gençlik örgütü Komsomol’da önemli görevler üstlendi.
Gorbaçov zamanında kabul edilen yasalardan yararlanarak SSCB’nin ilk kapitalistlerinden biri oldu. Yeltsin döneminde gerçekleştirilen hukuka uygunluğu kuşkulu özelleştirmeler sürecinde ciddi bir birikime ulaştı. 1990’da ülkenin ilk özel bankalarından Menatep’in başına geçti. Beş yıl sonra ortaklarıyla birlikte 307 milyon dolara Yukos petrol şirketinin çoğunluk hisselerini satın aldı. Sonraki yıllarda hızla geliştirdiği şirketini, 2003’te sektörün bir başka devi olan Sibneft ile birleştirerek dünyanın en büyük enerji şirketlerinden birine sahip oldu.
O sırada 8 milyar dolarlık servetiyle Rusya’nın birinci, dünyanın ise 26. zengin insanıydı. Yukos ise “dünyanın en büyük 500 şirketi” listesinde 461. basamağa yükselmişti.
* * *
90’lı yıllarda Yeltsin’i destekleyen, ona yüklü maddi kaynaklar ayıran Hodorkovski, daha sonradan muhalif partilere yardım etmeye başladı. Açık Rusya adıyla bir vakıf kurarak eğitim ve sosyal yardım faaliyetlerinde bulundu. Bir zamanlar içinde filizlendiği yolsuzluk ortamıyla ilgili sert açıklamalarının dozunu giderek arttırması, Putin’i kameralar önünde eleştirmesi, siyasete girip devlet başkanlığına oynayacağıyla ilgili söylentiler ve sık sık ABD’ye giderek görüşmeler yaptığı, ayrıca Yukos’un hisselerinin bir bölümünü Amerikan Exxon veya Chevron şirketine satmaya hazırlandığı haberleri Kremlin’le arasını iyice açtı.
Basına yansıyan ve doğruluğu kanıtlanamayan bir iddiaya göre, ünlü işadamı ile Putin’in eşi Lyudmila Putina arasında, Soçi kentindeki Rus adlı tatil köyü konusunda anlaşmazlık çıkmış, Yukos’a ait olan tatil köyü bir süre sonra devlete devredilmişti.
Hodorkovski’nin şirketlerine yönelik denetimler arttı; bunu davalar ve ilk tutuklamalar izledi. Sanki ona, muhalif işadamları Berezovski ve Gusinki gibi her şeyi terk ederek yurtdışına kaçması için ısrarla fırsat veriliyordu. Hodorkovski bunu reddetti.
25 Ekim 2003’te yolsuzluk ve vergi kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla tutuklandı. 6 gün sonra devlet, Yukos’taki hisselerine el koydu. Daha sonra da şirketi adım adım parçaladı ve sattı. Hodorkovski, Mayıs 2005’te yine Yukos yöneticilerinden olan Platon Lebedev’le birlikte 9 yıl (sonradan 8 yıl olarak değiştirildi) ağır hapis cezasına çarptırıldı. Sibirya’da çektikleri ceza henüz bitmeden, Temmuz 2008’de 350 milyon ton petrol çalmaktan ve milyarlarca dolar aklamaktan haklarında ikinci bir dava açıldı. Mahkemenin 27 Aralık 2010’da verdiği karara göre, toplam ceza süreleri 14 yıla çıkarıldı (sonradan bir yıl indirildi). 2016’da serbest kalacaklar. Tabii eğer haklarında yeni bir dava daha açılmazsa.
* * *
Hodorkovski zaman zaman gazetelerde yazılar yazıyor, demeçler veriyor. Ama içinde bulunduğu koşulların ağır olduğu da ortada. “İçerde” de defalarca cezalandırıldı, hücreye atıldı, saldırıya uğradı, açlık grevleri yaptı. Ama hep güçlü olduğu izlenimini verdi.
Kimilerine göre, o “bilerek” hapse girdi. Rusya’da hem bu kadar zengin, hem de siyasi lider olmanın zorluğundan dolayı, hapse girerek “bedel ödemek”, sonra da “kahraman” olarak çıkmak istedi. Ama belki de hesap hatası yaptı; çünkü şimdilik “hapisten sonrası” pek net görünmüyor…
Kimilerine göre, Putin başta oldukça Hodorkovski’nin serbest kalması imkânsız; bu hem “kişisel bir mesele” ve güç gösterisi olabilir, hem de Yukos’un milyarlarca dolarının iadesine uzanan yolların kapalı olduğunun ilanı.
Kısa süre önce halk arasında yapılan bir anket, Rusya yurttaşlarının neredeyse yarısının (yüzde 48), “ülkede siyasi suçlular bulunduğu ve bunların affedilmesi gerektiği” kanısında olduğunu ortaya koymuştu.
İki eşinden dört çocuğu, bir torunu, 70’lerinde bir anne ve babası olan Hodorkovski’nin “Devlet Başkanı tarafından affedilmesi” konusu birkaç gün önce tekrar gündeme getirildi. Bir ay sonra başkanlık koltuğuna veda edecek olan Medvedev’e umut bağlayanlar, aldıkları cevapla hayal kırıklığına uğradılar:
- Suçunu kabul edip af dilemeyeni ben nasıl affederim!..
* * *
Hodorkovski hapisten çıkabilir mi? Çıkarsa muhalefetin lideri olabilir mi? Ülkenin başına geçebilir mi? Bunlar şimdilik sadece “teorik konular”…
İkinci davanın karar aşaması yaklaşırken bir gazetecinin Hodorkovski’yle ilgili sorusuna muhatap olan Putin, ünlü işadamının adının yolsuzluk ve cinayetlere karıştığını savunarak “yeri hapishanedir” demişti.
Hodorkovski’nin ilk dava ve cezasını birçok uluslararası kuruluş ve Batılı lider “siyasi baskı” olarak değerlendirirken, bazıları da sessiz kalmayı tercih etmişti. Ancak ikinci davanın “düzmece” olduğu konusunda geniş bir uluslararası kamuoyu oluştu. Bunlar arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Uluslararası Af Örgütü de var.