24 Kasım 2015: Türkiye Rus uçağını düşürdü. 27 Haziran 2016: Cumhurbaşkanı Erdoğan düşürülen uçak için özür diledi.
Bu iki tarih arasında 7 ay, 3 gün var.
Toplam 216 uzun, hem de çok uzun gün.
Türkiye ile Rusya arasında on yıllar boyunca güçlükle kurulan yakın ilişkiler, bu 7 ay içinde öylesine bozuldu ki...
Bundan 7 ay sonra durumun 24 Kasım öncesine döneceğini savunmak imkânsız.
Belki çok uzun yıllar geçecek, iki ülkenin birbirini “stratejik ortak” olarak görmeye başladığı dönemlere geri dönülebilmesi için.
Bundan dolayı, bugün ele alınan konu, ikili ilişkilerin geliştirilmesi, eski günlerine dönmesi değil; normalleştirilmesi, siyasi ve askerî gerginliklerin bertaraf edilmesi.
Son günlerde Ankara’dan Başbakan Yıldırım da dâhil bazı isimler, çok yakında Rusya ile iyi gelişmelerin olacağını söylüyordu.
Nihayet dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’e ikinci mesajı açıklandı. (12 Haziran Rusya Günü dolayısıyla gönderilen ilk mesajın çok fazla işe yaramadığı, yeni bir adım atılmasının gerektiği ortadaydı.)
Erdoğan, dünkü mesajında 7 aydır Kremlin’in ve birçok Rusun beklediği kelimeyi kullandı: “Извините” (okunuşuyla “izvinite”, Türkçesiyle “affedin”).
Mesajın Rusça metnini Putin’in sözcüsü Peskov açıkladı.
Düşürülen uçağın pilotuyla ilgili bölümde, Erdoğan pilotun ailesine başsağlığı dileğini ilettikten sonra devam ediyordu:
“... ve diyorum ki: Affedin.” (... и говорю: извините.)
Beklenen özür kelimesi böylece telaffuz edilmişti.
Birkaç saat sonra bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözcüsü Kalın, mesajdaki aynı bölümü şu şekilde aktarıyordu:
“Hayatını kaybeden Rus pilotun ailesine bir kez daha acılarını paylaştığımı belirtmek ve taziyelerimi sunmak istiyorum; kusura bakmasınlar diyorum.”
Her ne kadar Rusçasına göre anlatım bir parça yumuşamış, ayrıca “Türkiye Rusya’dan değil, öldürülen pilotun ailesinden özür diliyor” yorumlarına kapı açılmış olmasına rağmen, bence bu mesaj resmî bir özür belgesi olarak tarihe geçiyordu.
Özür istenmiş, 7 ay boyunca dilenmemiş, son dönemde “özür dileyenin kendini aşağılanmış hissetmeyeceği bir formül arayışı” üzerine konuşulmaya başlanmıştı.
Bu şartlarda gözler Kremlin’den yapılacak cevabi açıklamaya çevrilmiş durumda:
Özür kabul edilecek mi, edilmeyecek mi?
Benim beklentim ve dileğim, kabul edileceği yolunda.
Kremlin, elbette bunu coşkulu bir tarzda açıklamayacak. Muhtemelen “bu sadece başlangıç” diyecek, öteki taleplerin (tazminat ve sorumluların cezalandırılması) karşılanmasını isteyecek.
Dün Rusça internet sitelerine baktığımda, söz konusu haberin genel olarak “Erdoğan Putin’den (veya Türkiye Rusya’dan) özür diledi” olarak verildiğini gördüm.
Dün Erdoğan’ın özür dilediği haberi yayımlandıktan sonra bir sürü telefon, mail, mesaj aldım. Yağmur gibi soru ve yorum yağıyordu. En çok da Rusya’da yaşayan Türklerden ve Türkiye’de yaşayan Ruslardan.
Onlara söylediğimi buradan tekrarlayayım: Ben kısa sürede ilişkilerin düzelebileceği konusunda fazla iyimser değilim.
Bir anda Rusya’ya vizelerin kalkacağını, oradaki Türk şirketlerinin eski güzel günlerine döneceğini, Rus turistlerin akın akın Antalya’ya gideceğini umanları korkarım büyük bir hayal kırıklığı bekliyor.
Her şeyden önce Ankara, Suriye politikasından vazgeçmek ve cihatçı güçlerle arasına sınır çekmek için ciddi bir performans sergilemiyor.
Ukrayna ile hızla gelişen işbirliğinde, Azeri-Ermeni anlaşmazlığında, Karadeniz Bölgesi’yle ilgili NATO’ya yaptığı çağrılarda durmadan “Rusya’nın altını oyma gücüne sahibiz” vurgusunu hissettiriyor.
Türk Akımı gibi Moskova açısından stratejik ve kendisine de kazançlı perspektif sunabilecek bir projeyi “barışma adımı” ile birlikte gündeme getirmeyi başaramıyor.
Durmadan “usta söylemler” yardımıyla “biz bu işi tatlıya bağlarız” havasında ve kurnazlığında görünüyor.
Bu ortamda Rusya’ya tazminat ödenmesi konusu nasıl gelişir? Uçağın düşürülmesi sonucu hayatını kaybeden iki Rusla ilgili “sorumluların cezalandırılması” beklentisi nasıl karşılanır? Bilemiyorum.
Ama Ruslar “öyle ya da böyle Ankara’dan özür geldi, haydi hemen geçmişin üzerine sünger çekelim” demeyecekler, bunu iyi biliyorum.
Dün Rusya parlamentosu üst kanadı Federasyon Konseyi’nin Başkanı Matviyenko şunları söyledi:
“Yazık ki özür çok gecikti. Gerçi hiç olmamasından iyidir. Ancak bu süre içinde ilişkilerimizde olumsuz süreçler yaşandı ve geçmişteki güven duygusu kaybedildi. Yine de bu mesaj, Rus-Türk ilişkilerinin aşamalı olarak düzeltilmesine bir zemin oluşturabilir.”
Parlamento alt kanadı Duma’nın Başkanı Narışkin’in yorumu daha karamsardı:
“Türkiye’nin ancak Rus tarafının bütün taleplerini yerine getirmesi halinde ilişkiler yoluna girebilir.”
Federasyon Konseyi Uluslararası İlişkileri Komitesi Başkanı Kosaçev, Türkiye'den özür dışında Suriye ve Irak'a yönelik politikalarını da değiştirmesini beklediklerini belirtti:
“Türkiye'den, yalnızca Rusya'yla olan ilişkilerinin kötüleşmesine değil, aynı zamanda terörist yapılarla doğrudan işbirliği yaparak komşu ülkelerdeki durumun kötüye gitmesine neden olan yaklaşımlarını yeniden değerlendirmesini bekleyeceğiz.”
Onun yardımcısı Cabarov ise kısa ve öz konuştu:
“Çok fazla kaybımız oldu. İlişkiler hızla yıkılabilir, ama yeni baştan kurulması uzun sürer.”
Erdoğan iktidarı Rus uçağını düşürerek çok ciddi bir hata yaptı.
Sonra da hatasını kabul etmedi, aylarca “Asla özür dilemeyiz” dedi, hatta “Asıl Rusya bizden özür dilesin” talebini bile öne sürebildi.
Bakanlar, AKP’li yöneticiler ve “havuz medyası” bu yolda neler söylemedi ki! (Dört gün önceki yazımda Ekonomi Bakanı Zeybekçi’nin “özür yok” demecine dikkat çekmiştim.)
Onların bu tavrının nedenlerinden biri de, liderleri Erdoğan’ın asla kimseden özür dilemeyeceği yolundaki inanç ve tahminleriydi.
Ama Erdoğan özür diledi.
İlk kez.
Mecburen.
Ülke içinde ve dünyada karşı karşıya kaldığı siyasi ve ekonomik sorunlardan dolayı, Rusya’yla barışmak gerektiğine karar vererek, o çok değer verdiği egosuna rağmen Putin’e bir özür mesajı gönderdi.
Bu adımıyla doğru bir hamle yaptı Erdoğan.
Gecikerek de olsa, yapması gerekeni yaptı.
Keşke o korkunç hatanın yapıldığı gün – NATO’ya başvurup “Bizi Rusya’ya karşı koruyun” diyeceğine – hemen özür dileyebilseydi.
Rusya’ya Suriye politikasından dolayı bir ders vermek istemişti. Alacağı cevabın bu kadar sert, kararlı ve uzun süreli olacağını öngörememişti. Bir süre sonra her şey yatışır sanmıştı.
Ama öyle olmadı; tersine Putin’in sert tepkisiyle siyasi ve askerî gerginliklerden ticaretin, turizmin, kültürel, hatta insani ilişkilerin gidişatına kadar her alanda zarar görüldü.
Ankara daha çok zarar gören taraftı hiç kuşkusuz.
Ama Moskova da zarar gördü ve tedirgin oldu. Ekonomik olarak da, uzun vadeli enerji yatırımlarının geleceği açısından da, siyasi gerginliğin Rusya içinde ve bir dizi bölgede yaratabileceği olası sorunlar bakımından da.
Ve son bir ay içinde yapılan karşılıklı açıklamalardan sonra, dün Erdoğan’ın Putin’e özür mesajı gönderdiği açıklandı.
Şimdi önce Erdoğan’ın özür mesajına Rusya’dan gelecek resmî tepkiyi bekliyoruz.
Eğer gerçekleşirse, bugünlerde bir Erdoğan-Putin telefon diyalogunu...
Ardından da 1 Temmuz’da Soçi’de düzenlenecek Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü toplantısı kapsamında iki devletin dışişleri bakanları Çavuşoğlu ve Lavrov’un görüşmesini...
Her şey yolunda giderse ikili ilişkilerin düzeltilmesi için uzun bir yola çıkılmış olacak.
(Kim bilir, belki bu arada kendi liderlerinden korktuğu için bugüne kadar Türk-Rus işbirliğini savunamayan Türk ve Rus STK’lar, iş dünyası ve aydınlar da derin bir nefes alıp ortaya çıkmaya cesaret edebilirler.)
Son olarak şunu eklemek geliyor içimden:
Ben ve benim gibi düşünen birçok insan, 216 gündür Rus uçağının düşürülmesinin hata olduğunu ve özür dilenmesi gerektiğini söyleyegeldik. (Bu arada Rusya’nın hatalarını eleştirmekten de geri durmadık.)
Ne “Rus casusluğumuz” kaldı, ne “vatan hainliğimiz”.
Eee, ne oldu şimdi?
Bugün Erdoğan da hatasını kabullenip özür diliyor.
Sevgili yalaka arkadaşlar, yandaş “meslektaşlar”, biat dünyasının fedakâr askerleri!
Haydi çocuklar, haydi, eski twitlerinizi silmeye ve tükürdüğünüzü yalamaya başlayın!..