Bundan tam 51 yıl önce, 1 Temmuz 1961’de doğmuştu. Evlendiğinde 20’sindeydi. 15 yıl önce öldüğünde ise sadece 36’sında. Pek çoklarına göre, “Yirminci Yüzyıl’ın kadını” idi.
Lady Diana zarif ve mahzun bir gülücükle yer etti akıllarda. Prensesliğinin sımsıcak büyüsü, İngiliz Kraliyet Sarayı’ndan değil, gönüllerde kurduğu tahttan kaynaklanıyordu.
Angola’dan Pakistan’a kadar dünyayı dolaşarak yardıma muhtaç yaşlıları ve kimsesiz çocukları destekledi. Konulan yasaklara aldırış etmeden AIDS’li hastalarla tokalaştı. Mayınlara karşı dünya çapında mücadele verdi. Popülaritesi, Kraliçe Elizabeth’i geride bırakmıştı.
Diana “ideal” değildi. Belki de gücü buradaydı. Aldatıldı, aldattı, hüzünlendi, sinirlendi, kıskandı, ağladı... Alçak gönüllüydü, yalnızdı, cesurdu… Paddington Tren İstasyonu civarındaki fahişelere para ve giysi dağıttı. Tatlı ve oyuncaklara bayılan da, dövüş sanatını öğrenen de oydu.
Çocuk yuvasında eğitimci olarak çalışırken Prens Charles ile tanıştığında 16 yaşındaydı. Aradan 3 yıl geçti. Kilisenin dul bir kadınla evlenmesine izin vermemesinden dolayı 1972’den beri sevdiği Camilla Parker’la nikâhlanamayan Charles, Diana’ya evlenme teklif etti. 29 Temmuz 1981’deki “yüzyılın düğünü”nü yaklaşık 1 milyar kişi televizyondan izledi. O güne damgasını vuran merak ve hayranlıktı.
6 Eylül 1997’deki cenazesi de dünyaya mal oldu. O gün de cenazeyi izleyen 2,5 milyar kişinin üzüntüsü ve gözyaşlarıyla tarihe geçti. O ay İngiliz kadınları arasındaki intihar vakalarında patlama yaşandı.
Lady Di, monarşinin katı uygulamalarına ayak uyduramadı. Prens Charles, onun romantik sevgisine önce ölçülü bir soğukluk, sonra da Camilla ile ihanetle cevap verdi. Ama iki erkek çocuk anası Diana’dan koşulsuz sadakat ve “eksiksiz prenseslik” beklendi.
Galler Prensesi, bunalımlar ve intihar girişimleri ile geçen yılların ardından bu sahtekârlığı daha fazla sürdüremeyeceğini anladı. Bir resmî törende Charles’ın kendisini öpmesinden sonra tiksintiyle ağzını sildi.
İlişki kurduğu kişiler, ona aradığı sıcaklığı veremedi. Onunla yatan erkekleri tahrik eden faktörlerin başında, kraliyetin cazibesi geliyordu.
Sonradan çoğu, Diana ile yaşadıklarını anlatarak, mektup ve fotoğrafları satarak köşeyi döndü.
Charles ve Diana’nın ayrı yaşama kararlarını 1993’te halka Başbakan John Major açıkladı. 1996’da da resmen boşandılar.
Medyanın Diana’ya gösterdiği ilgi iyice vahşileşmişti. Bir öpüşme fotoğrafı, şanslı bir paparaziye 3 milyon dolar kazandırdı.
Gazeteciler hayatının kara bir parçasıydı. Daha evlenmeden, uzun bacaklarını ortaya koyan bir fotoğraftan dolayı yüzü kızarmıştı. Ona uzun süre “utangaç Di” dediler. 31 Ağustos 1997’de Paris’te geçirdiği araba kazasından sonra (ki kimilerine göre bu kaza değil, “planlı bir cinayet”ti) can çekişirken de güzel yüzünde acımasız flaşlar patlıyordu.
Mısırlı sevgilisi Dodi Al Fayed ile mutluluğu yakaladığını söylüyordu. Ama gözleri hâlâ hüzünlüydü…
Dodi ve şoföründen farklı olarak trajik kazada hemen ölmedi; sanırım aldığı yaralar öldürücü değildi; ama artık o, bu rezil hayata dönmek istemedi.
Bunu nereden mi çıkarıyorum? Bilmem…
Belki de onunla aynı yıl, aynı ay ve aynı gün doğmuş olmanın verdiği haktan...