Şarkı söylemekten daha iyi olan bir şey var; o da daha çok şarkı söylemek.
Ella Fitzgerald
Oda arkadaşım, Sabancı’da All That Jazz diye radyo programı yapardı. Hiç oralı olmazdım. K., ona caz kitabı almıştı, bana Umberto Eco. Teğet geçti, okumadım. Yıllar içinde birkaç CD topladım. Yönsüzdü. Hikâyesi az. Sahne hep oldu. Tiyatro ya da film ya da yazı; ama hep acılıydı. Son dört senem, Sibel Köse Caz Vokal Atölyesi’ne e-mail atarak geçti. Para ya da zaman ya da cesaret. Toplayamadım. Bu sırada, Internet’ten tanımadığım insanlara mesajlar gönderdim, grup kurmak için. (Akması ne güç bu tür karşılaşamamaların.) Arkası gelmedi. Azıcık Nat King Cole, birazcık Julie London dinleyeyim derken günler geçti. İngilizce zaten hep problemdi.
Fagot çalan kuzenime sordum gelgitler içinde: Doktora mı yapayım, caz vokale mi başlayayım? (Niye kendime sormuyorsam!) Sonra, doktora metodolojim cazdaki scat’in yazıdaki hâli* oluvermiş. Tez danışmanımın da caz kitabı çıktı karşıma, onu tanımamdan tam altı yıl sonra. (Daha önce nerelerdeymiş?) Sınırlarımı zorlamak istiyorum, diye ittirmeyle başladığım caz yolculuğum şimdilerde her yanımı sarıyor. Peggy Lee, Billie Holiday, Sarah Vaughan. Café Mitanni’yi biliyor musunuz? Galiba, artık, gerçekten, müdavimi olacağım bir yer var. (Yuppi be!)
Caz, harikulade kalplerle buluşmamı sağlıyor. Dua vakitlerimde şarkı söylüyorum, cenin pozisyonunda. (Ve hepsi kendiliğinden oluyor.)
Selen Gülün Trio vardı dün, Mitanni’de. Demirhan Baylan** ve Cengiz Baysal.
Selen Gülün’ün sesi ve siyah, beyaz tuşlardaki parmakları. Esleri. Bu insanları ceplerime leblebi gibi doldurup öyle ayrılıyorum sanki mekândan. Sonra, ertesi gün de anımsamalarla, video araştırmalarıyla geçiyor. Bu akşam open mic var Tamirhane’de. Elif Çağlar kolaylaştırıyor orayı ve hep gülümsüyor. Minnet duyuyorum yeni dünyam için. (Leblebi müzem olacak yakında, phew!)
Ve 12. Nardis Genç Caz Vokal Yarışması geçtiğimiz Pazartesi gecesi oldu.
19 kişi başvurmuş. Bunu duyunca önce istemsiz, duvardaki çiviye odaklandım. Çivinin içinden uzay hızıyla geçip bitişik odaları dolaştım. Geri döndüğümde ilk on kişi sahnedeydi. Vay be. Kocaman ülke. 19 kişi. Ne kadar az. Kalan sağlar bizimdir, dedik. Bizim masa, üç, dört aydır çalışıyor; ama pek bilgiç. Neyse ki o hâlimizi görmedi profesyoneller. Arada yumruk tokuşturduk. L., yeah, baby, diye bağırıyordu.
Nihan Kır ve Su İdil*** çıktı önce. Geçen senenin yüksek oy alanları.
Piyanoda Uraz Kıvaner, basta Kağan Yıldız, davulda Ekin Cengizkan. On yarışmacı Berfu Sarıbaz, Berrak Pabuççuoğlu, Derin Kıvaner, Burcu Uryan, İpek Ektaş, Deniz Demiriz, Çağrı Yılmaz****, Sibel Demir, Ezgi İnce, Bidar Kalender*****.
Demoda üç değişik stilde (swing, latin, blues, funk vb.) kayıt gönderiliyormuş başvuru için. Yarışma gibi değildi hissiyatı. Destek olundu. Tanışmalar için vardı sanki o gece.
Ezgi İnce, bana sürpriz oldu. Phrasing’ini çok sevdim. Sibel Demir müzisyenlerle çok iyi paslaştı. İpek Ektaş çok cool’du. Kilitlendik.
Jüri üyeleri, Barış Selimoğlu (Joy Jazz), Can Ergelmiş (Jazz Dergisi), Cem Tuncer (Müzisyen), Ece Göksu (Müzisyen), Engin Gencer (Tonmaister), Eray Aytimur (Jazz dergisi), Hakan Tüfekçi (NTV Radyo), Önder Focan (Müzisyen), Pelin Opcin (İKSV Caz Festivali Direktörü), Sedat Ergin (Hürriyet Gazetesi), Sibel Köse (Müzisyen).
* Call it Swing: A Jazz Blues Autoethnography
* Autoethnography and the Other: Unsettling Power through Utopian Performatives
** Demirhan Baylan - İnanıyorum sana
*** Zuhal Focan - Su İdil Quartet
**** Çagri Yılmaz Band feat. Meltem Ege - I Got You Under My Skin
***** Bidar Kalender Quartet @Cafe Mitanni 2
İpek Ektaş, 7-9 Nisan Riga’daki Jazz Stage Yarışması’na Burak Dursun, Riga Jazz Stage’deki Genç Tromboncu Yarışması’na Sibel Demir, Temmuz 2015 Polonya Pulawy’deki jazz workshop’a Bidar Kalender, 1 hafta 2 kişilik Kuşadası Sealight Oteli’nde tatile Çağrı Yılmaz, İstanbul Caz Festivali ve Nardis Jazz Club’da sahne almaya Ezgi İnce, Nardis Jazz Club sahnesinde konser vermeye İpek Ektaş ve Sibel Demir, NTV Radyo Hakan Tüfekçi ile program yapmaya Ezgi İnce, Berrak Pabuççuoğlu ve Berfu Sarıbaz, Ece Göksu’dan özel ders almaya hak kazandılar.
Bu da gecenin son performansı. Müzik benim merhemim. Bu yoldakiler çok şanslı ve daima parlıyor.
Bu arada Strange Fruit ile karşılaştım. Garip meyve dediği ağaca asılmış insanlarmış. Kalakaldım.
Caz, sen, iyi ki varmışsın. Sandığımdan da katmanlısın. Umarım, merhem olmaktan çıkıp su olursun bana. Hadi, tatlışkom, göreyim seni.