Sen kurbansın. Yalnızsın. Failin görünmüyor. Kim olduğu belli değil. Onu bulamazsın. Biz de bulamayız. Eğer erkeksen bu suçun mağduru olamazsın. Eğer fail sana tecavüz ettiyse köşeye sıkıştın demektir. Kendini gizle. Kendini suçla. Kendinden utan. Orada ne işin vardı? Sorgula.
Bize verilen mesajın bu olduğunu söylüyor Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği (CŞMD) ve ekliyor: Yani gerçeğin taban tabana zıttı. Yukarıdaki mesajı bütünüyle tersten okuyun, gerçek oradadır.
Sözü hemen onlara bırakmak istiyorum, CŞDM temsilcilerine sordum:
- Ensar Vakfı olayını değerlendirebilir misiniz?
Kuran kurslarından spor maçlarına, hayatımızın taciz ve tecavüzcüyle dolu olması tesadüf değil. Ensar Vakfı'nda yaşanılan taciz de bu tesadüfi olmayan durumla ilgili. Bu süreç içinde cinsel şiddetin devlet tarafından nasıl ele alındığına ve devletin işini nasıl yapmadığına şahit olduk. Bulgular gösteriyor ki, vakıfta yaşanan tecavüz sistematik ve sürekli. Vakıf içinde de bu duruma göz yumanlar var. Bu durumun tek bir kişi ile sınırlandırılmaya çalışılması adalet anlayışımızı ve vicdanımızı derinden yaraladı. ”Sağ kalan” çocuklarla ilgili ne yapıldı? Ensar Vakfı'ndaki diğer çocuklara ne oluyor? Nasıl koruyucu önlemler alınıyor? Biz bunları bilmeye ihtiyaç duyuyoruz.
- Cinsel şiddetin tanımını yapabilir misiniz?
Cinsel şiddet kavramı, bir kişinin rızası olmadan veya rıza gösteremeyeceği (örneğin alkol, uyuşturucu etkisi altında, bedensel veya zihinsel / ruhsal olarak rıza vermekte yetersiz kalabileceği durumlarda katıldığı) her türlü cinsel eylemi tanımlar. Taciz, tecavüz, istismar, istenmeyen cinsel dokunma, teşhircilik veya röntgencilik, çocukların, göçmenlerin, kadınların, hayvanların, LGBTİ'lerin yaşadıkları cinsel şiddet biçimleri, lezbiyenlere yönelik düzeltme tecavüzleri bilinen bazı cinsel şiddet türleridir.
Yani kişinin rızası haricinde her türlü cinsellik içeren eylemdir. Cinsel şiddet güç ilişkisi ile ilgilidir. Bireyi küçük düşürmek, cezalandırmak, kontrol etmek ve üzerinde denetim kurmak için cinsellik araç olarak kullanılıyor. Cinsel şiddetin çeşitleri sarkıntılık, istemediği cinsel davranışlara zorlamak, cinselliğini başkalarınınkiyle kıyaslamak, aşağılamak, zorla ya da erken evlendirilmek, eşin istemediği yer, zaman ve biçimlerde ilişkiye zorlanması, rıza beyan edecek gücü olmayanların, örneğin çocuklara, zihinsel ve bedensel olarak farklı gelişen bireye yönelik akraba ve yakınların cinsel tacizi, istismarı, ısrarlı takip, sosyal medya üzerinden taciz etmeye kadar varıyor.
- Güçle ilişkisi nedir?
Cinsel şiddet bir güç gösterme ve cezalandırma eylemidir. Failin bir silahı olduğu zaman bu açıktır. Ancak saldırgan birtakım özelliklerini de silah-güç olarak kullanabilir. Toplumsal cinsiyet normaları, cinsiyet eşitsizliği içinde cinsel şiddete zemin hazırlayan güç ilişkilerini oluşturur. Cinsel şiddet için fiziksel baskı veya zorlama da her zaman geçerli veya gerekli değildir. Bazı cinsel şiddet olaylarında, fail yaşını, fiziksel özelliklerini veya sosyal konumunu tehdit-korkutma amaçlı kullanarak cinsel şiddeti daha zor algılanır hâle getirebilir.
- Peki, rıza nedir?
Cinsellikle cinsel şiddeti birbirinden ayıran en kritik kavramlardan biridir. Çoğu cinsel şiddet vakasında olmadığı hâlde varmış gibi gösterilendir. Rıza kavramı, özel mülkiyet üzerinden tanımlanan özel alanın ve bireysel hakların korunmasında temel hukuki bir kavram. Bireyler arası eşit bir ilişkinin varlığına, herkesin özgür iradesi ile karar verme hakkı olduğuna, kararının sorumluluğunu taşıması gerektiğine ve kararından yine kendi özgür iradesiyle ve zorla karşılaşmadan vazgeçebileceğine dayanıyor. - Örnek verebilir misiniz?
Cinsel şiddet vakalarında ’direnmiş mi’ diye soran yasalara karşı rıza şartının getirilmesi, ’rızanın olmadığı her cinsel ilişki ya da ilişki girişiminin cinsel saldırı sayılması ve suç kapsamına alınması’ için feminist mücadeleler veriliyor. Bu diğer yandan heteroseksist dayatmaya karşı çıkan ’karşılıklı rızaya dayalı her türden cinselliğin toplumsal olarak meşru kılınması’ anlamına da geliyor. - Nasıl?
Seks işçilerinin haklarının ve sağlığının güvence altına alınmasına kadar uzanıyor. Katılanlar karşılıklı anlaşmadıkça ve taraflar özgürce rıza göstermedikleri sürece yapılan şeyler cinsel eylem değil, cinsel şiddettir ve suçtur. Sessiz kalmak rıza göstermek değildir. Rıza, baskı altında (fiziksel veya duygusal tehditler altında) verildiyse özgürce veya isteyerek rıza gösterilmemiştir. - Baskı varsa...
Bir kişiyi baskı altında seks yapmaya zorlamak tecavüzdür. N.Ç. davası bu kritik konuda önemli bir örnektir. Türkiye mahkemeleri, 14 yaşında bir kız çocuğunun çokça kişiye satılmasını ve üzerindeki baskıyı yok sayarak ’rızası olduğu’ gerekçesiyle tecavüzcüleri serbest bırakmıştır. Farklı yasa uygulamalarında ise, bu durumdan kaçınmak için birtakım kriterler getirilmiştir.
- Ne gibi kriterler?
Örneğin yaş kriteri. İlişkiye girenlerden biri reşit değilse rızası olsa bile ilişkiye girdiği kişi(lerle) arasında 4 yaştan fazla varsa, direkt tecavüz sayılır, rızaya bakılmaz. Fakat uygulamada, kemik yaşı ölçümü gibi yanlış ve cinsel istismara maruz bırakılan kişinin psikolojisini hiçe sayan uygulamalar yaşanmaktadır. Bir kişi alkol veya uyuşturucu yoluyla savunmasız kaldıysa, bu kişinin rıza gösteremeyecek durumda olduğunu kabul etmek gerekir. Bu durumdaki bir kişiyle, savunmasız kişi ’evet’ dese, hatta ısrar etse bile, yapılan cinsel eylemler cinsel şiddettir. - Arzuyla ilişkisinden bahsedebilir misiniz?
Rıza kavramı arzuyla karıştırılmamalıdır. Birinin arzu duyması veya duyduğu arzuyu gizlememesi, o kişinin bir cinsel ilişki veya eyleme rıza gösterdiği anlamına gelmez. Arzu ve rıza birbirinden farklı şeylerdir. Bir diğer önemli nokta, erkek cinselliğine odaklanıp kadınları ’pasif rıza gösteren’ değil, kendi iradeleri ile cinselliğin aktif katılımcısı olan özneler olarak kabul etmektir.
- Cinsel istismara dair haberlerde kullanılan medya dili hakkında ne söyleyebilirsiniz? Cinsel şiddete maruz bırakılan bireyin kesinlikle fotoğraflarının paylaşılmaması gerekmektedir. Failin eylemlerinin detayları cinsellikle karıştırılarak verilmemeli ve konu pornografik bir hikâye anlatımına dönüştürülmemelidir. Sağ kalan gözetilerek konu aktarılmalıdır. Bunun dışında geçmişte gördük ki failin kim olduğu medya için önemli. Mesela Hüseyin Üzmez hakkında yapılan haberlerin çoğunun kutuplaşan siyasetin malzemesi yapıldığını gördük. Cinsel istismara maruz bırakılan çocuğun hakları bu haberlerde hiçe sayıldı. - Medya, cinsel istismarla ilgili haber fotoğraflarını nasıl veriyor?
’Hayatı bitti’ ve ’kurban’ algısına hizmet eden fotoğrafların ’haber’ fotoğrafı olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu fotoğrafların ideolojik işlevleri var, bu işlev de dominant söylemin devam ettirilmesini sağlıyor; yani cinsiyetçilik ve ataerkil sistemin.
- İnsanlar cinsel şiddeti tanıyorlar mı?
Sokaktaki insana derneğimizin adını söylediğimizde bile neden bahsettiğimiz anlaşılamayabiliyor. Cinsel şiddet de cinsellik kadar tabu. Birbirine karıştırılıyor.
- Sizin tanıtma yönünde çalışmalarınız var mı?
Cinsel şiddetin erkek egemen mitleri yıkarak hayatta kalanı güçlendiren yeni bir bakış açısıyla konuşulup tartışılmasını sağlamak için görsel materyaller üreterek bu yeni algıyı daha çok kişiye ulaştırmak; farkındalığı arttıracak seminerler, atölyeler vb. düzenlemek, iş yerlerini kendi cinsel şiddeti önleme mekanizmalarını oluşturmaları konusunda harekete geçirmek ve desteklemek... Hayatta kalan bireylerin ihtiyaçlarının giderilmesini sağlayacak çalışmalarda bulunmak... Örneğin ağ oluşturmak, destek birimlerini haritalandırmak, öz yardım materyalleri... Cezasızlığı önleyecek çalışmalar... Cinsel şiddet davalarını duyurmak... Sokak eylemlerine katılım göstermek... Tecavüz kriz merkezlerinin kurulmasını sağlamak... Akademik çalışmalar için arşiv oluşturmak planlanan-yapılanlardan bazıları.
- Sessizlik neden cinsel şiddeti arttırır?
Her şeyden önce faillere cesaret verir. Tecavüze maruz bırakılmış kadınların cinsel şiddetle mücadelenin özneleri olarak bu hareket içerisinde yarattıkları kıvılcım, feminist hareket içerisindeki birçok kadının bu konuda açılmasıyla büyüyerek cinsel şiddetin tabu olan tüm yönleriyle ’konuşulmasına’ alan açtı.
- Sessiz kalmayarak neleri değiştirebiliriz?
Kendi içerisinde kapalı bir inisiyatif; adli tıp kurumu raporları ve cinsel şiddetten hayatta kalanlara yönelik türlü türlü adaletsizliğin deşifre edilmesiyle farkındalık ve görünürlük çalışmaları yapılmasına, dava takipleriyle kadın dayanışması oluşmasına, çözüm arayışlarına, yasa tasarısı çalışmalarına ve TBMM’de dillendirdiğimiz ”tecavüz kriz merkezleri” taleplerine kadar uzanan uzun bir yolun ön adımlarını atabiliriz.
- Siz neden cinsel şiddete karşı ses çıkarmanın önemini anlatmaya çalışıyorsunuz?
Çünkü konu tabu olmaktan çıkmalı, beslendiği kaynaklar ortaya çıkmalı, sağ kalanlar değil failler yargılanmalı, devlet sorumluluk almalı, çünkü cinsel şiddet her yerde. Okulda, işte, camide, hamamda karakolda... #bunuyapabiliriz kampanyamızla bu yüzden herkesi ses çıkarmaya çağırıyoruz.
- #bunuyapabiliriz kampanyasından bahsedebilir misiniz?
Cinsel şiddetin münferit değil toplumsal bir sorun olduğu gerçeğinden yola çıkan CŞMD, ’Cinsel şiddeti önlemek için her birimizin yapabileceği şeyler var’ dedi. CŞMD’nin başlattığı “Bunu Yapabiliriz” kampanyası, toplumun tüm kesimlerini cinsel şiddete karşı söz üretmeye ve harekete geçmeye çağırdı. 1 yıl sürecek kampanya kapsamında dileyen herkes, Twitter ve Facebook'ta #BunuYapabiliriz hashtag'i ve www.bunuyapabiliriz.tumblr.com aracılığıyla cinsel şiddetin nasıl önlenebileceğine ilişkin önerilerini paylaşıp hayata geçirebilecek, böylece cinsel şiddetin önlenmesine katkıda bulunmayı planlıyoruz. - Kampanyaya nasıl katılabiliriz?
Kampanya blogu http://bunuyapabiliriz.tumblr.com’da ya da Twitter/Facebook’ta #BunuYapabiliriz hashtag’i ile cinsel şiddetin önlenmesine yönelik önerilerinizi ve yapabileceğiniz “1 şey”i paylaşabilirsiniz. Şiddeti önlemek için 5 dakikada yapabileceğimiz 10 şey” maddelerini hayatınıza geçirebilir, arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz. Kampanya için hazırlanan kartpostalları okulda ya da arkadaşlara dağıtmak, cinsiyetçi küfürleri hiç kullanmamak ya da daha az kullanmak, cinsel şiddet üzerine konuşmak, kampanyaya destek olmak isteyenlerin yapılabilecekleri arasında. Mart ayında yayınlanacak “Kavramlar Sözlüğü” aracılığıyla ise, cinsel şiddetle ilgili farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz.
- Failden “sapık” ya da “canavar” diye bahsetmek faillerin işine yarıyor mu?
Evet! Çünkü faillerin hemen hepsi ne sapıktır, ne de canavardır, gündelik hayatta karşılaşabileceğimiz sıradan kişilerdir. Evli-çocuklu insanlar, öğretmenler, şoförler, doktorlar, abiler, babalar, sevgililer, nişanlılar vb. Failleri sapık ve canavar diye tarifleyip uçlaştırdığımız zaman onları görünmez kılarız. Hayatımızdaki kimseyle özdeşleştiremeyiz. Faillerin kendisi de uyguladıkları şiddeti sorgulamaz, hep uzaklarda bir yerlerde suç işleyen canavar ve sapıklardan bahsedilir. Bu bahsedişler, cinsel şiddet mitlerini besliyor; yani cinsel şiddetin ’cinsel dürtüleri kontrol edememe’ ya da ’bir tür akıl hastalığı’ ile ilgili olduğu algısını yaratıp failin yaptığı davranışın sorumluluğunu hafifletiyor. Cinsel şiddetin ’bir güç kullanımı’ ve ’kontrol altına alma eylemi’ olduğu gerçeğini de perdelemiş oluyor.
- Cinsel şiddetten sağ kalan nasıl şifa bulur? Cinsel şiddetten sağ kalan için standart bir süreç çizmek mümkün değil aslında. Herkesin maruz bırakıldığı cinsel şiddeti deneyimleme, işleme ve anlamlandırma süreçlerinin dinamikleri değişebilir. Ancak sağ kalanın karar ve istekleri doğrultusunda aldığı hukuki, sosyal ya da psikolojik destek doğru kanal, kaynak ve kişilerden alındığı durumlarda elbette faydalı olabiliyor. Kişinin sosyal destek kanallarını aktif hâle getirmesi, maruz bırakıldığı şiddeti tanımlaması, anlamlandırması ve paylaşması süreci kolaylaştırabiliyor. Kısacası her bir insanın deneyimi farklı bir süreç anlamına geliyor. Ancak unutulmaması gereken şu ki; cinsel şiddetten sağ kalan her birey hayatına mutlu bir şekilde devam edebilir. Bu nedenle bizim en önemli amaçlarımızdan bir tanesi de cinsel şiddete maruz bırakılmış kişilerle ilgili ’mağduriyet’ üzerinden yaratılan algıyı da sorgulamak ve değiştirmek. Örneğin, toplumda yargılanmamak, damgalanmamak, kendimizi suçlamamızı, utanmamızı ve gizlenmemizi azaltabilir. Yalnız olmadığımızın daha çok farkına varabiliriz ve destek isteyip dayanışabiliriz. (Tecavüz kriz merkezleri, cinsel şiddet danışma-dayanışma merkezleri ve açık kapı toplantıları, destek hatları vb.)
- Cinsel şiddetten hayatta kalanlar devlet tarafından nasıl korunuyor?
Kocaeli Rehabilitasyon Merkezi`nde çocukların çığlıklarına duyarsız kalmayan üniversite öğrencileri, çocukların gerçeğini, sosyal medya aracılığı ile kamuoyuyla geçtiğimiz günlerde paylaşmıştı. Konunun gündeme gelmesi çocukların nasıl rehabilite edildiği ile ilgili endişemizi tekrar ortaya koymamızı sağladı. Aile Bakanlığı'na ulaşan arkadaşlarımız çocukların zaten sorunlu olduğunu, merkezde yalnızca kadın çalışanların çalıştırıldığını, merkezin gizli olduğu için görüntülerin alınmasının engellenmeye çalışıldığını kamuoyuyla paylaştı. Fakat çocukların istismara maruz kaldıkları ailelerine geri dönmek istediklerini de öğrenmiş oldular. - Çocuklar neden devletin kurumlarından kaçıp kendi şiddet ortamlarında; hatta sokakta yaşamayı tercih ediyor?
Rehabilitasyon merkezlerinde gerçekleştiren uygulamalar tamamen çocukları izole etmeye ve çocukların özgürlüklerini kısıtlamaya dönüşmekte. Mağdurun iradesini güçlendirme ve destek verme onu hayata hazırlama uygulamaları üzerinde yoğunlaştırılmamakta. Sadece istismara uğrayan çocuklara değil, yaşlılara, ruh sağlığı bozuk olanlara, engellilere, göçmenlere, kadınlara, hayvanlara, ıslah evi, yurt, esirgeme yurdu, konuk evi, huzur evi denilen yerlerde nasıl hizmet üretiliyor? Devletin korumaya aldığı, mağdurlar, hastalar, engellilere yönelik kötü bakım, şiddet, istismar, ölüme sebebiyet verme, şiddet ortamına geri yollama, uzlaştırmaya çalışma, fiziksel ve cinsel şiddet uygulama şikâyetleri ile devamlı olarak karşılaşmaktayız. Faillerin 600 yıl ceza almasını konuşmak yerine mağdurlar için ne yaptığımızı konuşmanın tam zamanı. Konunun kamusal alanda tartışmaya açılmasını, uygulamaların şeffaflaştırılmasını talep ediyoruz.
- Tecavüz kriz merkezlerinden bahsedebilir misiniz?
Tecavüz kriz merkezleri, Türkiye dışında birçok ülkede bulunan, adı üzerinde tecavüz saldırılarında hayatta kalanı koruma ve yönlendirme amaçlı merkezlerdir. Bölgesel ve ulusal ölçekte olabilirler. İçe ve dışa dönük iki türlü hizmet verirler. İçe dönük hizmetleri tecavüze maruz kalan kişilerin ilk andan itibaren arayabilecekleri bir acil yardım / destek hattını işletmektir. Hotline- kriz hattı deniyor bunlara. İlk 72 saat içinde gidebilecekleri yerlere yönlendirme (hastane savcılık, karakol, kadın sığınağı vb.) mağdur olmuş kişiyi ve yakınlarını yapmaları ve yapmamaları gereken konularda bilgilendirme, gerekirse adli takip ve adli muayene sırasında refakat etme, sağ kalanı zorlamadan ve iradesini zedelemeden seçenekler sunma işlevleri vardır. Feminist yaklaşımla işletilen bu merkezler hayatta kalanın güçlendirilmesi, başvurduğu kurumlarda suçlanıp yargılanmaması, rapor alınması sürecinde delil zincirinin korunması, varsa tecavüz kitlerinin uygulanması, kısacası bu süreci en az hasarla atlatabilmeleri konusunda o anın şokunu ve travmasını yaşayan kişilere hizmet sunarlar.
- Cinsel şiddet denince yaratılan ‘kurban’ tasviri hakkında paylaşım yapabilir misiniz?
Cinsel şiddet kurbanı demek, adı üstünde bu toplumsal yapının ürettiği şiddete kurban olmuş ve çaresi olmayan bireyleri işaret eder. Faillerin yaptıkları şiddetin münferit ve istisna olduğu algısını oluşturur. Güçlendirici değil mağdurlaştırıcı bir dili ve aynı klişeleri sorgulamadan üretmeye devam eder. Toplumda yaratılan kurban tasviri mutlaka kadındır, mutlaka yüzünü gizlemektedir çünkü utanan-suçlu hisseden odur. Mutlaka güçsüz ve çaresizdir çünkü bir köşeye sıkışmıştır, yerdedir ve mutlaka yalnızdır ve dehşet yaşamaktadır. Yukarıda saydıklarımın hepsi toplumda yaratılan kurban algısını oluşturur ve hiçbiri gerçeği yansıtmaz. Gerçek olmayan bir algı biteviye üretilen, yaygınlaştırılan görsellerle ve dil üzerinden cinsel şiddetten hayatta kalanlara empoze edilir. Bu görsellerle ve şiddetin hep mağdur edilen üzerinden konuşulmasıyla verilen mesaj çok nettir: Sen kurbansın, yalnızsın, failin görünmüyor, kim olduğu belli değil, onu bulamazsın, biz de bulamayız, eğer erkeksen bu suçun mağduru olamazsın, eğer fail sana tecavüz ettiyse köşeye sıkıştın demektir, kendini gizle, kendini suçla, kendinden utan. Orada ne işin vardı, sorgula. Mesaj budur. Yani gerçeğin taban tabana zıttı. Yukarıdaki mesajı bütünüyle tersten okuyun, gerçek oradadır. - Çocuğa yönelik cinsel istismarın araştırılması Meclis’te neden reddedildi sizce?
Türkiye'de hemen herkes gibi biz de Meclis’in işlevini yerine getirdiğini düşünmüyoruz. Politikacıların, partilerin tamamen kendi gündemleri üzerinden yürütülen sanal bir gündem oluşturuluyor. Dışarıdan, Cumhurbaşkanlığı’ndan yönetiliyor, gündemler oradan belirleniyor, Meclis’e de o gündem dayatılıyor. Asıl yakıcı gündemler geri planda kalıyor, yok sayılıyor. Çocukların yoğunlukla istismar edilmesi sorunu Türkiye gibi muhafazakâr bir ülkede herhalde üzerinde anlaşılabilecek, uzlaşabilecek tek konu. Buna rağmen şiddetin gerçekleştiği kurumların ’kimden’ olduğu, çocukların şiddetten korunması üzerine emek verilmesinin önüne geçti. Bu da büyük tepki yarattı. Savaş için de aynı şekilde ’Yeter artık bir araya gelin ve iş yapmaya başlayın, uzlaşın’ çağrıları olmuştu ama ne ölümler, ne patlayan bombalar, ne kadın cinayetleri, ne tecavüzler ne de çocuk istismarı bu milletin vekillerini bir araya getiremiyor. Sayıca çoğunluğa sahip olan hükümet partisi, kendini koruma refleksi güdüyor ve teklif muhalefetten geldiğinde ne olduğuna bile bakmadan reddediyor. Zaten bildiğimiz kadarıyla muhalefetten gelen ve kabul edilmiş bir teklif yok şimdiye kadar. Belki kazayla geçen bir iki tane vardır milletvekilleri dışarıdayken. Bu arada Meclis’i televizyondan izlemek gerçekten trajikomik bir film izlemekten farksız. Psikolojimizi bozuyor.
- Çocuğun / kadının beyanının esas alınması ile ilgili hangi adımlar atılabilir?
Öncelikle bu beyanın esaslığı konusunun kamuoyunda bolca tartışılması gerekiyor. İnsanlar bunun neye işaret ettiğini, arkasındaki argümanları bilmiyor. Cinsel şiddetle ilgili tüm kavramları toplumda tartışarak konuşarak başlayabiliriz. Her kesimden atılabilecek adımlar var. Sivil toplum kuruluşları, bireyler, aileler vb. Herkes kendi adımlarını kendi çerçevesinden atabilir. Aynı kâbusu milyon kez tekrar tekrar yaşıyorsak, benzer şikâyetleri ve benzer gerekçeleri sürekli duyuyorsak artık şiddet bireyselmiş gibi davranamayız.
- Aile Bakanlığı’nın konuya yaklaşımını değerlendirebilir misiniz?
Aile Bakanlığı açık bir şekilde kadınların hak ve özgürlüklerine yönelik hiçbir çalışma yapmıyor ve ailenin -içindeki bütün baskı, şiddet, cinayet, istismarla birlikte- korunmasını önceliyor. İsminin de değiştirilmesiyle bu bakanlık bunu tescilledi. Aile değerleri ve muhafazakâr ahlak yapısını korumaya yönelik çalışmalar üreteceklerini de inkâr etmiyorlar zaten. Ana yaklaşımı bu olan bir bakanlık... Aile içi koca tecavüzleri, aile içi çocuklara yönelik cinsel istismar, boşanmak istediği için ceplerinde koruma kararlarıyla kocaları, eski kocaları tarafından öldürülen kadınlar, bekâr kadınlar, evlenmek istemeyen kadınlar, zorunlu ve erken çocuk evlilikleri, baba-abi-amca-dayı gibi kan bağı olan kişilerin tecavüzleri ve istismarları... Cinsel şiddeti ve istismarı aile kurumu masaya yatırılmadan, içi dışına çıkarılmadan nasıl önlemeye çalışacaklar biz de bilmiyoruz. Nitekim yapamıyorlar da, sürekli AİHM'de hak ihlalinden ve ayrımcılıktan cezalara mahkûm ediliyorlar.
- Cezalar caydırıcı mı?
Cinsel şiddet konusunda cezalar caydırıcı. Ama cezaların uygulanması dersek uygulamalar teşvik edici, resmi-gayri, resmi açıklamalarsa neredeyse azmettirici, bazı açıklamalar direk suça teşvik suçunu işliyor diyebiliriz. Söylemlere baktığınızda, bu çelişkiyi ve ikiyüzlülüğü örtmek için hadım cezası gibi insanlık dışı cezalar getirildi yasaya, bir de üstüne idam istemleri filan konuşuluyor her infial yaratan olay olduğunda. Uygulamaya bakıyorsunuz, taciz, ısrarlı takip, tehdit, alıkoyma, hakaret, rahatsızlık verme gibi suçlarda arabuluculuk var, ödeme var, bu suçların hiçbiri cezalandırılmıyor. Gerçekten bu şiddeti önlemeye yönelik samimi bir kaygı ve çaba göremiyoruz biz. Halk da bunu gördüğü için, ne failler rahatlıkla suç işlemekten vazgeçiyor, ne de mağdur olanlar bu sisteme güvenerek şikâyetçi oluyor ve adalet talebinde bulunuyor. Konuya buradan başlamak lazım.