Feride Hanım’ı ilk kez Mor Çatı’nın gönüllüleri için organize ettiği buluşmada gördüm. Bundan on sene önce olmalı. Sığınaktaki kadınlarla çalışabilmek için psikoloji ve hukuk alanında eğitim almamız gerekiyordu. Kendisini dinleyince birinci dereceden şiddete maruz kalmış biri olduğumu idrak etmiştim. Anlattıklarından çıkan sonuç buydu. Üstelik bunları öyle sakin, öyle kolay anlaşılır anlatıyordu ki… Bu, küçükken bana olanlarla ilk yüzleşmemdi. Ne yapacağımı bilemedim. Eğitim bitince burnumu çekerek oradan uzaklaştım. İstiklal’de yürüdüm, yürüdüm. Sığınaktaki kadınlara el uzatmadan önce kendi yaralarımı tamir etmeliyim diye düşündüm.
Yıllar geçti. Evlendim. Zor zamanlar yaşadım. Boşanma sırasında bir çare, güvenli bir yer, danışacak salim bir akıl aradım. Aklıma ilk gelen isim o oldu. İletişim bilgilerini bulmak zor olmadı, kapısını çaldım. Kurulduğu günden bu yana Mor Çatı gönüllüsü olduğu gibi kendi özel alanında da insanlara yardımcı oluyor, mesleğini icra ediyordu. Bir işte çalışıyordum. Randevu alabilirdim. Ve de öyle yaptım.
Elimde defterimle gitmiştim. Ona hâlimi anlattım. Bu esnada titreyerek defterime notlar aldığımı hatırlıyorum. Sonra defalarca notlarımı okudum ve beni üzen o ilişkinin içinden en az hasarla çıkmayı başardım. Feride Hanım’ın kilit sözleri hâlâ kulağımda yankılanır. Profesyonel birikimini usulca ortaya koyuvermişti. Görüşmemiz, atmam gereken adımları işaret etmiş ve bu durum bana yıllar kazandırmıştı.
Sonra o yıllar biraz daha geçti. Hayatım dallanıp budaklandı. Bir çıkmaz an daha gelmişti, yine kapısını çaldım, mahçup hissediyordum; çünkü son görüşmemizden sonra ortadan kaybolmuştum. Sordu, "Neden gelmeyi bıraktın daha önce?" Dedim ki "Para sorun oldu." Öyle dedim; fakat bir yandan kurslara gidiyor, harcamalar yapıyordum. Belki de öncelik sorunum vardı. Belki de bu lafı ettiğime göre para sorunum da vardı. Dedi ki "Hadi sana bir egzersiz olsun. Bu seansların ücretini sen belirle. Öyle bir rakam olsun ki, bir daha bırakma ve sana iyi gelsin. İnsanlardan isterken zorlandığını söylemiştin. İşte sana pratik yapmak için iyi bir fırsat." İyice düşündüm. Parmaklarımla oynadım. Yere baktım. Hakikaten ödeyebileceğim en yüksek rakamı seçtim; azıcık zorlansam da olurdu. Rakamı söyledim. Dedi ki "Bu egzersiz üzerinde daha çok çalışmalısın." Söylediğim rakamı yarıya indirdi. "İnsanlardan daha çok istemelisin, tıpkı onlara verdiğin gibi. Ve sana sunulanları kabul etmelisin." Bunları olabilecek en zarif, en bilgece hâliyle ve elbette kendi cümleleri ile söyledi. Böylelikle ben daha uzun süre Feride Hanım’ı görebildim.
Bir defasında odasından çok mutlu çıktım. "He he, bu sefer ağlamadım" dedim ona. Az buçuk hukukumuz vardı; fakat benim yaptığım gibi gülümseyerek karşılık vermek yerine halının altına süpürdüğüm şeyler olabilir mi diye düşünmemi sağladı. Belki yüzeyde kalan konuşmalar yaptım o gün. Belki de değil. Her ne olduysa dikkatimi çekmeye çalıştığı o şeyi çok ciddiye aldım ve varoluşum üzerinde çalışmayı hiç bırakmadım.
Katılmak istediğim bir grup vardı. Benimle benzer deneyimler yaşamış olan kişilerin birbirine destek olduğu bir gruptu bu. Kafamda soru işaretleri. Feride Hanım biliyormuş. Amerika’da da varmış, Türkiye’de de olduğunu duyunca şaşırmıştı. Grubu kendi kendime araştırıp bulmamı da taktir etmişti. Beni taktir ederdi, çevresindekileri hep ettiği gibi.
Her görüşmemizde bana güzel sözler söylerdi, ya çorabım, ya saçım ya da elde ettiğim ve benim küçümsediğim bir başarım hakkında. Özgüvenimi inşa etme sürecimde emeği büyüktür. Ve Harvard’a gitmekle o özgüvenin oluşamayabileceğini anlamamı sağlayan da ta kendisidir. Çünkü artık biliyorum, ruhumuzu onarmak için başka yol haritalarına ihtiyaç duyarız.
Etik değerlerini özenle uygulardı. Ortak tanıdıklarımız vardı. Onların yanından randevumuza geldiğini ve onlara benimle ilgili hiçbir şey söylemediğini vurgulamıştı bir gün. Şaşırmıştım. Yaptıklarını izleyerek dahi ondan çok şey öğrenebilirdiniz.
Sürpriz paylaşımları kucaklardı. Bir keresinde ona Nina Simone’dan Ain't Got No, I Got Life şarkısını dinletmiştim. Sabırla mı, mutlulukla mı dinlemişti? Derin sohbetimizi bu şarkıyla taçlandırmak istemiş olmalıyım. Kim bilir onda nasıl karşılık bulmuştu?
Yıllar geçti, ben yine Feride Hanım’a gitmeyi bırakmıştım. Sonra biri girdi hayatıma. Beni yeniden daha güzel günlerin olabileceğine inandıran biri. Bazı sorunlarımız vardı. Ona Feride Hanım’dan bahsettim. "Gidelim, bu kez birlikte gidelim," dedi. Gittik. Bu kez ikimizi birden dinliyordu canım Feride Hanım… Bize tatlı ama düşündürücü ödevler verirdi. Kadınları, yani bu üç kişilik görüşmemizde, beni kayıracağı yanılgısına düşmüşüm. O ise adalet duygusundan ödün vermeden ikimize de eşit davranmıştı.
"Ben çok kötü şeyler yaptım" dedim bir gün. Anlattım. Konuşunca aslında o kadar da kötü şeyler yapmadığımı gördüm. Nokta atışı sorularıyla benim de bir insan olduğumu ve mükemmelliyetçilikten hayır gelmeyeceğini anlamamı sağlamıştı. Ve elbette yapılanların telafisi edilecek, gereken yas süreci varsa tutulacaktı. Öyle de oldu.
Hayatımın değişik dönemlerine şahit oldu Feride Hanım. Yollarda yürürken içim cıvıldadığında ona çiçekler göndermek isterdim. Bunu yapamadım. Çekindim. Utandım. Profesyonel ilişkimizi mevcut çerçevesinde tutmaya özen gösteriyordum. Çiçek göndermek yerine ona sevdiklerimi yönlendirdim. Kim bana destek aradığını söylerse onun adını verdim.
Feride Hanım vefat etti diye uzun süre gözyaşlarıma engel olamadım. Üç beş sene sonra bir an gelir de yine başım sıkışırsa kime giderim diye belki bencilce de üzgünümdür. Hayata gelmiş böylesine muhteşem bir ruha yeterince sevgimi, saygımı gösteremedim diye de ağlıyorum belki.
Ruj sürerdi. İzlenimim o ki kadınların o ruju önce ruhlarına sürmelerini isterdi.
Görüşmelerimizin aralığı düzensizleşmişti. Randevularımız aldığı kemoterapi sebebiyle üç hafta sonraya, sonra da belki altı hafta sonraya alınırdı. Kolunda kocaman sargılı bezlerle gelirdi. "Siz nasılsınız" dediğimde "iyiyim" derdi. Acaba daha çok hâlini hatrını sorabilir miydim? Demem o ki Feride Hanım mümkün olan son ana kadar var gücüyle çalıştı.
Geçen hafta kendisi ile ilgili anılarımı sözlü olarak da paylaştım. Zoom toplantısından çıkınca kendi kendime dedim ki "Niye konuştum ki şimdi?" Bunun üzerine sosyal medyada Feride Hanım’ın bir fotoğrafını gördüm. Orada diyor ki "Konuşmaktan korkma." Meme kanseri ile ilgili bir görselde yazılıydı bu sözler. Bu sözü bana da söylüyor diye düşünmek istedim.
Feride Hanım on binlerce kadının yaşamına dokundu ve onların dönüşmesine yardımcı oldu, onlara güç verdi. Pek çok insana iyi geldi. Onu çok özleyeceğimi biliyorum.
Instagram hesabında paylaştığı notları okuyorum:
Metastatik Meme Kanseri ile yaşayan bir kişiye ne denmemeli?
- Pozitif ol, moral çok önemli.
- Hepimiz bir gün öleceğiz.
- Başkaları ile karşılaştırma yapmak…
- Sormadan, istenmeyen öğütlerde bulunmak…
Sihirli formül: Durumun adını koy + empati yap + (varsa) olumlu cesaretlendirici bir mesaj ver + iyi dilekler sun + somut destek teklif et!
Yakın bir arkadaşına yazdığı destek mesajından bir alıntı ise şöyle:
"Ölümcül bir hastalıkla yaşayan birisi olarak kızlarımın benim ölümümle nasıl baş edeceklerini düşünüyorum sıklıkla. Ve fark ettim ki şöyle olmasını isterim. Önce çok üzülsünler, üzüntülerini sonuna kadar yaşasınlar ama hazır olduklarında da hayatlarına devam edebilecek güç ve beceride olsunlar. Benimle birlikte sönmesin hayat ışıkları. Beni hatırlasınlar, beni ansınlar ama üzüntüde boğularak değil, yaşayarak. Hayattan keyif alabildikleri için suçlu hissetmesinler. Ben onları bunu yapabilecek donanımda yetiştirmiş olabilmeliyim. Ve onlarla gurur duyabileyim…"
Feride Dorothy Yıldırım Güneri’nin yakınlarına baş sağlığı ve sabır dilerim. Yattığı yer incitmesin.
https://www.spreaker.com/user/kisadalga/17-05-2020-feride-revize-02
Mor Çatı Anlatıyor: Kadına Yönelik Şiddetin Biçimleri 1 - Fiziksel Şiddet
Kurulduğu günden bugüne Mor Çatı gönüllüsü olan klinik psikolog Feride Dorothy Yıldırım Güneri, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümü mezunudur. Radford Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Amerika’da şiddete maruz kalan kadın ve çocuklarla iki yıl uzman olarak çalışmıştır. 3D Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nin kurucularındandır. Aile içi sorunlar, aile içi şiddet ve cinsel istismar gibi konularda yaklaşık otuz yıllık deneyime sahip olup kadınların güçlenmesinde aktif rol almıştır. Tanıdığı herkesin hayatına dokunan Feride Dorothy Yıldırım Güneri, Europa Donna (Avrupa Meme Kanseri Koalisyonu) ağında yer alarak metastatik meme kanseri farkındalığı yaratmak için emek vermiştir.
Not: Bu yazıyı yayımlamadan önce Feride Hanım’ın ailesine ulaştım ve izin aldım.