Gündem Çocuk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Esin Koman, hükümeti, hak temelli sivil toplum örgütlerini kapatmak ve susturmak yerine onların ne söylediklerine kulak vermeye çağırıyor. Esin Koman’a sordum:
Kaç yıldır Gündem Çocuk’ta Yönetim Kurulu’ndasınız? Gündem Çocuk 2005 yılında kuruldu. Ben kuruluşundan bu yana Gündem Çocuk içinde çeşitli görevlerde bulundum. İki senedir de Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyorum. Ama bizde işler herhangi diğer örgütlerdeki gibi yürümüyor. Son dönemde eş başkanlık gündemde ya mesela, bizde beş başkanlık var. Yani işin ucundan kim tutarsa o başkan bizde.
Müdahil olduğunuz davaları biraz anlatabilir misiniz? Gündem Çocuk Derneği’nin vaka takibi programı kapsamında aldığımız başvurular ya da medya aracılığıyla öğrendiğimiz bazı hak ihlali davalarını doğrudan yürütüyor ya da müdahil oluyoruz. Takibini yaptığımız davalar genellikle yaşam hakkı ihlali, cinsel şiddet, çocuk işçiliği, çocuğa yönelik kötü muamele alanıyla ilgili. 1 Aralık’ta Samsun’da bir çocuğun yüksek yararı üzerinden bir davaya müdahillik dilekçemizi verecektik. İzlemesini yaptığımız bir dava 17 yaşındaki Lütfullah Tacik’in öldürülmesi ile ilgiliydi. Afganistan’dan göç eden Lütfillah Van’da Geri Gönderme Merkezi’nde yaşamını kaybetmişti. Takip ettiğimiz bir diğer dava da 14 Ocak 2015 tarihinde Cizre’de öldürülen 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın davası idi.
Okullarda fiziksel güvenlik sebebiyle yaşamını kaybeden çocukların, açılabilen davalarının da takipçisiydik. Efe Boz’u hatırlarsınız. Altı yaşındayken üzerine lavabo düşerek yaşamını kaybetmişti. Benzer şekilde okulda yaşamını kaybeden 13 yaşındaki Yunus Eser’in davasının doğrudan müdahiliyiz. Süreç devam ediyor.
Çorum’da, İskenderun’da Tekirdağ’da çocuğa yönelik cinsel şiddet davaları yürüttük. Diyarbakır’da, Trabzon’da kötü muamele üzerinden takipçisi olduğumuz davalar da var.
Adana’da kaçak olarak çalıştığı işyerinde yaşamını kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ın davasının takipçisiyiz. Ahmet Yıldız ile ilgili AYM’den karar bekliyoruz.
Stratejik davalama kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne bir diğer başvurumuz ise çocuk evliliklerine verilen iznin iptaline ilişkindi. Bu karar çocuk hakları açısından çok önemli bir kazanım olabilecek.
Türkiye’de eksik yapılan ne var? Çocuğun hak ve özgürlükleriyle ilgili pek çok alanda eksiklikler söz konusu. Temelde devletin ve toplumun çarpık çocuk algısından tutun da yaşam, eğitim, sağlık, gelişim hakkına kadar birçok alanda hak ihlallerini görüyoruz. Aslında en temel eksiklik Türkiye’de bütüncül, hak temelli, çocuğu odağına alan bir ülke çocuk politikasının olmaması. Bu da yürütmenin uygulamalarında, yargının verdiği kararlarda sık sık karşımıza çıkıyor. Dün TBMM’de tartışılan önerge de bu eksikliğin bir yansımasıdır.
Kapatılan 370 dernek hakkında ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle şunu tekrar belirtmek isteriz: Derneğimiz hakkında OHAL kanununun 11. maddesinin (o) bendine ilişkin 3 aylık faaliyet durdurma kararı verildi ve dernek ofisimiz mühürlendi. Bize ve diğer örgütlere yönelik bu kararın insan hakları kapsamına örgütlenme ve ifade özgürlüğüne yönelik ciddi ve endişe verici bir baskı olduğunu düşünüyoruz.
Kapatma kararının açıklaması size ne olarak yapıldı?
Karara ilişkin bize bir açıklama yapılmadı. Sadece OHAL kanununun 11. maddesinin (o) bendine ilişkin olarak alınan karar dernek ofisimizin mühürlenmesi ve dernek evraklarımızın teslim alınması sırasında yazılı olarak iletildi.
Dernekte sıradan bir gün nasıl geçer?
Dernek ve çocuk hakları merkezi Ankara’da olup hafta içi her gün açıktır. Hafta sonu da çalışmalar kapsamında ofisimizde bulunuyoruz. Gündem Çocuk Derneği gündemin yoğunluğundan ötürü ve gündem odaklı çalıştığı için derneğin bir günü oldukça yoğun geçiyor. Stajyerlerimiz, kedilerimiz, üyelerimiz ve gönüllülerimiz ile birlikte beş program altında gerçekleştirdiğimiz çalışmaları yürütüyoruz.
Hem kaynak kurum olarak görüldüğümüz için gelen talepler doğrultusunda gerek medyayla gerekse de STK’larla, üniversitelerle, kamu kurum/kuruluşlarıyla veri ve bilgi paylaşıyoruz; hem de çocuk hak ihlallerine ilişkin gelen başvuruları alıyoruz. Bu başvurular zaman zaman çocuklardan, çocukların yakınlarından zaman zaman da farklı sivil toplum örgütlerinden olabiliyor. Gelen bu başvuruları değerlendirip ihlalleri takip ediyor ve ilgili yerlere yönlendirmeler yapıyoruz.
Çocukla ilgili tüm aktörlere, yani ebeveynlere, öğretmenlere, avukatlara, üniversite öğrencilerine, STK’lara vb. çocuk hakları eğitimleri yapıyoruz. Katılım programı kapsamında ofisimizde bizzat çocuklarla buluştuğumuz çalışmalar da yapıyoruz. Ayrıca herhangi bir ihlal durumunda ihlalin gerçekleştiği yere izleme ve raporlama amacıyla uzmanları gönderiyoruz. Takip ettiğimiz davaların haftalık programlar kapsamında ilgili duyuru vb. çalışmalarını yürütüyoruz. Gelen gönüllülerimizi tercih ettikleri alanlardaki çalışmalarımıza yönlendiriyoruz. Ayrıca dönemlik stajyerlerimizle Edi ve Büdü'yü seviyoruz bol bol; çiçeklerimize bakıyoruz, gelen misafirlerimiz için çok güzel çay, kahve yapıyoruz.
Logonuzda siyah güvercinli, renkli parmaklar var. Bu ne anlama geliyor?
Kuruluş aşamasında heyecanla Gündem Çocuk’u konuşurken logo için birçok fikir uçuştu. Logomuzda çocuk katılımı, çocuk haklarının temel ilkeleri, evrensellik, eşitlik, özgürlük, barış, birlikte yaşama ve umut gibi kavramlar olsun istedik. Üyemiz ve karikatürist Ferit Avcı da logomuzu çizdi. Biz çok sevdik. Hem bizden biri çizdiği için hem de gören için farklı anlamlara gelebildiği için.
Kimine göre logoya baktığında avucunu açmış, buradayım diyen ve eşitler ilişkisini savunan beş parmak var.
Beş parmak aynı zamanda beş kıtaya atıfta bulunuyor. Yani evrensellik vurgusu var.
Kimine göre ise kanatlarını uçmak için hazırlamış bir kuş, barışı ve özgürlüğü simgeliyor.
Bir de kanatlardaki veya parmaklardaki renkler mi dersin bilmem ama onlar da çocuk haklarının dört temel ilkesine atıfta bulunuyor. (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de -BM ÇHS- belirlenen dört temel ilke; yaşama ve gelişme, ayrımcılık yasağı, yüksek yarar ve katılım)
Kimileri bunların birini, hepsini veya bambaşka şeyleri görüyor. Yani logomuz nasıl bakıldığıyla ilgili değişiyor. Küçük Prens için kuzu çizmeye çalışan pilotun, birkaç denemeden sonra havalandırma delikleri olan bir kutu çizmesi gibi.
Çocuklardan geri dönüş aldınız mı bu süreçte?
Çocuklardan çok güzel geri dönüşler aldık bu süreçte. Çocuk katılımı programı altında gerçekleştirdiğimiz Eksi18 çocuk medya grubundaki arkadaşlarımızdan dernek faaliyetlerimizin durdurulmasına dair duygularıyla ilgili çok güzel geri dönüşler aldık, bunlar basına da yansıdı ve bizler de sosyal medya aracılığı ile bu geri dönüşleri görünür kılmaya çalıştık.
Çocuk hakları nerede başlıyor ve bitiyor?
Çocuk hakları başlayan ve biten birşey değildir, yaşamın ta kendisidir. Çoğu zaman çocukların geleceğimiz olduğunu duyarız. Bu büyük bir yetişkin uydurmasıdır. Çocukluk gelecekle ilgili değildir tam da bugünle ve şimdiyle ilgilidir. Biz çocukların yaşamıyla ilgileniyoruz. Biz çocukların bugün de yarın da hak sahibi, eşit, özgür ve onurlu birer birey olarak, barış içerisinde, iyi ve mutlu bir yaşam sürmesi için çocukların yararına bütüncül bir dönüşümü ısrarla savunuyoruz.
Gönüllü aktivistleriniz kapatılmaya nasıl tepki verdi?
Duyulduğu andan itibaren dayanışma içerisindeydik. Dernek ofisimizin mühürlenmesi anından tutun da geçtiğimiz bir hafta süresince çeşitli kanallarla desteklerini ilettiler. Görsel malzemeler ürettiler, mektuplar gönderdiler, mesajlar yazdılar. Açıkçası tanıdığımız, tanımadığımız bu kadar çok gönüllü desteği yanımızda bulmak bizi onurlandırdı. Böylelikle yaptığımız işin ne kadar doğru olduğunu ve çocuk hakları hareketinde yalnız olmadığımızı bir kez daha hissettik ve bu da bizim daha da çok güçlenmemizi sağladı.
Derneğin MEB ile 2013 yılında imzaladığı protokolün uygulamaları sekteye uğrayınca yaşanan kaybı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Okullarda fiziksel güvenliğin kontrol edilmesini sağlayacak rehber tamamlanmış baskı için hazırlıkları sürüyordu. Bir an evvel okullara ulaşması, bu rehberin uygulanması çok önemliydi. Bu rehber ile yapılacak kontroller sayesinde okullarda fiziksel güvenlik eksikliği sebebiyle gerçekleşen yaşam hakkı ihlallerini önleyebilecektik. Türkiye’de her yıl en az yirmi çocuğun okullardaki fiziksel güvenlik eksikliklerinden kaynaklı yaşamını yitirdiğini, en az altı yüz çocuğun ağır yaralandığını veya yaşamının kalanını engelli olarak sürdürmek zorunda kaldığını söylersek neyin yarım kaldığını daha net anlatabilmiş oluruz sanırım.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları’na dair sözleşme Türkiye’de uygulanabildi mi?
Türkiye bu sözleşmeyi 1990 yılında imzaladı, 1995 yılında TBMM’de onaylayarak iç hukuk normu haline getirdi. O tarihten beri çocuğun insan hakları alanında bazı olumlu değişimler oldu. Ancak sözleşmenin temel ilkelerine ve tek tek maddelerle baktığımız sözleşmenin uygulandığını söylemek mümkün değil. Türkiye’de çocuklar hâlâ önlenebilir sebeplerden dolayı yaşam hakkı ihlaline uğruyor. Hâlâ eğitim hakkına erişemiyor. Hâlâ çeşitli sebeplerden dolayı ayrımcılığa maruz kalıyor. Hâlâ istismar şiddet kötü muameleye maruz kalıyor. Çocuk Türkiye’de hâlâ hak sahibi ve özgürlükleri olan bir birey olarak görülmüyor. Çocuklar hâlâ gittikçe ağırlaşan koşullarda çalışmak zorunda, hâlâ yoksulluğa maruz kalıyor. Evet yasalara göre dernek kurabiliyor ama yetişkinlerin bile çok zorlandığı prosedürlere uymak zorundalar. İfade ve örgütlenme özgürlükleri kısıtlanıyor. Din ve vicdan özgürlükleri hiç dikkate alınmıyor.
Dernekteki kedilerin, Edi ve Büdü’nün olaylardan etkilenmesini hissettiniz mi?
Hissetmez miyiz? Çocuk hakları merkezi açıldığından beri yani dört yıldır onlarla beraber yaşıyoruz. Ofisimizi ve kendimizi onlarla birarada yaşama uygun olarak düzenledik. Derneğimizi mühürlemeye geldiklerinde masada evraklar hazırlanırken Büdü gelip bütün evrakların üzerine yattı, vermek istemedi sanki.
Ağ haritasının İnsan Hakları bağlamında kullanılması işinizi nasıl kolaylaştırdı?
Ağ haritalama insan haklarında yeni ve etkili bir taktik. Özellikle karmaşık, çok boyutlu ihlallere ilişkin hem büyük resmi ortaya koyan, hem görünmeyi gösteren, hem de tüm aktörleri ortaya çıkartan bir yöntem. Biz de bu yöntemi HYD’nin işkenceyi haritaladığı bir çalışmada öğrenmiştik. Biz bu yöntemle, çocuğa yönelik şiddeti, cezasızlığı, ayrımcılığı ve çocuk işçiliğini haritalandırdık. Bu haritalandırma süreçleri bize vakalar üzerinden sistemleri yakından anlama, büyük resim üzerinden stratejik düşünmeyi sağladı. Umberto Eco’nun dediği gibi sistemin tek bir kalbi yok. Bu haritalama yöntemi, söz konusu sistemi daha iyi anlamamızı sağladı. Anlayınca doğru analiz edebiliyor, doğru taktikler geliştirebiliyorsunuz.
Yahya, Ceylan, Mazlum vb. hikayelerin internet sitenizde paylaşılmasının yaptığınız işe nasıl katkısı oldu?
Biz yaşam hakkı ihlalleri ile ilgili de çalışıyoruz. Bu ihlale uğrayan çocuklarla ilgili raporlar hazırlıyor, hukuki süreçler yürütüyoruz. İhlale uğrayan çocukların yakınlarına psikososyal destek veriyoruz. Yaşam hakkı ihlaline uğrayan çocukların öykülerine yer vermek, öncelikle bu ölümlerin birer rakamdan öte olduğunu anlatmamıza yardımcı oluyor.
“Bakın ölen bir çocuk ve bu çocuk bir insan. Bir hikâyesi, bir yaşamı var ve bu çocuğun etrafına pek çok kişi var. Onun ölümü aslında yakınlarının yaşamını da derinden etkiliyor” diyebiliyoruz. Bu çocukların hikâyelerini paylaşmak, insan hakları alanında önemli temel sorunlardan birisi olan cezasızlıkla mücadele etmede bizi güçlendiriyor; çünkü biliyoruz ki bu çocuklar unutuldukça faillerinin cezasız kaldığı da unutuluyor. Bu nedenle çocukların yaşadıkları ihlalleri unutmamak ve unutturmamak için her yolu deniyoruz. Web sitemizden hikâyelerini paylaşıyoruz, filmler yapıyoruz, kitaplar hazırlıyoruz
Eşit, özgür ve onurlu birey olarak çocuklar yetişiyor mu Türkiye’de?
Bu kavramlar insan hakları meselesinin temel değerleri. Tüm dünyadaki insanlar için geçerli olup evrenseldir. Derneğimizin de misyonudur; ancak bu kavramlar insanların kendilerinin hissedebileceği değerler; ancak kişi kendisini eşit, özgür ve onurlu hissedebilir. Çocuklar açısından baktığımızda ise devlet ve yetişkinler, çocuklar adına bunu sağlamakla yükümlüdür. Bu da çocuğun nasıl algılandığı ile çok ilgilidir. Çocuğu bir birey olarak görmek ve kabul etmek, yaşamı buna göre düzenlemek gerekir. Son geldiğimiz noktada bunun böyle olduğunu söylemek maalesef mümkün değil. Hem yasal düzelmeler hem uygulamalar bunun böyle olmadığının göstergesidir. Devlet çocuğu görmezden gelmektedir.
Nasıl tıkanıklıklarla karşılaşıyordunuz?
Çocuk hakları hareketinin karşılaştığı en büyük sorun aslında devletin ve toplumun çocuk ve çocuk hakları konusundaki algısı. Ne devlet ne de toplumun büyük kesimi çocukları BM ÇHS’de tanımlandığı gibi, hak ve özgürlükleri olan, bağımsız bireyler olarak görmüyor. Öyle olunca da çocukların yaşadıkları hak ihlalleri ya meşru oluyor ya da önemsiz kalıyor. Örneğin çocuğa yönelik şiddet hâlâ toplum tarafından meşru görülüyor. Yasalarda ise açıkça yasaklanmış değil. Bu meşruiyet ebeveynlerin, öğretmenlerin, polisin çocuklar üzerlerinde hakları olduğu düşüncesinden ileri geliyor. Oysa BM ÇHS’ye göre yetişkinlerin çocuklar üzerinde hakları değil sorumlulukları var.
Bir diğer temel tıkanıklık ise Türkiye’de çocuk her daim iktidarın bir nesnesi olarak görülmüş. Öyle olunca da her iktidar kendi neslini yaratmak üzere çocukları kullanıyor. Bunun önüne geçebilecek şey siyasetler üstü, çocuk haklarını temel alan, bütüncül bir çocuk politikası. Türkiye’de bir çocuk politikasının olmayışı en önemli tıkanıklık. Bu yüzden de biz kurulduğumuz günden beri çocuk politikası talep ediyor, buna ilişkin örnekler geliştiriyoruz.
Devlet Dersi: Çocuğun İnsan Hakları konferansı nasıl geçti?
Devlet Dersi Konferans dizisini dört farklı konuda düzenledik. İlkinde çocuğun en temel hakkı olan ‘Çocuğun Yaşam Hakkı’nı konuşup Yaşam Hakkı 2015 Raporumuzu yayımladık. Farklı nedenlerle yaşamını kaybeden çocukların alileriyle buluştuk. Üzücüydü, hep beraber çok ağladık ama bir arada olmanın gücünü bir kez daha yaşadık ve yaşattık.
İkincisi ‘Cinsel Şiddet ve Çocuk’ oldu. Burada ise iktidar ve güç ilişkisine baktık çocuk algısını konuştuk. Üçüncüsü çatışma ortamlarında çocuk ve çocukluk meselesini konuştuk. Çatışma ortamlarında büyümüş konuklarımız oldu. Tanıklılarını dinledik ve anlamaya çalıştık. Dünya örneklerine baktık ve bizdeki durumu ortaya koyduk. Sonuncusu da ‘Kültür Sanat İdeoloji ve Çocuk’ oldu. Burada da çocuklar için üretilen kültür ve sanat ürünlerinin ideolojik olarak çocuklar üzerindeki etkilerini konuştuk ve yapılan alternatif işlere örnekler verdik. Neden bu tür çalışmalara ihtiyacımız var, çocukların gelişimlerini nasıl etkiliyor ve sonuçları neler oluyor’u konuştuk. Çocuk Hakları Film Festivali için işbirlikleri yapmak üzere ayrıldık.
Yani temel meselemiz, hak ihlallerinin ortaya çıktığı alanlara bakmak ve bunları katılımcılarla beraber konuşmak, öneriler oluşturmaktı. Oldukça zor günlere denk gelen bu konferanslar yine de bizleri bir araya getirmede etkili oldu. Beraber düşündük, öğrendik.
Eksi 18 ne yapar?
Eksi 18, bizim katılım programımız kapsamında yürüttüğümüz medyada çocuk katılımı çalışmalarımızdır. 2006 yılında başladık. Medyada çocuk katılımı, bir yandan çocukların kendi medya ürünlerini üretmesi öte yandan hali hazırdaki medyada kendilerine yer açılması demektir.
2006 yılında, Ankara’da kendi filmlerini, kendi gazetelerini yapan çocukların buldukları bir isim. O tarihten beri çocuklar değişerek -18 yaşını dolduruyorlar- medya çalışmalarımız sürüyor. Şu anda da Eksi 18 dijital bir gazete şeklinde devam ediyor. Çocukların seslerini duyurmayı amaçlarken kamusal bir alan olan medya yoluyla toplumsal yaşama katılımları için bir araç.
Türkiye’de çocuğun yaşam hakkı ne durumda?
Buna ilişkin rakamlardan söz etsek durum çok net ortaya konur aslında. 2015 yılında en az sekiz yüz yetmiş beş çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı yaşamını kaybetti. Önlenebilir sebepler tanımı önemli çünkü biz, çocuk ve ölüm kavramının yanyana gelmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Ve BM ÇHS’ye göre çocukların yaşam hakkı ile ilgili yükümlülük devletin. Yani devlet hem çocukların yaşam hakkını ihlal etmeyecek (örneğin bir polis çocuğu öldürmeyecek), üçüncü kişilerin ihlallerinden koruyacak (örneğin bir babanın ev içi şiddet sebebiyle çocuğunu öldürmesinin önüne geçecek) ve yaşam hakkının hayata geçmesi için her türlü olanağı sağlayacak (örneğin çocukların barış içerisinde, temiz bir çevrede yaşamasını sağlayacak). Bu yükümlülükler üzerinden bakıldığında Türkiye’de durumun çok parlak olduğunu ne yazık ki söyleyemiyoruz.
Yaş ayrımcılığını biraz açabilir misiniz?
Yaş ayırımcılığı kişinin yaşa bağlı gelişimsel özelliklerinin eşitliğe aykırı ya da eşitliği sağlamaktan kaçınan bir şekilde, onun bazı haklarını kullanmasını geciktirici, engelleyici ya da ortadan kaldırıcı şekilde bir muameleye gerekçe olarak kullanıldığında ortaya çıkar. Çocuklara yönelik yaş ayrımcılığı çocukların, yetişkinlerle aynı veya benzer durumda olmalarına rağmen kasten ve haksız şekilde farklı muameleye tabi tutulmaları doğrudan ayrımcılıktır. Çocukların on sekiz yaşını dolduruncaya kadar vatandaşlığa hak kazanamaması, çocukların vatandaşlığının ebevynlerine bağlı olması, çocukların derneklere ebeveynlerinin izni olmaksızın üye olamaması, yetişkinlere kıyasla daha az ücretle aynı işte çalışmaları, çocuk mağdurların yetişkinlerin eriştiği şikâyet ve başvuru yollarına erişememesi de yaş ayrımcılığı anlamına gelmektedir.
Çocuk evliliklerine karşı ne gibi önlemler aldınız?
Gündem Çocuk Derneği çocuk evliliklerini bir hak ihlali, çocuğa yönelik cinsel şiddet olarak tanımlıyor. Bu sebeple de bu meseleye ilişkin bu yaklaşımın yaygınlaşması için çaba gösteriyor. Çocuk evliliklerini ve etkilerinin görünür kılmaya çalıyor. Bu konuda davalar yürütüyor. Sorumlular hakkında suç duyurusunda buluyor, kamuoyu yaratmaya çalıyor. Çocuk evliliklerine yönelik önemli bir başka çalışmamız ise AYM’ye yönelik başvurumuz. Gündem Çocuk Derneği Nisan ayında CMK kapsamında topluluk davası olarak müdahil olduğu çocuk evliliklerine verilen izne ilişkin bir davanın AYM’ye taşınmasını sağladı. Bunu yaparken de Ankara 10. Aile Mahkemesi’nin çocuk evliliklerinin çocuğun yüksek yararına aykırıdır şeklinde hüküm vermesini sağladı. Bu çok önemli bir karar. AYM’ye bu konudaki başvurularımıza devam edecek.
Cezasız kalan davaların bireye ve topluma etkisi nasıldır?
Cezasızlık insan hakları açısından bir kısır döngü. İhlallerin yeniden gerçekleşmesini sağlayan, tek tek kişilerin ve dolayısıyla toplumun adalet duygusunu zedeleyen bir olgu. Cezasız kalan her ihlal yeni ihlallerin habercisi, bir arada barış içerisinde yaşamı tehdit eden bir durum.
Rakamlarla çocuk hakları ihlali son yıllarda nasıl gerçekleşti?
Şu linkte pek çok rakam var.
Türkiye’deki tüm illere ulaşabiliyor muydu çalışmalarınız?
Gündem Çocuk Derneği Ankara merkezli bir dernek ama ihlaller Ankara ile sınırlı değil. Bu sebeple zaman zaman bizzat kendimiz, zaman zaman yerel ortaklarımızla Türkiye’de ihlalleri görünür kılmaya, çocukların seslerini duyurmaya çalışıyoruz.
Zorlu çocukluk süreçlerinden geçmiş bireyler ileride nasıl bir duruşa sahip oluyor? Sizin bu sürece katkınız nedir?
Zorlu çocukluk süreçleri, çocuk haklarının dört temel ilkesinin yani yaşama ve gelişme hakkı, ayrımcılık yasağı, çocuğun yüksek yararı ve katılımının sekteye uğraması sebebiyle ortaya çıkabilir. Ayrıca eşitsizlik, sosyal adaletsizlik ve ihmal/istismar da zorlu çocukluk süreçlerine neden olur. Bu gibi süreçlerden geçmiş her çocuğun hayatı az ya da çok olumsuz etkilenir. Duygu durum bozukluğu vb. psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir. Öncelikli olarak önemli olan çocukların bu süreçleri yaşamaması için önleyici tedbirlerin alınmasıdır; ancak Türkiye maalesef bu noktada oldukça geride. Önleyici tedbirlerin alınamadığı süreçlerde ise etkili ve bütüncül müdahale yöntemleriyle çocukların güçlendirilmesi, çocuklara yönelik hak ihlallerinin cezasız kalmaması ve böylelikle çocukların sağlıklı bireyler olarak hayatlarına devam edebilmeleri sağlanmalıdır. Gündem Çocuk tam da bu noktada, önleyici tedbirlerin hayata geçirilmesi için politika önerileri sunarak hak ihlallerine uğrayan çocuklara ve yakınlarına destek olarak bütüncül bir ülke çocuk politikasında ısrar ederek bu gibi zorlu süreçlere katkı sunmaya çalışmaktadır. Bundan sonrası için umutlu musunuz?
İnsan Hakları Savunucuları olarak umudumuzu hiçbir zaman kaybetmiyoruz. Bu bizim temel yaşam şiarımız ‘Bir Başka Dünya Mümkün’. Ancak son gelişimeler her açıdan endişe verici; ama zor ve karanlık günleri dayanışma içinde ve insan haklarını savunmaya devam ederek aşacağız.
Neler yapmayı planlıyorsunuz?
Öncelikle üç aylık faaliyet durdurma ile ilgili dava süreci pazartesiden itibaren başlatıyoruz. Konuyla ilgili kişi ve kurumlarla süreci paylaştığımız görüşmeler yapmaya başladık ve bundan sonra yaşanacak süreçleri izleyerek sürece uygun çalışmalarımızı planlayacağız. Bununla ilgili bilgiyi de basın ve kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Ayrıca devam eden çocuk hak ihlalleriyle ilgili yapılması gerekenleri yapmaya devam edeceğiz. Bu arada derneklerin kapatılması ve faaliyetlerin durdurulmasına ilşkin de yapılan bazı çalışmalar var, onları da yaygınlaşmaya çalışıyoruz. Örneğin insan hakları örgütlerinin açıklaması, Uluslararası Af Örgütü’nün imza kampanyası, sosyal medya kampanyaları, gönüllülerimizin başlattığı görsel malzeme üretimi ve bunların yaygınlaştırılması gibi.
Derneğimizin kapatılmış olması bizi çok üzüyor ama çocuk hakları için verdiğimiz mücadeleyi engelleyecek bir şey değil bu. Dernek kapatıldığından bu yana beş kat daha fazla çalıştığımızı söylesem ne demek istediğimizi anlatmış oluruz sanıırm.
Gündem Çocuk için on bir yıldır emek verenler olarak herkesi bu haksızlığa ve hukuksuzluğa tepki vermeye, Türkiye’de çocuk haklarının ve örgütlenme özgürlüğünün savunulmasına destek olmaya, hükümeti ise hak temelli sivil toplum örgütlerini kapatmak ve susturmak yerine onların ne söylediklerine kulak vermeye çağırıyoruz.