AKP kongresiyle ilgili yayınları kaç gündür izlerken, yorumcuları dinlerken bazı sorular yine aklıma takıldı. Kongreden çıkan yönetim listesinde ‘son söz’ü kim söyledi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı? AKP delegeleri kime kulak verdi? Davutoğlu’na mı? Erdoğan’a mı? 7 Haziran yenilgisinin baş sorumlusu kimdi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı? Seçimlerde 400 milletvekili isteyip alamayan kimdi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı? Seçimlerde asıl kampanyayı yürüten kimdi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı? Seçimlerde başkanlık sistemi konusunda seçmen kime kırmızı kart gösterdi? Davutoğlu’na mı? Erdoğan’a mı? AKP oylarındaki 9 puanlık düşüş kimin eseriydi? Davutoğlu’nun mu? Erdoğan’ın mı? Seçim yenilgisinin hemen sonrasında tekrar seçim diyen kimdi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı? 7 Haziran sonrası AKP ile CHP arasında bir büyük koalisyon seçeneğini elinin tersiyle iten kimdi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı?
Erdoğan’ın anayasayı ‘bekleme odası’na aldığını belirterek ‘rejimi fiilen değiştirdiği’ni itiraf etmesi 'sivil darbe'dir
Ankara-İmralı-Kandil üçgeninde ‘çözüm süreci’ne ilişkin en kritik dönemeç olan ‘Dolmabahçe protokolu’nu kim yırttı attı 7 Haziran öncesi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı? “Taraf da yok, masa da yok, izleme heyeti de yok, Kürt sorunu da yok!” diyerek ‘müzakere masası’na kim tekmeyi vurdu, masayı kim devirdi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı askıya alan kimdi, ‘bekleme odası’na alan kimdi? Davutoğlu mu? Erdoğan mı? Türkiye’de rejimin fiilen değişmiş olduğunu kim ilan etti? Davutoğlu mu? Erdoğan mı? Bu soruların tek bir yanıtı var: Tayyip Erdoğan! Tersini iddia etmeye kalkışan ciddiye de alınamaz, inandırıcı da olamaz. Ayrıca, yukarıdaki sorular kolayca çoğaltılabilirdi ama son iki soruyla kestim. Neydi son ikisi? Erdoğan’ın anayasayı askıya, ‘bekleme odası’na almış olduğunu ilan etmesi... Böylece, ‘rejimi fiilen değiştirdiği’ni kendi ağzıyla itiraf etmesi... Bu ne demektir?; Yanıt iki sözcük: Sivil darbe! Neden mi?
Bir partinin propagandasını yapan, kendisini başbakan yerine koyan bir cumhurbaşkanı anayasayı hiçe saymış olur
Bu memlekette cumhurbaşkanı partili olamaz, partiler üstü olmak zorundadır. Anayasa böyle yazar. Bu memlekette cumhurbaşkanı, seçim meydanlarında bir partinin siyasal propagandasını yapabilir mi? Hayır yapamaz. Yaparsa, anayasayı çiğnemiş olur. Bu memlekette cumhurbaşkanı, eski partisinin kongresinde ‘son söz’ü söyleyebilir mi? Hayır. Eski partisinin yönetimine karışabilir mi? Hayır. Bunları yapan cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasını hiçe saymış olur. Bu memlekette cumhurbaşkanı, nasıl bir hükümet kurulacağı konusunda ‘son söz’ü söyleyebilir mi? Hayır, söylerse anayasayı çiğnemiş olur. Bu memlekette bir cumhurbaşkanı kendini ‘yürütme’nin yerine koyabilir mi, başbakan gibi davranabilir mi? Davranamaz. Davranırsa, anayasayı ihlal etmiş olur. Anayasayı askıya almış olur. Bir başka deyişle: Sivil darbe yapmış olur.
Saray’daki Sultan’ı yerli yerine oturtmadan siyasal tahlil yapılabilir mi? Yapanları izliyorum, boşa konuşuyorlar
Lütfen, bir an düşünün. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı cumhurbaşkanı seçildiği günden beri delik deşik eden, anayasayı askıya aldığını ve rejimi fiilen değiştirdiğini kendi ağzıyla itiraf eden Saray’daki Sultan’ı yerli yerine oturtmadan bu ülkede siyasal tahlil yapılabilir mi, konuşulabilir mi? Yapanları izliyorum, konuşanları dinliyorum. Ne yazık ki boşa konuşuyorlar. Kim bilir, belki de bu yorumculardan bazıları düştükleri bu hazin durumun farkındadır. Ama korkmayın, adını koyun artık: Türkiye’nin baş sorunu Erdoğan’dır; Saray’daki Sultan’ın ‘sivil darbesi’dir. Sorunun adını koyamazsak, çıkmaz büyür. İstikrarsızlık ve kaos derinleşir. Demokrasi ve hukuk düzenine açılan yol uzar gider. İyi pazarlar!