Dünkü yazımı şu satırlarla noktalamıştım:
60 yıl önce askeri darbe vardı. 60 yıl sonra da sivil darbe...Ne kadar hazin.Demokrasi için birlik olamayacakmıyız?
Evet, demokrasi için birlik...Demokrasi ittifakı...Demokrasi çatısını ayrılıkları bir süre bir yana bırakarak birlikte kurmak...Çok partili rejime adım attığımız 1946'dan beri bunu bir türlü başaramadık.Başaramadığımız için de taşlar yerli yerine oturmadı.Siyaset normalleşemedi.Siyaset kutuplaşmadan, cepheleşmeden kurtulamadı.Karşımızdakini düşmanlaştırarak, şeytanlaştırarak yaptık siyaseti.Sadece kendi sesimizin çıktığı rejimi demokrasi sandık.Bir başka deyişle:Demokrasiyi sadece kendimiz için istedik.Karşımızdakine söz hakkı tanımadık.Bugün de öyle.Günümüzde darbe rejimleri "tank sesleri"iyle gelmiyor.Artık "seçim sandığı"ndan çıkıyor.Parça parça, dilim dilim geliyor.Macaristan'da Orban, Polonya'da Kaczynski, Brezilya'da Bolsonaro, Hindistan'da Modi seçim sandığından çıkarak kendi tek adam rejimlerini adım adım kurdular.Bizde de böyle oldu.Şimdi bunu tersine çevirmek, demokrasi ve hukuk devletini kurmak için yine tek çare "seçim sandığı"dır, milletin oyudur.Bunun için de birlik lazım. Demokrasi için birlik, demokrasi ittifakı...Son zamanlarda bu açıdan umut verici bazı belirtiler suyun yüzüne vuruyor, muhalefet kanadından iyimserlik verici işaretler geliyor.Bu konuda, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın son konuşmaları ilginç ve önemli.YouTube kanalında Cüneyt Özdemir soruyor:
Bu akşam seçim oldu siz kazandınız, ilk iş ne yapardınız?
Babacan yanıtlıyor:
Ülkenin en önemli sorunlarından biri özgürlük. Bunu oluşturmak da siyasi irade meselesi. Bir parmak şıklatmadır, o kadar.Gazetecilerimiz, köşe yazarlarımız, "Arkadaşlar bundan sonra özgürsünüz,evrensel hukuk kuralları içindeistediğinizi yazın, çizin" diyeceğiz, "Biz artık size karışmayacağız!"Bu kadar basit.Hemen, sadece düşünce suçu sebebiyle hapiste kim var kim yoksa onların hemen çıkması... Meclis'in birinci günü birinci madde budur. Düşünce suçlularının özgürbırakılması... Bunu görsünler ki başkaları özgür düşünmeye başlasın.
Ali Babacan, Halk TV'de Özlem Gürses'in sorularını yanıtlarken de şunları söylüyor:
Ülkenin itibarı mahvolmuş durumda, ekonomi mahvolmuş durumda. Özgürlükler sınırlandırılmış durumda. insanlar rahat konuşamıyorlar. Gençlerin hepsi biz kendimizi ifadeetmekten korkuyoruz diyorlar. Bir korku iklimi var. Bunun böyle olmasında iki önemli sebep görüyorum. Birincisi insan kalitesi, işini bilen insansayısı çok çok azaldı.İkincisi kararların dar bir çevrede, bir aile içinde alınması ya da tek bir kişitarafından alınması... Tarikatlar ile bir pazarlığa girmek gibi bir ilişki şekli olmamalı.Rejim tek bir makamda bütün gücünbuluşmasını getirdi. Meclis önemsizleşti.Yargıda atamalar iktidar partisinin başındaki insana kaldı. Böyle olursa bağımsız yargı kalmaz. Anayasada Cumhurbaşkanlığı tarafsızdır diyor. Cumhurbaşkanıtarafsızlık yemini ediyor. Bir partinin genel başkanı olan ve karşıtarafı düşman gören ve bunu her gün çıkıp söyleyen birinden tarafsızlığauymasını nasıl bekleyeceğiz?Şu anda iktidarın siyaseti tamamenkorkutmak.Vatandaşı elindekini kaybetmekle korkutmak, hayali düşmanlarlakorkutmak ve böylece desteği devam ettirmek.Hükümete düşen vatandaşı korkutmak değildir.
Ali Babacan'ın bu sözleri, Türkiye'nin yaşamakta olduğu sivil darbe sürecini gayet iyi özetliyor. Ve bu süreci tersine çevirmenin, demokrasi için birlik oluşturmanın mümkün olabileceğine de işaret ediyor. Kısacası:Babacan'ın çizmiş olduğu çerçeve bende ihtiyatlı bir iyimserlik yarattı.İnşallah gerisi gelir ve muhalefet seçimlere gidilirken bir demokrasi ittifakı kurar.Neden olmasın...