Ecevit 1970’lerde Karaoğlan’dı. Kürtler ona oy attı. Çok geçmedi, CHP Güneydoğu’da tabela partisi haline geldi. 1980’lerde umut Özal’dı. Ama umutlar çabuk tükendi, ANAP da Güneydoğu’nun tabela partileri arasında yerini aldı. 1990’larda bir ara Erbakan Hoca’nın Refah Partisi Güneydoğu’da sahne aldı ama o da tabela partisi olmaktan kurtulamadı.
Bir zamanlar ‘askere kafa tutan’ Erdoğan, Kürtlere umut olurken, şimdi partisi Güneydoğu’da tabela partisi olma yolunda!
2002 seçimleriyle birlikte sahneye Tayyip Erdoğan çıktı, Kürtlerin umudu haline geldi. Muhafazakârdı, dindardı. ‘İslamcı gelenek’ten geliyordu. İktidar olanaklarını kullanmasını çok iyi biliyor, sosyal yardımlarla yoksul Kürtlere yardım elini uzatıyordu. Askere kafa tutuyordu. Cizre’de görmüş geçirmiş yaşlı bir Kürt bana bir seferinde, “Generalleri, subayları zabıta memuru gibi hapse attıran Tayyip Erdoğan çözmeyecek de kim çözecek Kürt sorununu” demişti... 2005’teki ‘Diyarbakır konuşması’yla, ‘Oslo süreci’yle, Öcalan ve Kandil’i muhatap almasıyla, yıllar boyu atılamamış bazı adımların atılmasıyla, ‘çözüm süreci’yle Erdoğan’ın AKP’si, 2002, 2007 ve 2011’de Kürtlerin birinci partisi haline geldi.
Çözüm sürecine inanan Kürtler önce aldatıldıklarını düşünmeye başladı; sonra Roboski’ye gitmeyen, ‘Kobanê düştü düşecek’, ‘Kürt sorunu yok’ diyebilen bir Erdoğan gördüler
Sonra iniş başladı. Kürtlerde aldatılmışlık duygusu uyandı. Erdoğan bizi oyalıyor, Erdoğan samimi değil, zamana oynuyor yargıları şekillenmeye başladı. Erdoğan’ın bir şey yapacağı yok, onun bütün derdi seçim sandığı, diyen Kürtler gitgide çoğaldı. Bu süreçte HDP de oyununu iyi oynadı, siyaset alanını genişletti. ‘Çözüm süreci’nde İmralı ve Kandil’in devlet tarafından muhatap alınması, HDP’ye de yaradı. Daha önce oyunu AKP’ye vermiş Kürtler, yüzlerini HDP’ye de dönmeye başladılar. HDP’ye dönük ilginin eskisi gibi tehlikeli olmadığını, ‘bizim parti’ye de oy atılabileceğini düşünmeye yöneldiler. Sonra Roboski geldi. Kalkıp Roboski’ye gitmeyen, askerle elbirliği içinde katliamın üstünü örten bir Tayyip Erdoğan gördüler. Sonra paralel darbe safsatası geldi. “Aldatıldım” diyerek ‘Ergenekoncu’larla kol kola girebilen bir Tayyip Erdoğan gördüler. Sonra Kobanê geldi. “Kobanê düştü düşecek!” diyecek kadar Kürtlerin acılarına duyarsızlaşan bir Tayyip Erdoğan gördüler. Sonra Kürt sorunu yok diyen... Taraf yok diyen... Masa yok diyen... İzleme heyeti yok diyen... Bir Tayyip Erdoğan gördüler siyaset sahnesinde... Ve terk ettiler Erdoğan’ın partisini...
7 Haziran darbesi böyle geldi. Erdoğan’ın başkan babalık hayalleri böyle söndü. AKP’nin Diyarbakır oyları 2011 seçimlerinde yüzde 35’ti. 7 Haziran’da yüzde 14’e düştü. HDP’nin Diyarbakır oyları 2014 yerel seçimlerinde yüzde 54,5’tu. Bir yıl içinde 7 Haziran’da yüzde 79’a çıktı. Bir başka deyişle: Erdoğan’ı seçim sandığında asıl yıkan Kürtler oldu! AKP’nin Kürt oylarından 9 puan HDP’ye gidince, Erdoğan’ın başkanlık hayalleri suya düştü. Sonuç malûm: Saray’daki Sultan, seçimi kaybetti, savaş düğmesine bastı! Geçen hafta Kobanê’de, Rojava yönetimi Eş Başkanı Asya Hanım’la sohbet sırasında bir ara sözü Ortadoğu’da Saddam Hüseyin, Hafız Esad gibi diktatörlere getirip şöyle dedi: “Bu topraklarda saltanatı sallananlar, halkını kaybedenler çareyi hep savaşta bulmuşlardır.”
Güneydoğu’da AKP de tabela partisi olacak...
Kürtler AKP’yi seçim sandığında yıkınca, Saray’daki Sultan, savaş düğmesine bastı!
Yazıma, Güneydoğu’da tabela partisi haline gelen siyasi partilerle başlamıştım. Şimdi sırada AKP var. Geçen hafta Diyarbakır-Urfa-Suruç-Kobanê ekseninde, ‘Kürt sokağı’nın nabzını tutmaya çalıştım. Şunu rahatça söyleyebilirim: (1) İnişteki AKP, daha da inecek. (2) 9 puanlık kayıptan sonra, geride kalan Kürt oyları da AKP’yi büyük ölçüde terk edecek. Tayyip Erdoğan, ne kadar bomba yağdırsa da, ne kadar gözaltı furyası yapsa da, ne kadar HDP eşittir terör dese de, AKP’den kaçan Kürt oylarını geri çeviremeyecek. Bunlar ters tepecek. Savaş ve baskıdan umduğunu bulamayacak. AKP de tabela partisi olacak Güneydoğu’da...
Erdoğan savaşla, kan ve gözyaşıyla gidilecek bir ‘erken seçim’de 7 Haziran’ı tersine çevireceğini sanıyor. Kendini aldatıyor. Türkiye’yi kanlı bir kaosa sürüklüyor. Yazımı bir soruyla noktalıyorum: Başta Abdullah Gül olmak üzere AKP’nin aklı başında insanları Türkiye’nin ve partilerinin göz göre göre bu kanlı tuzağa çekilmesine seyirci mi kalacaklar?..