Evet, "Batı cephesi"nde değişen bir şey yok.Soğuk savaş döneminde de öyleydi,bugün de farklı değil.Batı'nın Türkiye'ye bakışı özündedeğişmiyor. Bu konuda, stratejik çıkarlar ağır basıyor.Soğuk Savaş'ta da öyleydi, bugün de öyle.Batı'yı Batı yapan değerler, o zamanlarTürkiye'ye bakışta arka planda kalıyordu,bugün de öyle.Demokrasi, hukukun üstünlüğü, özgürlük ve insan haklarıTürkiye için olmasa da olurdu. İkinci sınıf, üçüncü sınıf demokrasi Türkiye'ye yeterdi. Hatta demokrasi hiç olmayabilirdi, Türkiye "darbe yönetimleri"yle deidare edebilirdi.Önemli olan demokrasi falan değil,Türkiye'nin "komünizme karşı kale" olmaya devam etmesiydi.
İkinci Dünya Savaşı'ndan 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasına kadarki soğuk savaş yılları böyle geçti.Bugün durum ne kadar farklı?Pek öyle farklı değil.Türkiye'de askeri darbe yok ama belki de ondan beter bir sivil darbe yönetimi var.İfade özgürlüğü hiçe sayılıyor. Hukuk ayaklar altında.Adaletsizlik çukuru derinleşiyor. Hapishaneler siyasetçi ve gazetecilerle dolup taşıyor.HDP kapatılacak. HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarıkaldırılmaya başladı.Siyaset yasakları gündemde...Batı ne mi yapıyor?Washington'dan, Brüksel'denbazı protesto sesleri kulaklara çalınıyor.Ama o kadar.Daha ileri bir adım yok.Hatta, AB'den Türkiye'ye dönük yaptırım planları, Amerikan yönetiminin,Başkan Biden'ın telkinleriylebir kenara konuluyor.Murat Yetki'nin yazısını okuyorum:
HDP hakkında kapatma davasının açılıp Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürüldüğü 17 Mart günü hem ABD hem AB'den tepkiler yağdı. Bu tepkilere Dışişleri Bakanlığı yine "iç işimize karışmayın" yanıtını verdi. 18 Mart günü İngiliz ajansı Reuters'ın bir haberi Batı'dan yükselen sert tepkilerle neredeyse taban tabana zıt görüntü veriyordu. Ajans, AB liderlerinin 25-26 Mart'tayapılacak toplantısında Türkiye'ye ekonomik yaptırım konusunu gündemden çıkardığını bildiriyordu. Dahası, AB bu kararı, ABD'nintelkinleri üzerine almıştı. Ajans haberinde, ABD'nin Brüksel'e "NATO üyesi Türkiye'nin uzlaşmaya yakın olduğu bir zamanda" zor durumda bırakılmamasını söylediği de bildiriliyordu. Buradan çıkan ilk ve yüzeysel sonuç, hem ABD hem AB yönetimlerinin Türkiye'deki insan hakları ve demokrasiye ilgilerinin samimi olmadığı, siyasi ve askeriçıkarlarını elde etme amacı taşıdığı olabilir.
Şaşırtıcı mı? Elbette değil.Şunu bir kez daha vurguluyorum:Demokrasi Batı'nın değil bizim işimiz!Dün de öyleydi, bugün de öyle.Biz kendi işimize bakalım,"demokrasi kavgası"na devam edelim.