O çaresizlik duygusu hep içimi acıtır.Hapisteki dostlar... Mahkemelerde uzaktan el sallarım. Bazen alkışlarım onları, duruşma salonuna girdiklerinde. Sonra oturup bir iki satır yazı.Adaletsizliği, hukuksuzluğu, yaşadıkları acımasızlığı kınarım. Adalet, özgürlük, hukuk sözcükleri uçuşur yazımdan... Hepsi o kadar.Bilgisayarımı kapattığımda her seferinde yasak savmış gibi, vicdan temizlemiş gibi bir duygu kımıldar içimde.Ama elimden gelen budur.Yazmaktan başka ne yapabilirim ki?Sonra o çaresizlik hali içimi yine kemirmeye başlar.Onlar yine hücrelerine, zindanlarına döner, demir kapılar kapanır arkalarından... Bizler de günlük hayatın akışına kapılır gideriz, bir dahaki duruşmaya kadar...Çaresizlik içimi acıtır.Orhan Pamuk bu durumdan yakınırken 'zehirlenmek'ten söz eder:
Her şeyden önce hapishanelerin boşalması, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Osman Kavala ve onlar gibi yüzlercesi, binlercesinin özgürlüklerine kavuşması lazım. Çeşitli bahanelerle, hukuk da çiğnenerek içeride tutulmaları doğru değil. Toplumun sağlığı açısından da doğru değil. Bu çok olağan bir şeymiş gibi davranırsanız, biraz sonra siz de zehirlenmeye başlarsınız. Toplum uzun zamandır bu tür zehre alıştırılıyor. Bu sessizlik zehirliyor bizi. Onca insan sırf düşüncelerinden dolayı hapisteyken susup oturunca da zehirleniyoruz.
Bu duyguları, Osman Kavala'nın Silivri'de 24 Haziran'daki ilk duruşmasında da hissetmiştim.Belki daha fazlasını... Çünkü o tarihte yazı da yazmıyordum. Sevgili Osman'a uzaktan el sallamış, salona girerken onu alkışlamıştım.O kadar.İki satır yazamadığım için de çaresizlik duygum katmerlenmiş, bir vicdan azabı kımıldamıştı içimde...Osman Kavala 624 gündür hapiste.Tek başına bir hücrede yaşıyor.Herhangi bir somut kanıttan yoksun zavallı bir iddianameyle hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası isteniyor."Anayasal düzeni ve hükümeti yıkmak isteyen bir darbeci" çıkarmak istiyorlar Osman Kavala'dan.Gerçekten akıl alır gibi değil.Yaşamakta olduğumuz bu karanlık dönemde adalet, hukuk ve özgürlük açısından işlenen büyük cinayetler, hiç kuşkunuz olmasın, kapkara harflerle geçecek tarihin sayfalarına... Sevgili Osman, T24'de Şirin Payzın'a Silivri günlerini anlatırken şöyle diyor:
Silivri’ye gelmeden önce iki hafta şu anda kaldığım odanın yarı büyüklüğünde bir hücrede kaldım. Bir haftaya yakın bir süre burayı dört kişi ile paylaştım. O günler kolay geçmedi. Silivri’de fiziki şartlara kendimi alıştırdım, cezaevi şartları çok zorlayıcı gelmiyor. Odamda kitap okuyarak, düşünerek, hayal kurarak, kendimi başıma gelenlerden uzak tutmaya çalışıyorum. En çok zoruma giden hastaneye gidiş gelişlerde kelepçe takılması.Elleriniz kelepçeli, yanınızda jandarma, Silivri Devlet Hastanesi’nde dolaşıyorsunuz. Görenler bu adam acaba hangi kötülüğü yapmıştı diye düşünüyor olmalı.
Kelepçe!Ne kadar hazin.Bileklere kelepçe vurmak...Düşünceye zincir vurmak...Sözcüklerin özgürce uçuşmasını yasaklamak...Kendinden farklı olanı zindana atmak...Gerçeğin bin yüzlü olduğunu anlamamakta direnmek...Kendi kendinizi hiç aldatmayın.Bu adaletsizliğin, bu haksızlığın ya da bu büyük ahmaklığın böyle devam edip gideceğini sanıyorsanız çok ama çok yanılıyorsuz.Sevgili Osman Kavala;Yarın sabah inşallah Silivri'de yine uzaktan da olsa selamlaşır, birbirimize el sallarız.Sıkma canını, bugünler de geçecek.