Bir "Ankara hayali"m vardı.Gerçekleşti mi?Ne yazık ki hayır.Askeri darbelerin yerini sivil darbeler,askeri vesayetlerin yerinisivil vesayetler aldı.Beklediğimiz yarınlar yine gelmedi.Bir zamanlar askeri vesayet rejimi vardı, demokrasiyi, hukuk devletiniikinci sınıflığa mahkûm eden... Rejim sıkışınca, asker sahneye çıkar,kılıcını meydana atar, darbe yapardı.Darbe yönetimleri yeni bir anayasayla"kırmızı çizgileri"ni çeker, sonra kışlasına çekilirdi. Sivil siyasetçiler bu oyunu kabullenir, ikinci sınıf demokrasi devam ederdi. Bu oyunu yargı da askerle birlikte oynar, askerin son savunma hattı rolünü üstlenirdi.Özetlemeye çalıştığım bu askeri vesayet oyunu Türkiye'nin asker sorunu diye tarif edilebilirdi.
Bu sorun Türkiye'nin demokrasi, hukukun üstünlüğü, laiklik, Kürt sorunu gibi bazı temel sorunlarının kilitiydi.Bu kilit demokrasi içinde açılamadığı için Türkiye'nin de önübir türlü açılamadı.Yarım yüzyılı aşan gazetecilikyaşantım "asker sorunu"yla geçti.Haberlerimde, röportajlarımda, yazılarımda ve sonuncusu basılmayanon dört kitabımda asker sorunu hiç eksik olmadı. Asker düşmanı mıydım?Hayır.Ama askerin siyasete karışmasına karşıydım. Demokrasilerde askerin seçilmiş sivilotoriteye tabi olması esastır, diye düşünüyordum.2010 yılı Mayıs ayında çıkanTürkiye'nin Asker Sorunu isimli kitabım aşağıdaki gibi biter.
BİR ANKARA HAYALİM VAR!
2008 yılı sonbaharıydı. New York ve çevresinde bir süre başkanlık seçimleri kampanyasını izlemiş, daha çok Demokrat aday Barrack Obama'nın kampında seçim havasını koklamıştım. Bir kasaba meydanını anımsıyorum, tek bir sloganla donatılmıştı:
Washington'u değiştireceğiz!
Obama'nın bir sözüydü bu. Arı kovanı gibi işleyen seçim merkezinde, üniversiteli genç bir kız bana şöyle demişti:
Washington'u değiştirme fikri beni heyecanlandırıyor.
Amerika'da ilk kez bir Siyah başkan adayının değişim sloganıyla, "Evet yapacağız, Washington'u değiştireceğiz!" diyerek iktidar yürüyüşü başlatmış olmasıgerçekten heyecan vericiydi. Ben de o zaman, "Ankara'yı değiştireceğiz!" diye Türkiye'de iktidar yolculuğuna çıkan, kitleleri coşkuyla dalgalandıran bir siyasal liderin hayalini kurdum.
Kendi kendime "Bir Ankara hayalim var!" dedim. Genelkurmay başkanlarının gazetecilerebağıramayacağı bir Ankara... Bir Ankara hayalim var! Başbakanların, gazetecilere gözdağı veren genelkurmay başkanlarına destek çıkmadıkları bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Başbakanların basını tehdit etmedikleri, gazetelere boykot çağrıları yapmadıklarıbir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Başbakanların kendisini eleştiren gazetecilere, "Sen kimin avukatısın?" diye çıkışmadıkları, medyaya saygılı oldukları bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Başbakanların iş dünyasına, iş dünyasının başbakanlara demokrasilerde nasılsa öyle davrandıkları bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Askere, devlete, hükümete dönükolarak bağımsızlığını koruyabilen, gazetecilik mesleğinin gerektirdiği ilkelere sahip çıkabilen bir "başkentgazeteciliği"nin görev yaptığı bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Siyasal liderlerin asker muhtıralarına selam durmadığı, sessiz kalmadığı bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Asker muhtıralarına sessiz kalmayan bir yargının görev yaptığı bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Genelkurmay başkanlarının, Anayasa ve Türk Ceza Yasası'nı hiçe sayarak haklarında ağır hapis cezasıyla "terör örgütüne üye" olmaktan dava açılan komutanları savunmadıkları, sivil yargıya baskı yapmadıkları bir Ankara..
Bir Ankara hayalim var! Genelkurmay başkanlarının, hakkında ağır hapis cezası isnadıyla dava açılan komutanları görevde tutmadıkları bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Milli savunma bakanlarının, hakkında ağır cezalık suç isnadıyla dava açılan asker kişiler hakkında TSK Personel Kanunu'nun65. Maddesi'ni derhal işletiponları görevden alabildikleri bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Yargının hükümete şahin, askere güvercin davranmadığı bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Başbakanların tarihte yaşanmış büyük acıları birbiriyle mukayese etmek yerine, o acıların karşılıklı olarak yüreklerde hissedileceği ve paylaşılacağı bir ortama bilinçli olarak katkıda bulundukları bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Osmanlı'dan, İttihat Terakki'den gelip Kemalizm'de de yükselen birtakım "yalan duvarları"nın artık yıkıldığı bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Hakkârili Halit Yalçın'ın, "Ermeniler bu topraklarda öldürüldüklerini, Kürtler ise yaşadıklarını ispat etmeyeçalışıyorlar" sözünü artık Türkiye'ye unutturacak bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Askerin hükümetlere, Türkiye'nin "kültürelfarklılıkları"nı reddeden bir anlayışı dikte ederek, ülkenin demokrasi, hukuk devleti ve özgürlükler düzeni yolundaki gelişimini köstekleyemediği, tam tersine desteklediğibir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Asker ve sivil bürokrasinin gerçek bir yerel yönetim reformunu önleyerek Türkiye'de genel ve yereldemokrasinin ete kemiğe bürünmesini köstekleyen çağdışı zihniyetini etkisiz kılan bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Üniversitelerin kendi kendilerini yönetebileceğine inanan ve askeri yönetim ürünü bir üniversite düzenini tarihin çöplüğüne atan bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Türkiye'nin kendi tarihinden korkmayan,bu toprakların tarihiyle yüzleşebilen, kendi tarihini sözde güzelleştirme uğruna ifade özgürlüğünün çanına ot tıkamayan bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! İşkencecilere kol kanat germeyen, bunun için daha çağdaş yasal düzenlerinkapısını açan bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Yargı reformunu gerçekleştiren, yargıyı hakikaten bağımsız ve tarafsız kılan, yargıçların zihniyetinde demokrasi ve hukuk kültürünün yer etmesi için elinden geleni yapan bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Yüksek yargının, askerin ya da Kemalizm'in "son savunma hattı" olmaktan kurtarıldığı bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Hükümetlerin yolsuzluklara karşı hiçbir duraksama göstermeden mücadele ettikleri ve bu amaçla gerekli yasal adımları attıkları bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Türkiye gibi yoksulluğun, eşitsizliğin, adaletsizliğin kol gezdiği bir ülkede sosyal adaletin, dayanışmanın gereklerini yerine getiren bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Kökleri, dinleri, inançları, renkleri ne olursa olsun, herkesin barış ve özgürlük içinde mutlu yaşayabildiği bir Türkiye'nin temellerinin atıldığı bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Devlet yapısında temel referans noktası olarak askerden kurtulmuş bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Hükümetlerin Meclislere, bakanlarınbaşbakana, Meclislerin seçmene karşı sorumlu oldukları bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Askerin kendini hukuk-üstü görmediği, askerin kendi özel hukuku olmadığı, askerin eli silahlı bir siyasal parti gibidavranmadığı ve "devlet içinde devlet"olmadığı bir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Askerin hükümetlere muhtıra veremeyeceğibir Ankara...
Bir Ankara hayalim var! Askerin siyasete karışmayacağı bir Ankara...
Çok şey mi istiyorum? Yoksa ben de günün birinde kızlarıma itiraf mı edeceğim, "Beklediğim yarınlar dünde kaldı kızım, hiç gelmediler" diye... Ben hâlâ iyimserim. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar çünkü...
Hasan Cemal,İstanbul, 31 Mart 2010
Aradan 11 yıl geçti.Ankara hayalim gerçekleşmedi.Askeri darbeler gitti,sivil darbe geldi çattı başımıza...Askeri vesayet gitti, sivil vesayet geldi çattı başımıza.Uzun lafın kısası:Ne askeri darbe, ne sivil darbe!Ne askeri vesayet, ne sivil vesayet!Demokrasi demokrasi demokrasi.