İnsan yaşamı kutsaldır! Artık hiçe sayılıyor. Devlet hukuk dışına çıktıkça çıkıyor. Son KHK bunun vahşi bir örneğidir. İnsan yaşamının dokunulmazlığı, hukuk devleti son KHK ile ölümcül bir darbe yiyor. Savunma hakkı kutsaldır! Ama bu da çiğneniyor. Cumhuriyet davasında Ahmet Şık'a reva görülen budur, kutsal savunma hakkının ayaklar altına alınmasıdır. Bilerek, isteyerek yapıyorsunuz. Kışkırtıyorsunuz. Bu adımlarınız provokasyondan başka bir şey değil. Tek tip uygulaması da öyle. Yine son KHK ile getirildi. Tek tip'le hapishanelerde patlayacak direnişlerin, hücre cezalarının getireceği kaosu, acıları bal gibi biliyorsunuz. Ama umurunuzda değil. Sizin niyetiniz dik duranları ezmek. Muhalefeti yok etmek. Kışkırtmak. Şiddet şiddeti getirsin istiyorsunuz. Çatışma istiyorsunuz. Siz de böylece devlet gücünü kullanarak ezeceksiniz. Bu sizin klasik seçim stratejiniz. Çatışmaya, savaşa, kutuplaşmaya dayanan bir seçim stratejisi... Hesabınız bu. 7 Haziran'da 9 puan kaybedince, 1 Kasım için başvurduğunuz kanlı seçim stratejisi de buydu. Son KHK da bu 'savaş stratejisi'nin çirkin bir ürünü. Korkutucu bir gidiş. Gerçekten öyle. Çok yerinde uyarılar da var:
Şiddet şiddeti getirsin istiyorsunuz. Çatışma istiyorsunuz. Siz de böylece devlet gücünü kullanarak ezeceksiniz.
Kemal Kılıçdaroğlu: "Linçe dokunulmazlık zırhı..." Meral Akşener: "Demokrasinin ölüm fermanı... İç savaşa götürür ülkeyi..." HDP: "Bu uygulamaların amacı anayasal düzeni ortadan kaldırmak ve ülkeyi KHK'larla yönetmektir." Abdullah Gül: "Hukuk devleti açısından kaygı verici... Gözden geçirilsin!" TÜSİAD: "Demokrasi ve hukuk devleti açısından zararlı..." Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu: "Bu KHK, insanların yaşam hakkını tehlikeye atmıştır. Toplumsal kaosun ve şiddetin fitilini yakmak kolay, söndürmesi çok zordur."
Hepsi yerinde, isabetli uyarılar. Ama neyi değiştirecek? Evet, Erdoğan iktidarı aldı başını gidiyor. Güzel sözler, güzel bildiriler, güzel konuşmalar, güzel yorumlar... Hepsi demokrasiden, hukukun üstünlüğünden yana... Ama değişen ne? Sözün hükmü kaldı mı? Suikast timleri... Paramiliter örgütler... Savunma hakkını hiçe sayan mahkemeler... Torpillenen güçler ayrılığı... Uzun lafın kısası: Bütün iktidar dizginlerini elinde toplayan Saray'ın kendi 'sivil darbesi'ni özellikle 15 Temmuz'dan beri gün geçtikçe derinleştirmesi... Bu bir darbedir. 20 Temmuz darbesi! OHAL ve KHK düzeni darbeden başka bir şey değildir. Biz konuşuyoruz. Darbe derinleşiyor. Bu kadar çaresiz miyiz?