Briç Kulübü'nde pişpirik oynatmazlar adama! Bu söz, rahmetli Turan Güneş'indir. Bir zamanlar CHP'nin önde gelen siyasetçilerinden ve dışişleri bakanlarındandı. Ecevit'in 'ortanın solu'yla 1970'lerdeki iktidar yürüyüşünde 'Mülkiye cuntası'nın lideri olarak büyük payı vardı Mülkiye'den hocam olan Turan Güneş kendisine bir görev daha edinmişti. 12 Mart, 12 Eylül gibi askeri darbe zamanlarında Strazburg'a gider, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'yle ilişkilerinin kesilmesini, askıya alınmasını önlemeye çalışırdı. Sanıyorum, 12 Eylül dönemiydi. Bir sohbet sırasında demişti ki: "Briç Kulübü'nde adama pişpirik oynatmazlar. Oyunu kuralına göre oynaman lazım."
Türkiye 12 Eylül'de oyunu kuralına göre oynamayınca, demokrasi, hukuk ve insan haklarını hiçe sayınca, Avrupa Konseyi tarafından 'siyasal denetim'e alındı. Ve Türkiye'ye denildi ki: Demokratik değerlere, insan hakları ve özgürlüklere ilişkin şu şu şu kurallara uymadığın sürece denetim altındasın! Bu süreç 2004'e kadar, 20 yıl sürdü. 2004'te, Türkiye'nin 'demokrasi denetimi'nden çıktığı o günleri ve Başbakan Gül'ün (o tarihte Erdoğan'ın siyaset yasağı devam ediyordu) katılarak soruları yanıtladığı Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ndeki havayı rahmetli Mehmet Ali Birand, şöyle anlatır:
Ben geçen 20 yılda öyle oturumlar yaşadım ki, insanın gözleri yaşarırdı. Türkiye yerden yere vurulur, Türk delegeler sıra kapakları ile protesto edilir, katillikle suçlanır, yuhalanırdı. 20 yıl Avrupa Konseyi'nde boynumuz bükük dolaştık. Eleştirilerin bir bölümü maksatlı idi. Ancak bir bölümü de doğru olduğundan dolayı, parlementeri, bürokratı ve gazetecisi ile hepimizin onuru zedeleniyordu. Haklı eleştiriler daha da acı veriyordu. Resmi yetkililer, “Bizi anlamıyorlar bunlar” gerekçesinin ardına saklanıyor, ancak özel konuşmalarında onlar da ezikliklerini saklayamıyorlardı. İşte ben böyle bir Avrupa Konseyi anılarıyla dolu şekilde, Başbakan Gül’ün konuşmasını dinlemeye gittim. Şaşkınlıktan kendime gelemedim. İnanamadım. Başbakan Gül konuştukça alkış aldı. Türkiye’nin insan hakları, fikir özgürlüğü ve demokrasi yolunda attığı adımları anlattıkça bravo sesleri duyuldu. Ancak asıl etken, Türkiye’nin son iki yıldır Kopenhag Kriterleri’ne uyum konusunda gösterdiği olağanüstü gayretti. Önce Ecevit koalisyonu, ardından AKP hükümetinin yaptığı değişiklikler, Türkiye’ye açıkça lig atlatmış. Demek ki sorun, “Türkiye’yi anlamamalarından ve sevmemelerinden” değil, Türkiye'nin İnsan Hakları ve Demokrasi Kulübü'ne hem üye olması, hem de kurallarına uymamasından kaynaklanıyormuş. Geçen pazartesi Avrupa Konseyi binasındaki Türkler ülkeleriyle gurur duydular. Normalleşmenin tadını tattılar. İtilip kakılmak, sürekli eleştiri almak yerine, Avrupa normlarına ayak uydurmaya başlamanın rahatlığını yaşadılar. Bu keyfi bizlere yaşatma şansı da Başbakan Gül’e düştü. O gün Strazburg’da bir avuç Türk çocuklar gibi şendik. Ancak demokrasi hep gelişen bir süreç. Bunu izleyip ona göre değişmemiz gerek. Bu iş bitti diye düşünürsek, 10-15 yıl sonra gene sıkıntı yaşarız.
Ne kadar haklıymışın sevgili Birand. İyi ki bugünleri görmedin. Evet, bir zamanlar çocuklar gibi şendik, şimdi yine dibe vurduk. Askeri darbe döneminden kurtulduk, demokrasiye geçiyoruz diye sevinirken, bu kez 'sivil darbe'ye tutulduk. Nereden nereye?.. İşin özeti bu Sevgili İblis. Son söz: Briç Kulübü'nde pişpirik oynatmazlar adama...