Bugün canım futbol yazmak istiyor. Babamdan ilk ve tek tokadı futbol yüzünden yemiştim. Altı yaşındaydım. Meşin top peşinde koştururken akşam eve geç kaldığım için, sevgili Ahmet Cemal okkalı bir tokat basmıştı evin kapısında. Ama o tokat beni Galatasaray’dan koparmadı. Ben de babam gibi -ama o ‘liseli’ydi- derin ya da fanatik bir CimBom’lu olmaya devam ettim. Hatta lise yıllarında bir ara, rahmetli Doğan Koloğlu’nun antrenörlüğü zamanında Galatasaray genç takımı antremanlarına da katılmıştım Ali Sami Yen’de... Heyecanlı bir dönemdi. Doğrusu, futbol içimde kaldı. Keşke oynayabilseydim. Ama iyi bir futbolsever oldum, iyi ki futbol var diyen... Ayrıca, Divan Heyeti üyesi ve kongre delegesi iyi bir Galatasaraylı sayıyorum kendimi... Uzun yıllardır ilk kez bu yıl takımın maçlarını kaçırmaya başladım. Arena’ya giderken de ayaklarım geri geri gidiyor. Bu da beni üzüyor. Geçen yıl üç kupayı birden alan CimBom’un bu yılki halleri öylesine perişan ki... Bazen televizyonda bile kaçırdığım maçları oldu bu sezon. Kötü yönetiliyoruz. Sonunda damardan bir Galatasaraylı olarak ben de: - Yönetim istifa! korosuna katılmış bulunuyorum.
Fenerbahçe kupayı kaptırdı. Peki ya biz?.. Yenilgiye ne kadar üzüldük?.. Bu sorunun yanıtı tartışmalı
Farkındayım, laf uzadı. Aslında, bugün futbol yazmak istiyorum derken, bir ucundan Fenerbahçe’yi ve geçen pazar günü kendi sahamızda yenildiğimiz Beşiktaş maçına değinmek istiyorum. Fenerli dostlara çok üzüldüm! Bizim maça çok bel bağlamışlardı. Biz Beşiktaş’ı yenersek, onlara da şampiyonluk ve dördüncü yıldız kapısı açılacaktı. Bu yüzden neredeyse hepsi Sarı Kırmızı kesilmişlerdi. Onları gördükçe, Allah bizi bu hallere düşürmesin dedim kendi kendime... Doğrusu biz de biraz çıkmazdaydık. Beşiktaş’ı yendik mi, kendi elimizle Fenerbahçe’ye ‘dördüncü yıldız’ı takmış olacaktık. Tabii yenilmek de istemiyorduk. Yensek bi türlü, yenmesek bi türlü... Psikolojik çıkmaz buydu. Böyle bir futbol geyiğinin boynuzları arasında gidip geliyorduk. Aslan CimBom ilk yarı fırtına gibiydi. Belki sezonun en güzel oyununu oynuyordu. Müthiş keyiflenmiştik. Fenerli dostlardan mesaj yağıyordu: - Hadi lan bi gol! Ama o gol gelmek bilmedi. Ve ikinci yarı yorulduk, oyundan düştük, maçı Beşiktaş aldı bir golle... Fenerli dostlar yıkıldı! Fenerbahçe kupayı kaptırdı. Peki ya biz?.. Yenilgiye ne kadar üzüldük?.. Bu sorunun yanıtı tartışmalı. Benim canım fena halde sıkıldı. Biri de kulağıma eğildi: "Abi sıkma canını” dedi gülerek, “Az daha Fener’e dördüncü yıldızı kendi elimizle takacaktık.”
Kötü yönetiliyoruz. Sonunda damardan bir Galatasaraylı olarak ben de ‘Yönetim istifa!’ korosuna katılmış bulunuyorum
Futbol ya da Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti biraz da böyle birşey, kendi içinde olmadık çelişkileri barındırıyor. Pazartesi akşamı da televizyonun karşısına oturup Başakşehir-Fenerbahçe maçını seyrettim. 2-1 yenildiler. Yıkıldılar! Fenerbahçe’nin kalecisi Volkan Demirel’in kederli yüzüyle, Başakşehir’li -ve Fenerbahçe’nin eski kaptanı- Emre Belözoğlu’nun mutluluktan uçan yüz ifadesi özellikle dikkatimi çekerken, Başkan Aziz Yıldırım’ın o anki yüz ifadesini merak ettim.
Fenerbahçe’nin eski kaptanı Emre Belözoğlu’nun mutluluktan uçan yüz ifadesi özellikle dikkatimi çekerken, Başkan Aziz Yıldırım’ın o anki yüz ifadesini merak ettim
Fenerli dostlar perişandı. O hallerini görünce, ben de dayanamayıp bir twit attım: - Üzgünüm Leyla! Bu arada hemen aklıma takıldı: Fenerbahçe bu sezonu kupasız da kapatabilirdi. Türkiye Kupası da bizim olabilirdi. Bu ay sonuna doğru Fenerbahçe’yle oynayacağımız kupa finali Galatasaray için hayati önem taşıyor. Çünkü Fener’i yenip kupayı alırsak, bir yandan Fenerbahçe kupasız kalırken, diğer yandan bizim de Avrupa cezamız bir yılla sınırlı kalabilecek. Epeyce heyecanlı bir durum. Kimbilir, belki önce Fenerbahçe’yi, sonra Beşiktaş’ı yenip iki kupamız da olabilir. Bir konu daha var, Başkan Aziz Yıldırım. Onu da Şansal Büyüka’ya bırakıyorum:
Dünyada hangi işi yapıyor olursanız olun, başarı ya da başarısızlıkta fatura her zaman liderlere kesilir. Fenerbahçe’nin bu sezon yaşadığı hayal kırıklığında iki lider var. Birincisi: Yönetimin başı olarak Başkan Aziz Yıldırım... Diğeri: Takımın başı olarak teknik direktör Vitor Pereira... Gerisi ayrıntı... Fenerbahçe tarihinin en büyük parasını harcadı ama tarihinin en iyi takımını kuramadı. Son iki yılında çok ciddi düşüş yaşayan Diego’yu aldın, iki yıldır topa vurmadı. Çok uzun sakatlıklardan çıkan, İngiltere’de ciddi anlamda gözden düşen Van Persie’yi aldın, sezon bitti toparlanamadı. Bu ülkede bu kadar paraları harcayıp, bu kadar fazla şampiyonluk kaçıran ikinci bir kulüp var mı? Herkesle kavga ede ede, Fenerbahçe’nin Fenerbahçeli’den başka dostu kalmadı. Bir gün olsun özeleştiri yapmaz mısınız? Hangi hataları yaptığınızı konuşmaz mısınız? Yaptığınız hatalardan ders çıkarmaz mısınız? *
* Bilal Meşe'nin Şansal Büyüka'yla yaptığı röportajdan...