Televizyondan AKP’nin olağanüstü büyük kongresini izliyorum. Ortalık ‘yeni Türkiye’den geçilmiyor. Herkesin ağzında bu slogan. Kulaklarda çın çın ötüyor. Nedir ki bu ‘yeni Türkiye?' Anayasanın lafta kaldığı bir ülke. Örnek mi?.. En çarpıcı örnek gözlerimin önünde. Cumhurbaşkanı Erdoğan, parti kongresinde konuşuyor. Oysa partisiyle, Başbakanlık'la ilişkisinin 13 Ağustos’tan başlayarak kesilmesi ve tarafsız olması, partilerüstü kalması gerekiyordu. Çünkü anayasa böyle buyuruyor. 101. madde diyor ki: “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.” Ama umurunda değil Erdoğan’ın. O bildiğini okuyor, kürsüde parti lideri gibi konuşmaya devam ediyor, muhalefete veryansın edebiliyor.
'Erdoğan'cılar da anayasayı tanımıyor'
Anayasa umurunda değil Erdoğan’ın. Kürsüde parti lideri gibi konuşmaya devam ediyor. Erdoğan'cılar da öyle
Erdoğan’cılar da öyle. Onlar da anayasa babayasa tanımıyorlar. Televizyondan notlar alıyorum: “Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı falan filan diyorlar ya...” “Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi mi? Seçildi, yani iş bitmiş oldu.” “Biten, eski Türkiye...” “Eski model bitti.” “Cumhurbaşkanlığı'nı artık eski kodlarla değil, yeni kodlarla düşünelim. Erdoğan’ı doğrudan halk seçti.” “Parlamenter sistem değişti, fiilen öyle.” Erdoğan’ın bir zamanlar çok yakınında çalışmış biri ekliyor: “Kırk yıllık Kani, olur mu Yani?.. Değişmez Tayyip Erdoğan, neyse o...”
Yargıtay hukuk devletinin gereğini yaptı
‘Yeni Türkiye’nin birinci maddesi anayasayı boşlamaktan geçiyorsa, ikinci maddesi ne olabilir? ‘Hukuk devleti’ni hiçe saymak, hukuka meydan okumak... Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Yargıtay’a bir avuç Haşhaşi diye saldırıyor, Yargıtay'ı 'ihanetle' suçluyor. Neden? Erdoğan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu yeni adli yılın açılışında konuşma yaparsa, Cumhurbaşkanı olarak törene katılmayacağını söylemişti. Konu, Yargıtay'a gitti. Yargıtay Başkanlar Kurulu, Barolar Birliği Başkanı’nın törene davet edileceğini ve konuşacağını açıkladı. Doğru olanı yaptı. Yargıç, savcı ve avukat üçlüsünden oluşan yargı düzeninde, savunmayı temsil eden Barolar Birliği’nin adli yılın açılışında bulunması ve sesini duyurması, elbette, hukuk devletinin bir gereğiydi.
Ama Tayyip Erdoğan farklı. O, hukukun sesini değil, kendi sesini seviyor. O, hukuk yerine sürekli kendi sesini duymak istiyor. O, bağımsız yargı deyince tüyleri diken diken olan bir siyasetçi çünkü... Daha Cumhurbaşkanlığı'na ilk adımını adımını atarken, Yargıtay Başkanlar Kurulu’na bir avuç Haşhaşi diyebilmesi, yüksek yargıçları 'ihanetle' suçlayabilmesi skandal ötesi bir davranıştır. Herhalde bu kadarına Türkiye bugüne kadar tanık olmadı. Çok yazık. Türkiye gerçekten buna layık değil. Yeni seçilmiş bir Cumhurbaşkanı kalkıyor ve Yargıtay’ı Haşhaşilik’le ya da haydutlar çetesi olmakla suçlayabiliyor. Akıl alır gibi değil. Geçelim.
Erdoğan direktifini veriyor, Davutoğlu HSYK'yı tehdit ediyor
Erdoğan'ın Yargıtay'a 'Haşhaşi' diyebilmesi, skandal ötesi bir davranıştır. Davutoğlu da ondan aşağı kalmayıp HSYK'yı tehdit ediyor
Erdoğan, anayasayı hiçe saymakta hiçbir sınır tanımıyor. Cumhurbaşkanı olarak Ahmet Davutoğlu’na ilk siyasal direktifini de kongre kürsüsünden veriyor: Paralel yapıyla mücadele! Daha ilginci, parti yönetiminin Davutoğlu’nu genel başkan ve başbakan adayı olarak seçerken, en temel kriterin ‘paralel yapıyla mücadele’ olduğunu da kürsüden açıklıyor. Davutoğlu da, Erdoğan’a layık bir Başbakan olacağının ilk işaretini kongre konuşmasında veriyor. Ne mi yapıyor? HSYK’yı açık bir dille tehdit ediyor. 12 Ekim’de yapılacak HSYK seçimlerinde yargıçların ayaklarını denk almalarını kürsüden söyleyebiliyor. Ne hazin! Erdoğan Cumhurbaşkanlığı'na adım atarken anayasal suç işliyor. Yargıtay’a Haşhaşi çetesi diyebiliyor. Halefi Davutoğlu da, ondan aşağı kalmayıp parti kürsüsünden HSYK’ya veryansın ediyor. Davutoğlu da, Erdoğan gibi yargı bağımsızlığını, kuvvetler ayrılığını hiçe sayıyor. Daha işe başlarken, demokrasinin belkemiğini oluşturan kurumlara ölümcül darbeler indiriyor. Cumhurbaşkanı da böyle, Başbakan da. Hoş geldiniz yeni Türkiye’ye!
Davutoğlu Erdoğan'ın askeri olacak
Yeni Türkiye'nin şifrelerinden biri, Emine Erdoğan'ın bir işadamının arazisi için devreye girdiğine ilişkin eski bakan Bayraktar'ın itirafı olmalı
Yazı burada bitebilirdi. Ama ‘yeni Türkiye’ye ilişkin bir iki noktaya daha değinmekte yarar var. Kürsüden inerken muhafazakâr devrimci diye uğurlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongre konuşmasıyla on ay sonraki 2015 milletvekili seçim kampanyasını başlattı. Ve hedefi açıkça koydu: Anayasayı değiştirecek çoğunluğu yakalamak! Erdoğan, hazır olun, 2015 Haziran ayında sandıktan bu çoğunluğu çıkarmak için her şeyi yapacak. Hiç kuşkunuz olmasın. Ne hak ne hukuk tanıyacak. Türkiye’yi gerdikçe gerecek Erdoğan. Davutoğlu da Türkiye’nin kutuplaşarak 2015 seçimlerine gitmesinde Erdoğan’ın askeri olacaktır.
Emine Erdoğan itirafı
Yeni Türkiye nedir ki sorusunu yanıtlarken, son bir noktaya daha, Emine Erdoğan’ın bir işadamı için nasıl devreye girdiğine işaret etmek istiyordum. Yazı uzadı. Bir başka yazıya bırakıyorum bu önemli konuyu. Ama yine de kısaca özetlemek istiyorum. Çünkü, birkaç gündür bu konuda ses seda çıkmıyor. Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’in iki gün üstüste gazetenin manşetinde çıkan haberinin özeti şöyle: Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, bir işadamı için Sarıyer’deki Gümüşdere ve Kısırkaya bölgelerinde araziler için ricasını doğruladı. Bayraktar şöyle dedi: “Böyle bir durum var. Adama iki sene kurullarda imar izni için işkence çektirmişler. Canına tak demiş, Başbakan’ın Hanımı’nı bulmuş...”
‘Yeni Türkiye’nin şifrelerinde biri de bu Emine Hanım itirafı olmalı, ne dersiniz?..