Günlüğümden bazı sayfalar... İstanbul, 31 Ekim 2016. Sabah erken Cumhuriyet'e operasyon haberiyle uyandım. Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu gözaltına alınmış, evinde arama yapılmış. Cumhuriyet yazarı ve okur temsilcisi Güray Öz Ankara'da gözaltına alınmış. İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay hakkında gözaltı kararı çıkarılmış. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı'nın Yönetim Kurulu üyeleri hakkında da operasyon başlatılmış. Aydın Engin’i aradım, cevap yok. Hikmet Çetinkaya’yı aradım, cevap yok. Orhan Erinç’i aradım, cevap yok. Haklarında gözaltı ve arama kararı çıkan meslektaşlarım isimleri:
Orhan Erinç, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin, Eser Sevinç, Hakan Kara, Nebil Özgentürk, Musa Kart, Bülent Utku, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Müslüm Özışık, Bülent Yener, Turhan Günay.
Zavallı bir iddianame... Tam bir hukuk cinayeti!
Büyük çoğunluğu gözaltına alınmış, evlerinde arama yapılmış... Bu arada Kadri Gürsel hakkında da gözaltı kararı olduğuna dair haber ulaşıyor. Gözaltı kararlarının gerekçesine gelince, gerçekten gülünç, özeti: FETÖ’cülük, PKK’cılık! Sözü uzatmak gerekmiyor. Cumhuriyet’e operasyon özgürlüğe ölümcül bir darbedir! Evet, artık sözün bittiği yerdeyiz. Erdoğan iktidarının bu adımıyla, özgürlük ve hukuk yerle bir edilmiştir. Bu memlekette artık özgürlükten, hukuktan söz edilemez. Sivil darbe derinleşiyor! Evden çıkıp Çağlayan Adliyesi’ne doğru yola çıkıyorum. Sevgili avukatım Fikret İlkiz'i bekletmeyeyim. Saat onda dava var, cumhurbaşkanına hakaretten... Diktatör bozuntusu başlıklı yazımdan dolayı yargılanıyorum.
İstanbul, 6 Nisan 2017. Cumhuriyet iddianamesi beş ay sonra nihayet belli oldu. Bu iddianame tam bir hukuk cinayetidir. Demokrasiyi aşağılamaktır. Vicdansızlıktır. Özgürlüğü ayaklar altına almaktır. Askeri yönetim zamanlarında bile bu kadarı olmamıştı, sözünü bir kez daha haklı kılan bir örnektir. Cumhuriyet'in on ikisi tutuklu yazar ve yöneticisi hakkında hazırlanmış olan iddianame işte böyle bir örnektir. Gerçekten öyle. Bu iddianamede hukuk öylesine hiçe sayılmış ki, insanın aklı şaşıyor. Bu iddianame delil adına öylesine safsatalarla doldurulmuş ki, insanın nutku tutuluyor. Demokrasi, hukuk ve özgürlüğün kıyısından köşesinden geçmemiş iddialar ve bazı tanıklıklarla, köklü bir gazete tüm yöneticileriyle birlikte mahkûm edilmek isteniyor. Ne kadar hazin. Cumhuriyet ve demokrasi yolunu tersine çevirmek isteyenlerin başarı şansı yok. İddianamedeki acıklı örneklere girmek istemiyorum. İçimden gelmiyor. Vicdanıma sığmıyor. Bu iddianame eninde sonunda tarihin çöp tenekesindeki yerini bulacak. Hukuk tarihine en kara harflerle yazılacak. Bundan kuşku duymuyorum. Bir konuda daha kuşkum yok. Bu iddianame, hukuk ve özgürlük bayrağını yüksek tutanları korkutamayacak. Caydıramayacak. Bu iddianame bir 'Cumhuriyet operasyonu'dur. Cumhuriyet'i demokrasiden, 'demokrasi kültürü'nden nasibini almamış güçlere teslim etmek isteyen bir zihniyetin ürünüdür. Bu iddianamenin hedefi, Cumhuriyet gazetesini mahkûm etmektir, susturmaktır. Özgür ve bağımsız gazeteciliği yok etmektir. Farklı sesleri yok etmektir. Muhalif sesleri yok etmektir. Çünkü Erdoğan böyle istiyor. Çünkü Saray böyle istiyor. Uzunca zamandır sadece kendi seslerinin çıktığı bir düzen kurulması için siyasal seferberlik içindeler. Muhalefet istemiyorlar. İtiraz istemiyorlar. Özgürlük onları korkutuyor. Hukuk onları korkutuyor. Bu nedenle demokrasi korkusu içinde yaşıyorlar. Bir zamanlar askeri vesayet sisteminin yaşadığı 'demokrasi korkusu'nu şimdi Erdoğan ve Saray yaşamakta. Hatta bunların yaşadığı korku, eskiye kıyasla, daha da derin bir 'demokrasi korkusu'dur. Bu korkudur memlekette hukuk ve özgürlüğü budayan, 'Cumhuriyet operasyonu'na kapıyı açan, hapishaneleri dolduran... Ama hiç kuşkunuz olmasın. Cumhuriyet ve demokrasiden nefret edenlerin başarı şansı yok. Cumhuriyet ve demokrasi yolunu tersine çevirmek isteyenlerin başarı şansı yok. İntikam yolu çıkmaz yoldur. Şunu iyi not edin. Demokrasi, hukuk ve özgürlük bayrağını taşıyanlardır sonunda hep galip gelen. Sonunda zafer hep onların olmuştur. Tarih baba böyle yazar. Tarihin sayfaları bunun örnekleriyle doludur. Son söz: Cumhuriyet'i yok edemeyeceksiniz. Demokrasiyi yok edemeyeceksiniz.
İstanbul, 26 Temmuz 2017. Bugün Çağlayan Adliyesi'ndeydim. Cumhuriyet davasını izledim. Uzaktan birbirimize el salladık, birbirimizle kucaklaştık, jestlerle mimiklerle hal hatır sorduk. "Oğlum çok zayıflamış!" diye annesinin Ahmet Şık'a yaptığı ama veremediği içli köfteleri, dolmaları konuştuk. Yerden ayaklarla ite ite ön tarafa ulaştırılmaya çalışılan gofretlerin hikâyesini dinledik. Kadri Gürsel çok zayıflamış dedik. İtiş kakış girdiğimiz hamam gibi bir duruşma salonunda savunmalara kulak verdik. Sözü uzatmak istemiyorum. Zavallı bir iddianame... Tam bir hukuk cinayeti! Hukukun tümüyle buharlaştığı böyle bir iddianame Cumhuriyetçiler tarafından delik deşik edildi. Demokrasi ve hukuk tarihine geçecek savunmalar yapıldı. Son söz: Cumhuriyetçiler'in demir parmaklık arkasında bir dakika bile kalmasına rıza göstermek, tahliyelere hayır demek bu hukuk cinayetine ortak olmaktır.