Eskinin darbecileri "komünizm", "bölücülük", "irtica" diyerek "mıntıka temizliği" yaparlardı. Şimdi de Tayyip Erdoğan "mıntıka temizliği" yapıyor. Hep aynı şeyleri tekrarlasa da neredeyse bütün kanallarda yayınlanan Erdoğan'ın konuşmalarına kulak veriyorum. "Tetikçi"lerini, "cici gazeteci"lerini izliyorum.
"Mıntıka temizliği"ni savunuyorlar. Sırtlarını iktidara dayamış olmanın kibiri akıyor suratlarından... Eskinin darbecileriyle sözcüleri de böyleydi, iktidarı sonsuz sanırlardı. Darbe dönemlerinde önce mıntıka temizliği, sonra demokrasi sloganı ağızlarından düşmezdi. O demokrasi hiç gelmedi. Kim bilir belki de...
Erdoğan’ı izliyorum.
“17 Aralık başarısız darbe girişimi” diyor.
Erdoğan’ı izliyorum.
“Darbeler artık bu memleketin değişmez kaderi değildir” diyor.
Erdoğan’ı izliyorum.
Ulusalcılar, Ergenekoncular gibi konuşuyor:
“Mütareke basını...”
“Vatan hainleri...”
“İkinci İstiklal Savaşı...”
Erdoğan’ı izliyorum televizyonda.
12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbelerini yapan genelkurmay başkanı ve kara, hava, deniz ve jandarmadan oluşan komutanları kastederek diyor ki:
"Artık beşli çete devri kapandı.”
Erdoğan’ı izliyorum.
Sözü, askerin 1971’deki 12 Mart darbesine ve o darbenin iktidardan devirdiği Başbakan Demirel’e getiriyor:
"Ama artık şapkasını alıp giden Başbakan yok!”
Evet öyle.
Sahnede artık şapkasını alıp giden bir Başbakan yok ama, “Milli orduya kumpas!” diyerek askerle, eskinin darbecileriyle kolkola girmeye başlayan bir Başbakan var.
Şapkasını alıp giden bir başbakan yok ama, “Aldanmışız, ne kadar safmışız” diyerek, askere selam çakıp devletleşme yolunda, kendi tek adamlığı ya da sivil vesayeti yolunda emin adımlarla yürüyen bir Başbakan var.
Şapkasını alıp giden bir başbakan yok ama, “Mütareke basını, vatan hainleri” diyerek Ulusalcılar’a, Ergenekoncular’a onların dili ve sembolleriyle göz kırpan bir başbakan var.
Şapkasını alıp giden bir başbakan yok ama, tıpkı eskinin darbecileri gibi, köklü bir ‘mıntıka temizliği’ne soyunan bir başbakan var siyaset sahnesinde.
Eskinin darbecileri de böyle yapardı.
Komünizm derlerdi.
Bölücülük derlerdi.
İrtica derlerdi.
Ve her on yılda bir paydos düdüğü çalar, “Bu kadar demokrasiye Türkiye hazır değil” diyerek, mıntıka temizliği yaparlardı.
Şimdi de mıntıka temizliği var.
Şimdi de sahnede Tayyip Erdoğan ‘mıntıka temizliği’ yapıyor.
Bugün artık komünizm, bölücülük, irtica yok ama paralel yapı var, cemaat var.
Askerin gözünde bir zamanlar devlete sızanlar, devleti içeriden ele geçirmeye kalkanlar komünistlerdi, irticacılardı, devlete sızmış Nurcular’dı, Nakşibendi tarikatının ‘takunyalı kardeşleri’ydi.
Bugün Fethullahçılar var.
Ulusal güvenliğe, birlik beraberliğe dönük tehlikeyi şimdi de onlar, cemaat oluşturuyor.
Ve eskinin askeri darbecisi gibi, bugün de Tayyip Erdoğan mıntıka temizliği yapıyor.
Polis kıyımı bunun için.
Yargıda operasyon bunun için.
HSYK yasası bunun için.
İnternet yasası bunun için.
Yeni MİT düzenlemesi bunun için.
Yürütme yargıyı bunun için kuşatıyor.
Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı bunun için adım adım yok ediliyor.
Geçmişte askeri darbeciler yok ederdi.
Şimdi sivil darbeciler yok ediyor.
Geçmişte devlet elden gidiyor, komünistler, irticacılar geliyor diye ‘mıntıka temizliği’ yapılırdı.
Şimdi paralel yapı diye yapılıyor.
Fethullahçılar diye yapılıyor.
Yine aynı oyun...
Yine eski oyun...
Tek fark, bu defa sahnedeki baş oyuncular asker değil sivil.
Ama kafa aynı kafa!
Evet, aynen öyle.
Eskiden milli birlik ve beraberlik şarkıları eşliğinde, demokratik hak ve özgürlüklerin canına okuyan ‘mıntıka temizliği’ yapılırdı asker tarafından.
Şimdi bakıyorum.
Sivil darbeciler iş başında!
Ağızlarda değişim var.
Ağızlarda demokrasi var.
Ağızlarda güvenlik var.
Ağızlarda ‘yeni vesayete karşı mücadele’ var.
Yargı bağımsızlığını, kuvvetler ayrılığını yerle bir eden HSYK kanunu da, internet özgürlüğünü hiçe sayan yeni yasa da, Saddamvari, Esadvari bir ‘muhaberat devleti’nin çizgilerini taşıyan yeni MİT düzenlemesi de, öyle ki, demokrasi adına, değişim adına, ‘yeni vesayet’e karşı mücadele adına, bunların gereği olarak savunuluyor.
Akıl alır gibi değil.
Tayyip Erdoğan’ı izliyorum.
Ne zaman konuşsa, hep aynı şeyleri bin kere de tekrarlasa neredeyse bütün televizyon kanallarınca canlı olarak yayınlanan, sonra da defalarca verilen konuşmalarına kulak veriyorum.
Hemen her kanalda sabah akşam sahne alan ‘tetikçi’lerini, ‘cici gazeteci’lerini izliyorum.
‘Mıntıka temizliği’ni savunuyorlar.
‘Paralel yapı’nın devlet katında kökü kazınırken olur böyle şeyler, hak ve özgürlüklerin birazcık tırpanlanmasının ne zararı var ki havasındalar.
Hepsi gayet memnun hallerinden.
Hepsi gayet emin kendi doğrularından...
Hepsi memnun ve mesrur...
Sırtlarını iktidara dayamış olmanın kibiri akıyor suratlarından...
Eskinin darbecileriyle sözcüleri de böyleydi, iktidarı sonsuz sanırlardı.
Darbe dönemlerinde önce mıntıka temizliği, sonra demokrasi sloganı ağızlarından düşmezdi.
Sahne önce ‘kötüler’den temizlenecekti demokrasi adına...
O demokrasi hiç gelmedi.
Kim bilir belki de, beklediğim yarınlar hiç gelmedi diyerek veda edeceğiz bu sahnelere...
Twitter: @HSNCML