Tarih, 28 Ağustos 2008. Fransa’nın Laval şehri. Zamanın Cumhurbaşkanı Sarkozy kentte dolaşırken, Herve Eon isimli bir Fransız vatandaşı kalabalığın arasından şöyle bir pankart açar: “Defol git, geri zekâlı!” Ortalık karışır. Aslında bu söz, Cumhurbaşkanı Sarkozy’nindir. Bir fuar ziyareti sırasında elini sıkmayı reddeden bir Fransız çiftçisine “Defol git, geri zekâlı!” diye bağıran kendisidir. Herve Eon hakkında ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ten ceza davası açılır. Mahkeme, 30 Avro para cezasına hükmeder. Mahkeme bu arada vatandaş Eon’un 450 avro aylık geliri bulunduğunu dikkate alır. Bu nedenle cezanın basit bir uyarı olması gerektiğini belirtirken, 30 Avro’yu da bir prensip cezası olarak niteler. Herve Eon yılmaz. Mahkûmiyet kararını kısa adı AİHM olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşır. AİHM, Eon’un lehine karar verir. Kararında özetle der ki:
Bu ülkede eleştiri; ‘cumhurbaşkanına hakaret, devlet büyüklerine hakaret’ iddiasıyla en büyük suç haline getirilmiş durumda
1. Cumhurbaşkanı’na “Defol git, geri zekâlı!” demek hakaret değildir. 2. ‘İfade özgürlüğü’nün kullanımıdır. 3. Herve Eon hakkındaki mahkûmiyet kararı ‘ifade özgürlüğü’ne bir müdahaledir, özgürlüğün ihlalidir. 4. Cumhurbaşkanı’na hakaret değil, aleni nitelik taşıyan bir eleştiri söz konusudur. 5. Bir siyasetçiye, siyasetçi olması dolayısıyla yöneltilen eleştiri sınırları, sıradan bir kişiye yöneltilen eleştiri sınırlarından çok daha geniştir. 6. Çünkü siyasetçi, sıradan bir kişiye göre, zorunlu ve bilinçli olarak ve hatta kendi isteğiyle tüm eylemlerini, davranışlarını vatandaşların ve gazetecilerin çok daha dikkatli bir kontrolüne açık bırakmaktadır. 7. Eon’la eleştirisi, “densizlik sayılabilecek hiciv yoluyla” ifade etme tarzıdır. 8. Ve hiciv, sosyal bir yorumlama şekli olup, doğal olarak tahrik etme ve kışkırtma amacını da güder. 9. Bu çerçeve içinde, Fransa Cumhurbaşkanı’na yönelik defol git, geri zekâlı sözü hakaret değildir, bir eleştiridir, ifade özgürlüğünün kullanımıdır. 10. Sonuç olarak: Siyasetçinin daha fazla hoşgörülü olması gerekir.*
Bu ifade özgürlüğü sürekli çiğneniyor. Ama şunu iyi bilin: Bizi asla korkutamayacaksınız, demir parmaklık arkasına atsanız bile...
Bu satırlar çok fazla yoruma muhtaç mı? Sanmıyorum. Ama bu ülkede eleştiri; ‘cumhurbaşkanına hakaret, devlet büyüklerine hakaret’ iddiasıyla en büyük suç haline getirilmiş durumda. Hakaret soruşturmaları, hakaret davaları çığ gibi büyüyor, T24’ün manşetlerinden hiç eksik olmuyor. O kadar çok isim var ki. Son günlerde öne çıkanlar: Ahmet Altan. Perihan Mağden. Ertuğrul Özkök. Cengiz Çandar. Mehmet Altan. Ahmet Altan daha dün Çağlayan Adliyesi’ndeydi, savcılığa ifade vermeye gitti. Birkaç ay önce benim hakkımda da Saray’dan iki suç duyurusu yapılmış ama yargıdan takipsizlik kararı çıkmıştı.**
Başbakan Davutluoğlu’nun geçen gün CNN International’de Christian Amanpour’a,“İfade özgürlüğü benim kırmızı çizgimdir” demesi eğlenceliydi. Çırılçıplak gerçek şu ki: Bu memlekette hukuk yerin dibine batırılmaya devam ediyor. İfade özgürlüğü devamlı tecavüze uğruyor. Ama şunu iyi bilin: Bizi asla korkutamayacaksınız, sindiremeyeceksiniz, demir parmaklık arkasına atsanız bile...
* Bu konuda Fikret İlkiz'in 3 Haziran 2013 tarihli makalesine bakılabilir.
** Hasan Cemal: Akan kanın bir numaralı sorumlusu, Saray’daki Sultan’dır, nokta! Hasan Cemal: Hey sen! Hasan Cemal’e takipsizlik