TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik'in Cumhuriyet'teki söyleşisini okuyunca, ilk tepkim, "Demek, TÜSİAD Başkanı hain damgasını göze aldı, bravo!" oldu. Gerçekten öyle. Çünkü bazı selefleri de, daha çok yatırım için daha çok hukuk devleti, daha çok demokrasi dediklerinde, Tayyip Erdoğan tarafından hain ilan edilmişlerdi. 'Hainlik'ten paylarını faizleri indirmeyen Merkez Bankası başkanları da, Erdoğan iktidarının ifade özgürlüğüne aykırı bazı kararlarını iptal eden Anayasa Mahkemesi başkanları da almıştı. Şimdi sıra bir daha TÜSİAD Başkanı'na gelir mi bilemiyorum ama Sayın Bilecik'in çıkışı son derece yerinde ve yürekli bir çıkış. Şu sözlerinin altını özellikle çiziyorum:
Demokrasi Hiçbir ekonomik kazanımın demokraside ilerleme sağlamadan kalıcı ve sürdürülebilir olamayacağını biliyoruz.
Olağanüstü Hal Normalleşmeye dönük hızla adımlar atmalıyız. Hukuk, demokrasi ve özgürlükler toplumu olmadan; katma değer ve istihdam yaratmaktan, nitelikli yatırım çekmekten veya etkin girişimlerin yeşerdiği ülke olmaktan bahsetmemiz mümkün değil.
Bu ses, demokrasiye, hukuka, özgürlüğe olan ihtiyacın her geçen gün nasıl büyümekte olduğunu gösteriyor.
Kutuplaşma Tüm siyasilere mesajımıza gelince: Uzlaşarak şu kutuplaşma işinden çıkılmalı. Türkiye’nin, iş dünyasının en fazla ihtiyacı olan bu, kutuplaşmadan kurtulmak... Arka arkaya yağmur gibi kötü haberlerle uyanmayalım.
Ekonomide yapısal reform Büyüme rakamları beklentilerin üzerinde. Ancak kalıcı büyüme sağlanmalı. Kalıcı, sağlıklı büyümenin formülü yapısal reformlardır. Tüm dünyada ülkeler daha fazla yatırım çekmek için kurumlar vergisinde indirime giderken, biz artırıyoruz.
Kaliteli büyüme Sürdürülebilir yüksek büyüme için verimi artırmaya, verimli alanlarda yatırıma ihtiyaç var. Bugün Türkiye’de yatırımlar ağırlıklı olarak inşaat alanında yapılıyor. Son bir yılda inşaat yatırımları yüzde 10.5 artarken, makine-teçhizat yatırımları yüzde 6 azaldı. Demek ki bir yerlerde kopukluk var, bir güven eksikliği var.
İfade özgürlüğü Bunca yıllık demokrasi deneyimimizin ardından maalesef hâlâ ifade ve basın özgürlüğünü belli bir güvenceye kavuşturabilmiş değiliz.
Açıklamalar demokrasi, hukuk ve özgürlük adına umut verici...
Dış politikada krizler Dış politikada belirsizlikler ekonomi için iyi değildir. İçeride istikrar ne kadar önemliyse, dış ilişkilerimizde de istikrar ekonomi için son derece gereklidir. Son zamanlarda en büyük ticaret ortaklarımızla ve en yakın müttefiklerimizle dahi iş dünyasını şaşırtan ani, beklenmedik gerilimler yaşıyoruz. Türkiye’nin ticari ve finansal istikrarı dış politikadaki istikrardan bağımsız değildir. TÜSİAD olarak, Türk dış politikasının yeniden genel bir yönlendirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.
Avrupa Birliği Stratejik önceliğimiz olan AB sürecinin yeniden rayına oturması ve bunun için gerekli siyasal ve ekonomik reform sürecinin tekrar harekete geçirilmesi gerekir. Daha fazla diyaloğa daha fazla hukuka ihtiyaç var.
ABD ve AB ABD ve AB ülkeleriyle yaşanan kriz, iş dünyasını o saniyede etkiliyor. Biz iş dünyası olarak kendi reel konularımızı konuştuğumuzda bir anlaşmazlığımız yok. Ama şimdi yabancılarla konuşma içeriklerimiz biraz daha farklılaştı. Önceden daha fazla iş geliştirme konuları ön plandayken bugün iki ülke arasındaki sorunlar ön plana çıkıyor.
Yatırıma fren Belirsizliklerin arttığı dönemlerde yatırımların yavaşlaması doğaldır. Son zamanlarda ticaret ortaklarımızla tansiyonun arttığı gerilimler yaşıyoruz. En fazla doğrudan yatırım çektiğimiz AB ile de ilişkilerimizde sorunlar var. Son dört beş yıla bakarsanız yatırımlar oldukça zayıf artışlar gösteriyor.
Eğitim TEOG sınavlarının daha öğretim yılının başında henüz daha akıbeti belli olmayan bir noktada iptal edilmesi hakikaten milyonlarca öğrenciyi ve aileyi üzdü. Bizi de tabi endişeye sevk etti. Bu iş deneme yanılma yöntemiyle olabilecek bir şey değil. Sorgulayan, özgür düşünen, dijital okuryazarlık ve yabancı dil becerileri gelişmiş gençler yetiştirmeye odaklanmalıyız.
Müftü nikâhı Nikâh sonuçta bir aile hukuku, sosyal toplumun bir meselesi. Biz bunu laiklik ilkeleri doğrultusunda okuyoruz. Gönül ister ki, din adamlarının bu konuda herhangi bir faaliyetleri olmasın.
Büyük iş dünyasından çıkan bu ses, Türkiye'de demokrasiye, hukuka, özgürlüğe olan ihtiyacın her geçen gün nasıl büyümekte olduğunu gösteriyor.