Nereye baksanız, Başbakan Erdoğan var. Bir telefonla haber attıran, sansür uygulatan, gazeteci kovduran, medya havuzu kurduran o. Bu memlekette futbolun başına kimlerin geçeceğine de, Futbol Federasyonu Başkanı’nın kim olacağına da karar veren o değil mi? Büyük ihale deyince de durum farklı değil.
Medya özgürlüğünü katleden… Yolsuzluk dosyalarını kapatmak için hukuku tepeleyen… Alo Fatih ya da Alo Bilal hatlarını karartmak için yargı bağımsızlığını hiçe sayan bir Başbakan’ın, bu ülkenin en büyük işadamlarından biri hakkındaki beraat kararını bozdurmak için ‘kuvvetler ayrılığı’na darbe indirmesi şaşırtıcı mı?
Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olarak karışmadığı yer mi kaldı?
Nereye baksanız, o var.
Her yerde onun eli kulağı var.
Kolu her yere uzanıyor.
Her önemli iş, onun iki dudağının arasından çıkacak son söze bağlı.
Bir telefonla haber attıran o.
Bir telefonla sansür uygulatan o.
Bir telefonla gazeteci kovduran o.
Genel yayın yönetmeni belirleyen de o.
Medya havuzu kurduran da o.
Medya patronu yapan da o.
Büyük ihale deyince de durum farklı değil.
İhalelerin kime, kimlere gideceğini, kimlerin ortak olacağını tespit eden de o.
İş aleminde hoşlanmadığı patronların üstüne vergici salan da ondan başkası değil.
Futbol da ondan sorulmuyor mu?
Bu memlekette futbolun başına kimin, kimlerin geçeceğine de, Futbol Federasyonu Başkanı’nın kim olacağına karar veren de o değil mi?
Hatta bir ara Fenerbahçe’nin flaş dış transferleri konusunda kolaylaştırıcı olarak rol üstlenen de o olmamış mıydı?
Fenerbahçe’nin Büyük Kongresi’nde Aziz Yıldırım’a karşı kulis bile yaptığına dair tapeler şu günlerde kamuoyuna yansımadı mı?
Yargı üzerinde uzadıkça uzayan onun gölgesi değil mi?
Çarpıcı bir örnek mi?
T24’ün haberini okuyabilirsiniz.
Başbakan Erdoğan’la eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasındaki iki telefon görüşmesinin birleştirildiği bir kayıt.
Kayda göre Başbakan Erdoğan, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Kanunu’na muhalefetten Aydın Doğan’a karşı açılan davanın yerel mahkemede beraatle bitmesini sorguluyor, sonuçtan memnun değil.
Adalet Bakanı Ergin, Başbakan’a yanıt olarak davanın hâkimi Abuzer Kara’nın Alevi olduğunu söylüyor.
Kaydın devamında, dava sürecinin Yargıtay’da nasıl seyredeceği görüşülüyor ve Başbakan, Adalet Bakanı'ndan “işi yakın takibe almasını” istiyor.
Adalet Bakanı da cevaben şöyle diyor Başbakanı'na:
“Ceza Genel Kurulu Başkanı arkadaşımızla da Bakanlar Kurulu öncesi sonrası bir görüşme yaparım, gerekli hassasiyetleri de sağlarız.”
Kayda göre, “SPK’daki bağlantıların dikkate alınmasını” söyleyen Başbakan, Adalet Bakanı Ergin’den davayı “yakın takibe almasını” istiyor ve “İhmale uğramasın, yazık olur”diye konuşuyor.
Başbakan Erdoğan, görüşmenin devamında, beraat kararı nedeniyle “SPK'nın şok olduğunu” belirtiyor..
“Dosyanın Yargıtay Genel Kurulu’na gideceğini” söyleyen Adalet Bakanı Ergin, Başbakan’ın “Oradaki durum ne olacak?” sorusuna,“Sorun olmaz orada. Şimdi bireysel bir hâkimde çalışır da efendim, Genel Kurul dediğimiz kalabalık bir yapıdır, orada bu iş sökmez efendim” yanıtını veriyor.
Başbakan Erdoğan:
“SPK'nın bu konudaki şeyi bayağı hassas, kesinlikle diyor, bunların mahkûm olması lazım.”
Erdoğan, bir kez daha Adalet Bakanı’ndan “işi yakın takibe almasını” istiyor.
T24'ün haberi böyle.
Yazıyı yazarken, yine Başbakan'ın, milli gemi (MİLGEM) projesinin de bulunduğu Savunma Sanayii Müsteşarlığı ihalelerine ilişkin olarak bir işadamına verdiği bilgiler ve yaptığı yönlendirmeleri içeren konuşmaları internete düşüyor.
Sevgili Can Dündar'ın Twitter'da yazdığı gibi, "kırıntısı bile eski Başbakan Mesut Yılmaz'ı Yüce Divan'a götüren" ihale konuşmaları...
Başbakan Erdoğan'ın hem yargı bağımsızlığını hiçe sayan, hem de ihalenin sahibini değiştiren müdahaleleri, Yüce Divan yargılaması gerektiren anayasal suçlardır!
Şaşırtıcı mı? Artık hiç değil.
Bu memlekette her şeyin kendisinden sorulmasını isteyen bir Başbakan var.
Tek adam olmak istiyor.
Haktı, hukuktu takmıyor.
Demokrasi korkusu gitgide derinleşiyor.
Demokrasiden, hukuk devletinden korkuyor, çünkü demokratik hukuk devleti kapıyı çalınca, öncelikle kendisinden hesap sorulacağını çok iyi biliyor.
Başbakan’la Adalet Bakanı arasında bir beraat kararı ile ilgili olarak geçen yukarıdaki konuşma bile, bugün Türkiye’de hukukun tepelendiğinin, hukuk devletinin bir tek adam tarafından buruşturulup çöpe atıldığının çok açık kanıtıdır.
Medya özgürlüğünü katleden…
Yolsuzluk dosyalarını kapatmak için hukuku tepeleyen…
Alo Fatih ya da Alo Bilal hatlarını karartmak için demokrasinin belkemiği olan ‘yargı bağımsızlığı’nı hiçe sayan…
Bütün bunları yapabilen bir Başbakan’ın, bu ülkenin en büyük işadamlarından biri hakkındaki beraat kararını Yargıtay’da bozdurmak için, demokrasinin özü olan ‘kuvvetler ayrılığı’na ölümcül bir darbe indirmesi elbette şaşırtıcı değildir.
CHP lideri Kılıçdaroğlu haklıdır:
“Mahkemeleri kendi arka bahçesi hâle getirmek için özel bir mücadele yapıyor.
Bir Başbakan, Adalet Bakanı’na talimat verip ‘Mahkeme kararını şöyle versin!’ diyemez.
Derse o koltukta oturamaz.
Bu, hırsızlıktan daha büyük bir ayıptır.
Bu, hukukun ve adaletin katledilmesi demektir.”
Evet öyledir.
Başbakan Erdoğan, hukuk ve adaleti katletmeye devam ediyor.
Twitter: @HSNCML