Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi’nde konuşuyor. Her zamanki Tayyip Erdoğan. Sözünü hiç sakındığı yok. Dilini bazen çok fena sivriltiyor. Üslubu ara sıra külhanlaşıyor. Yüzünde kibirli çizgiler sık sık belirginleşiyor. Gözlerindeki ifade, bakışları ve önünde kendisini pür dikkat dinleyen iş aleminin büyüklerini arada bir süzüşü, bütün bunlar Erdoğan’ın halinden ne kadar mutlu olduğunu ele veriyor. Kim bilir içinden neler geçiyor.
Erdoğan TÜSİAD İstişare Konseyi’nde, 28 Şubat dahil askeri darbelerden dolayı İstanbul’un büyük iş alemini suçladı
Benim aklıma takılan sorulara gelince... Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildikten sonra değişeceğini mi sandınız? Ya da hâlâ sanıyor musunuz? Öyle mi? Gerçekler mi, özlemler mi? Hangisi? Erdoğan’ın elini uzatması yoksa sizi heyecanlandırdı mı? Bir beyaz sayfa açacağına ihtimal verdiniz mi? Bilemiyorum. Ama vurgulamakta yarar var. Erdoğan değişmedi. Konuşmasında, değişmeye hiç niyetli olmadığının tüm işaretlerini de çaktı.
Erdoğan, ‘Gezi’yi desteklemenin, Türkiye’ye karşı büyük bir ‘komplo’dan, yana olmak anlamı taşıdığını söyledi.
Tayyip Erdoğan’ı ön sırada dikkatle dinleyen iş dünyasının büyüklerini izliyorum. Yerlerinde olmak istemezdim. Erdoğan, 28 Şubat dahil geçmişin askeri darbelerinden dolayı İstanbul’un büyük iş alemini döne döne suçladı. Gezi’ye geldi, suçladı. 17-25 Aralık’a geldi, eleştirdi. Paralel dedi, çarmıha gerdi. Algı operasyonları dedi, yüklendi. Ananas dedi, tespih dedi, faiz lobileri dedi, en ağır dille konuştu büyük iş dünyasına yönelik olarak. Türkiye’ye karşı yürütülen ‘algı operasyoları’nda, ‘paralel yapı’nın faaliyetlerinde kimlerin parmağı var, hepsinin bilindiğini söylerken, aba altından da değil, açıkça sopa gösterdi.
Ve ihanet sözcüğü, son günlerde Başbakan Davutoğlu gibi Erdoğan’ın da ağzından hiç düşmedi. ‘İhanet şebekeleri’ne karşı, büyük iş aleminin kendi saflarında yer almasını istedi. ‘Gezi’yi desteklemenin, hem Türkiye’ye karşı büyük bir ‘komplo’dan, hem de ‘milli irade düşmanlığı’ndan yana olmak anlamı taşıdığını söyledi. Gezi’yi desteklemenin darbecilik olduğunu, darbecilerin değirmenine su taşımak olduğunu belirtti. Son derece açık konuştu. Hiç yutkunmadı, dilini hiç tutmadı. Sözü,‘algı operasyonları’na getirerek şöyle dedi: “Amerikan ve Avrupa medyasında yürütülen bu operasyonlar, bu topraklara ve bu millete ihanettir.” 27 Mayıs’la Menderes ve Mısır’da General Sisi darbesi ile ilgili olarak da malum görüşünü tekrarladı: “Türkiye ne zaman iyiye gitse, kriz çıkarılır. Bu hep böyle olmuştur. 27 Mayıs da, 12 Eylül de, 28 Şubat da böyle gelmiştir.”
‘Paralel yapı’nın faaliyetlerinde kimlerin parmağı var, hepsinin bilindiğini söylerken, aba altından da değil, açıkça sopa gösterdi.
Ve iş aleminin en büyüklerinin önünde lafını hiç esirgemedi, açıkça şunu demeye getirdi: “Eski Türkiye’nin kötü alışkanlarını artık bir yana bırakın, yoksa...” Uzun lafın kısası: Erdoğan demek, yeni Türkiye demektir. Erdoğan’ı eleştirmek, eski Türkiye alışkanlığıdır. Erdoğan’a muhalefet etmek, ‘darbecilik’tir. ‘Gezi direnişi’ni savunmak da öyledir. 17-25 Aralık konusunda yolsuzluk ve hırsızlık dosyalarına işaret etmek de darbeciliktir. Yargı bağımsızlığı ve ‘kuvvetler ayrılığı’nı gündeme getirmek de,‘hukukun üstünlüğü’nü vurgulamak da, bunların hepsi Erdoğan’ın indinde ‘darbecilik’tir. ‘Milli irade düşmanlığı’dır. Türkiye’ye karşı olan ‘karanlık dış odaklarla algı operasyonları’na destek olmaktır. ‘Vatana, millete ihanet’tir.
Yargı bağımsızlığı ve ‘kuvvetler ayrılığı’nı gündeme getirmek de,‘hukukun üstünlüğü’nü vurgulamak da, Erdoğan’ın indinde ‘darbecilik’tir.
Erdoğan özellikle 2011’den beri, yüzde 50 oyu yakaladığından bu yana böyle bir yolun yolcusudur. Sadece kendi sesini duymak istemektedir. Beni halk seçti, ben sandıktan çıkan çoğunluğum, bu nedenle ben canımın istediğini yaparım demektedir. Kısacası: Tek adamlık peşindedir. Başkan baba olmanın kuru hesapları içindedir. Kimse kendini aldatmasın.
Yinelemek istiyorum: Erdoğan’la beyaz sayfa demek, Erdoğan’a biat demektir. Erdoğan’la tokalaşmak, ona biat demektir. Erdoğan’la uzlaşma yoktur, ona biat vardır. Çünkü, Erdoğan’ın kültürü ‘biat kültürü’dür.