T24'ün haberini okuyorum:
Adli Yıl, Diyanet İşleri Başkanı'nın yaptığı duayla açıldı.Yargıtay Başkanı da üstünde cübbesiyle duaya katıldı.
Fotoğrafa bakıyorum,Yargıtay Başkanı, Cumhurbaşkanı,Diyanet İşleri Başkanı yan yana...
Sözcü'nün haber başlıkların okuyorum:
Atatürk'ü anmayan Diyanetprotokolde hızla yükseliyor.Cumhurbaşkanlığı sistemindeDiyanet, 28 sıra yükseldi,Genelkurmay'ın önüne geçti.
İçim fena oluyor.Murat Belge'ninT24'deki yazısını okuyorum.Sevgili Murat'ın satırları iyi geliyor
Maç kazanan bir voleybol takımının zaferini kutlamak için “İzmir’in dağlarında” diye marş söyleyeceği aklınıza gelir miydi? Ama söylüyorlar. Haksız da değiller hiç,çünkü oynadıkları sporda varmış oldukları noktanın son analizde Mustafa Kemal’in bu toplumu bu yöne yöneltmesinin sonucunda gerçekleştiğini biliyorlar.
Devam ediyor Murat Belge:
Ben “Atatürkçü” değilim- Marksist’im. Böyle bir kavgada, doğal olarak “Atatürkçü” dediğimiz kesime daha yakınım, çünkü benim Türkiye’nin “Batılılaşma” kararıyla bir kavgam yok. Tayyip Erdoğan ve onun sözcüsü olduğu kesim Batı’dan nefret ediyor. Onların Atatürk’le kavgası bu kararı vermesi ve toplumu Batı’ya açmasına dayanıyor.
Evet, Erdoğan Batı'dan nefret ediyor, nefret ettiği için de Atatürk'ü sevmiyor.Sevmediği için de 1923'ten intikam almak istiyor. Bunun için de 2023'e, "Cumhuriyet'in 100. yılı"na hazırlanıyor, en büyük benim demek için...Murat Belge haklı.
Erdoğan, Atatürk’ü sevmiyor.Laik cumhuriyeti sevmiyor.Kadın-erkek eşitliğini sevmiyor.Hukukun üstünlüğünü sevmiyor.Demokrasiyi sevmiyor.Ya da demokrasiyi Batı’dan gelen küfür düzeni sayıyor.Peki, ne istiyor Erdoğan?1923’ü tersine çeviren...İslami çizgileri tümüyle ağır basan...Seçim sandığından çıkan...Ama demokrasiyle ilgisiz bir rejimin tepesine, seçim sandığından çıkıp başkan baba olarak kurulmak istiyor Erdoğan.
Geçen yıl 11 Temmuz günü, Ayasofya için cami kararını uygulamaya sokan Erdoğan için bu köşede şu satırları yazmıştım:
Atatürk'ü sevmeyen...Laikliğe karşı olan...Kadın-erkek eşitliği deyincetüyleri diken diken olan...Batı'ya sırtı dönük olan...Yüzü Doğu'ya dönük olan...Demokrasi deyince irkilen...Demokrasiyi Batı'dan gelen küfür düzeni sayan...Hukukun üstünlüğü deyince fena olan...Yargı bağımsızlığı deyince fena olan...Bağımsız ve tarafsız yargı deyince fena olan...Demokrasiyi demokrasi yapan"güçler ayrılığı"na sırt çevirmiş olan...İslami çizgili bir rejimden yana olan...Demokrasiyi demokrasi yapan güçler ayrılığını değil,bütün güçleri, bütün iktidar dizginlerini "tek adam"datoplamak için kaç yıldır sistemli bir biçimde çalışan..."Bağımsız ve özgür medya"dan zerre kadar hoşlanmayan...Özgürlük sözcüğünü duymak istemeyen...Sadece kendi sesini duymak isteyen...Farklı sesler duymak istemeyen...Eleştirel sesleri bastırmaktan yana olan...Hatta muhalif sesleri boğmak isteyen...1923'ten intikam almak isteyen...Laik Cumhuriyet'i tersine çevirmek isteyen...Cumhuriyet'in laik olanına da karşı olan...Cumhuriyet'in demokratik olanına da karşı olan...Türkiye'de adım adım İslami Cumhuriyet kurmak isteyen....Uzun lafın kısası:Türkiye'de Saray düzeni kurmak isteyenTayyip Erdoğan'ın Atatürk döneminin en doğru,en isabetli ve en medeni adımlarından birini iptal etmesi,yani Ayasofya'yı cami yapması hiç şaşırtıcı değildir,ondan beklenen bir davranıştır ve de eşyanın tabiatına uygundur.Orhan Pamuk'un haklı deyişiyle: Ayasofya’yı yeniden camiye çevirmek,dünyanın geri kalanına artık sekülerdeğiliz demektir.
Ama yazın bir kenara:
Erdoğan'ın 2023'de Atatürk'ten,Cumhuriyet'ten intikam almasınaizin vermeyeceğiz,Cumhuriyet'i demokrasi iletaçlandıracağız,bir demokrasi itifakıyla seçim sandığında Erdoğan'a hadi güle gülediyeceğiz.