Cumhurbaşkanı yeni anayasa diyor. Heyacan veriyor mu? Hayır. ‘Başkanlık sistemi’nden söz ediyor. Heyecanlı mı? Hiç değil. Başbakan’ın ağzından demokrasi sözcüğü 1 Kasım’dan beri düşmüyor. Heyecan veriyor mu? Hayır. Ağzını her açtığında dalga dalga reform güzellemeleri etrafa yayılıyor. Heyecanlı mı? Elbette değil. AB Bakanı, her fırsatta Avrupa Birliği’yle tarihi zirve demeyi ihmal etmiyor. Heyecanlı mı? Hiç değil. Yeni fasıllar diye müjde veriyor. Heyecanlı mı? Hayır değil. Bu arada Avrupa Birliği de yeni sayfa, yeni fasıl diyerek, günlük deyişle bize gaz verme çabasında... Peki, heyecan yaratıyor mu? Nerdeee?.. Ortada heyecan verici bir durum olmadığını Brüksel de biliyor.
AB ‘yeni sayfa, yeni fasıl’ diyerek bize gaz verme çabasında... AB’nin kendi ilkelerini satışa getirmiş olmasıdır acıklı olan...
Brüksel açısından heyecanlı değil, ama acıklı olan duruma gelince... AB’nin kendi ilkelerini, o meşhur ‘Kopenhag kriterleri’ni satışa getirmiş olmasıdır acıklı olan... Hazin olan bu. Peki, neden heyecan verici değil bütün bunlar?.. Sözü uzatmak gereksiz. Demokrasi diye diye demokrasinin katledildiği bir memleket burası. ‘Hukuk devleti’nin hiçe sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Yargı bağımsızlığı sürekli ipe çekiliyor. Güçler ayrılığı umursanmıyor. İnsan hakları dersen, çiğneniyor. Özgürlükler ayaklar altında. Bağımsız, özgür medya küçüldükçe küçülüyor, kaybolmak üzere... Gazetecilik ölümcül darbeler yiyor. Artık söylenecek laf kalmadı: 32 gazeteci hapiste! Türkiye’yi bu hâle getirenler bugün iktidar koltuğunda oturanlar değil mi? En başta Tayyip Erdoğan, Saray’daki Sultan değil mi?.. Şimdi bütün bu zat-ı muhteremlerin ağzından bal damlasa n’olacak ki?.. Sabah akşam yeni anayasa deseler kim yutacak demokrasi adına?.. Demokrasi güzellemesi yapsalar, kim inanacak?.. AB ile tarihi zirve deseler, bunun bir zırva olduğu bilinmeyecek mi? Bugüne kadar demokratik hak ve özgürlükleri gözler önünde budayarak, demokrasinin kolunu kanadını kırararak, Türkiye’de bir korku imparatorluğu yaratanlardan, işimiz gücümüz yok, şimdi demokrasi mi bekleyeceğiz?.. Demokratik bir başkanlık sistemi mi bekleyeceğiz?.. Hadi canım sen de! O kadar saf değiliz. Siyasal genlerinde demokrasiden ya da demokrasi kültüründen yoksun olduklarını çoktan kanıtlayan bu iktidardan daha hala demokrasi adına, istikrar adına bir şeyler bekleyenlere artık söylenecek laf kalmadı. Yolları açık olsun. Ama şu unutulmasın: Demokrasi mücadelesi devam edecek!
Bugüne kadar Türkiye’de bir korku imparatorluğu yaratanlardan, şimdi demokratik bir başkanlık sistemi mi bekleyeceğiz? Hadi canım sen de!
Can Dündar’ın dün Cumhuriyet’teki yazısının başlığında olduğu gibi: YA DEMOKRASİ YA HİÇ! Sevgili Can’ın dünkü ‘Silivri yazısı’nın son bölümüyle yazımı noktalıyorum.
Nedim, Yaşar Kemal’in bir mesajıyla hayata tutunmuş Silivri’de... Ben de kesip astım başucuma... Şöyle diyor usta: “Bu gelip geçici duruma bakıp umutsuzluğa düşmenin gereği yok. İnsanoğlu, umutsuzluktan umut yaratandır. Ya demokrasi, ya hiç... Türkiye ‘hiç’e layık değildir. Selam olsun korkunun üzerine yürüyenlere... Selam olsun, insanlık toptan tükenmedikçe umudun da tükenmeyeceğini gösterenlere...”