Eyy Erdoğan!Neden korktunuz İstanbul Sözleşmesi'nden? 10 yıl önce neden imzaladınız? 10 yıl sonra neden vazgeçtiniz?Kadın-erkek eşitliği mi gözünüzü korkuttu?Meydanları dolduran kadınlar hep aynı soruyu haykırdı, haykırıyor:
İstanbul Sözleşmesi'ninneyinden korkuldu?..
Yoksa SES Kadın Bülteni'ndebelirtildiği gibi,gecikmeli mi farkına vardınız, İstanbul Sözleşmesi'nintoplumsal cinsiyet eşitliği olduğunu? Sözleşme'nin imzacısı olarakhukukun üstünlüğüanlamına geldiğini?..Yoksa İstanbul Sözleşmesi'nin "Demokrasi ve insan hakları"yla ilgili olduğu gerçeği on yıl sonra mıkafalara dank etti?Sözleşme'nin çerçevesini
eşitlik, özgürlük,hukukun üstünlüğü,insan hakları,uluslararası hukuk,azınlık haklarını korumak
gibi bazı evrensel değerler çizdiği için mi"Bu sözleşmede biz yokuz" dediniz bunca yıl sonra?..
Eyy Erdoğan!Bu sorular hiç unutulmayacak,hiç tükenmeyecek.Bu sorularla her yerde karşı karşıya kalacaksınız.Çünkü kadınlar haklarına sonuna kadar sahip çıkacaklar.Şiddete, "aile içi şiddet"e karşı çıkacaklar.Yusuf Akcakaya'nın Gazete Oksijen'dekihaberini okuyorum:
Avrupa Birliği ve 45 ülkenin katılımıyla 2011’de imzalanan İstanbul Sözleşmesi’ni onaylayıp hayata geçiren ilk ülkelerden biri Türkiye’ydi. Ancak manzara 10 yılda değişti. “Kadınların hakkını korumak ve aile içi şiddete dur demek için” hazırlanan sözleşme, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla feshedildi. Sözleşmenin yürürlükten kalkacağı tarih olarak da 1 Temmuz belirlendi. Adalet sistemi 1 Temmuz’u da beklemedi, pratikte sözleşmeyi çoktan yürürlükten kaldırdı. Avukat Hande Kuday, “Karakollar, mağdur kişilerin talep ettiği tedbir kararlarını artık almıyor, aile mahkemeleri ise tedbir kararını vermekte daha geç davranıyor, bu süreyi de 6 aydan 1 aya düşürdüler” diyor.
Eyy Erdoğan!Şunu yazın bir kenara:Kadınlar hiç susmayacak!Kadınları susturamayacaksınız!Kadınları eve hapis edemeyeceksiniz!Kadınlar özgür ve eşit olacak.SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu'nunson bülteninde aktivist Gülseren Onanç'ın satırları "İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek neyi ifade eder?" sorusuyla başlıyor, şöyle devam ediyor:
Sözleşme'den çekilmek, kuvvetler ayrılığı ilkesinin de ortadan kalkması demektir. Uluslararası sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkmanın usul açısından hukuksuzluğuna vurgu yapıp, Danıştay’a iptal davaları açılmıştı. Danıştay, Cumhurbaşkanlığı'ndan konuya ilişkin bir savunma istemişti. CB savunmasının kendisi bir Anayasa ihlali idi. CB kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayarak CB işlemlerine yargı yolunun kapalı olduğunu ve uluslararası sözleşmelerin feshi için Meclis onayına ihtiyaç duyulmadığını söyledi. Bu beyan Yürütme'nin, Yasama ve Yargı'nın üstünde olduğunun resmi bir beyanıdır. Yasa dışı suç örgütleri ile işbirliği içinde olan İçişleri Bakanlığı ve yargı mensuplarının varlığını isim isim öğrendiğimiz bu günlerde yürütme erkine itaat eden yargının fiili durumuzaten bunu anlatıyor.İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek neyi ifade eder sorusunun ikinci yanıtına gelince: Türkiye’de seçmen yüzdesinin% 1' i bile olmayan radikal İslamcı bir kitlenin, İstanbul Sözleşmesini savunan %65'in üstündeki kitleden daha etkili olması Cumhur İttifakı'nın oy kaygısından öte siyasal İslam’ınetkisinin artması anlamına geliyor.
Eyy Erdoğan!Yazın bir kenara:Kadınlar kendi hakları içinbu memlekette direnmeye devam edecek.Kadınlar şiddete karşı direnecek.Kadınlar eşitlik için direnecek.Kadınlar adalet için direnecek.Kadınlar hukuk için direnecek.Ve kadınların bu şanlı direnişi Türkiye'de demokrasinin, barışın, özgürlüğün önünü açacak.