Üniversitelerden 330 akademisyen daha atıldı; 115'i "Suça ortak olmayacağız" bildirisine imza koyanlar, Barış Akademisyenleri... Saray iktidarı 15 Temmuz'dan beri üniversitelerdeki temizlik harekâtını derinleştiriyor.. Barış diyeni atıyor. Kendisi gibi düşünmeyeni atıyor. Özgürlük isteyeni atıyor. Farklı sesten nefret ediyor. Muhalif düşünceden nefret ediyor. 'Eleştirel düşünce'den nefret ediyor. 'Özgür akıl'dan nefret ediyor. Sadece medrese kafası görmek istiyor. Bunun için akılları tutsak almak istiyor. Bunun için özgürlüğü kazıyor üniversiteden. Bunun için üniversite fikrini yerle bir ediyor. Bir başka deyişle: Saray iktidarı, her türlü fikrin kuşlar gibi özgürce uçuştuğu üniversite değil, tam tersine her şeyin tek tip olduğu kışla düzeni istiyor. İsyan ediyorum buna. Protesto ediyorum akademiyaya dönük bu baskıyı... Ve soruyorum: Akademisyenler, kendi özgürlüklerine sahip çıkmayacaklar mı? Akademisyenler, üniversite fikrini yerle bir eden uygulamalara karşı seslerini yükseltmeyecekler mi? Akademisyenler, üniversiteden atılan arkadaşlarına, onların ifade özgürlüğüne sahip çıkmayacaklar mı? Akademisyenler, üniversitelerin korku mekânları haline getirilmesine sessiz mi kalacaklar? Saray iktidarı, özgürlükleri yerle bir ederken hepinizi tehdit ediyor.
Saray iktidarı, her türlü fikrin kuşlar gibi özgürce uçuştuğu üniversite değil, tam tersine her şeyin tek tip olduğu kışla düzeni istiyor
Akademisyenler, üniversite fikrini yerle bir eden uygulamalara karşı seslerini yükseltmeyecekler mi? Aşağıda bir açık mektup var, üniversitenin ne olup ne olmadığını anlatan... Bu açık mektubu yıllar içinde üçüncü kez köşeme alıyorum. Bu açık mektup, Amerika'nın en önde gelen üniversitelerinden Columbia’nın Rektörü Prof. Dr. Jonathan R. Cole tarafından kamuoyuna yazıldı. Rektör, İsrail’e karşı bir siyasal eyleminden dolayı Prof. Edward Said’in üniversiteden atılması için Amerika'da kampanya başlatan Yahudi Lobisi dahil bazı çevrelere karşı akademik özgürlüğü savunuyor açık mektubunda.
Columbia Üniversitesi’nde akademik özgürlüğün anlamı nedir? Üniversite yönetmeliğinin 70. maddesi şöyle der: “Akademik özgürlükten kasıt, bütün öğretim görevlilerinin, sınıflarında konularını tartışırken özgür olmalarıdır. Bu özgürlük, araştırma ve bu araştırmaların sonuçlarını yayımlama özgürlüğünü de içerir. Öğretim görevlileri fikirlerini ifade etmelerinden veya özel ya da kamusal alanda kurdukları ilişkilerden dolayı üniversite tarafından cezalandırılmaz.” Columbia Üniversitesi’nde bir düşünce yasası olduğuna inanmadığımız gibi, düşünce polisi gibi davranmayı da reddederiz. Üniversite, bir görevlisinin fikirlerini açıklamasına veya davranışlarına karşı, bunlar yargının alanına girse bile müdahale etmeyebilir. Bir üniversite için, bireyin siyasi olarak egemen bir ideolojinin titretici, felç edici etkisinden korkmaksızın, görüşünü ifade etmekte kendisini özgür hissetmesinin güvencede olmasından daha önemli bir şey yoktur. John Stuart Mill, ‘Özgürlük Üzerine’ adlı eşsiz makalesinde, bize hoş gelmeyen fikirlerin ifade edilebilmesini desteklememizin özgürlük kavramı açısından niye çok önemli olduğunu açıkça ortaya koyar ki; o fikirler bizim fikrimize aykırı olabilir veya fikrimizi tehdit eder görünebilir: “Eğer tüm insanlığın, farklı düşünen tek bir kişiyi susturmasını haklı buluyorsanız, gün gelip o tek kişinin iktidarı ele geçirdiğinde tüm insanlığı susturmasına karşı çıkmaya da hakkınız olmaz.” Bazı fikirler bize çirkin gelebilir. ‘Doğruluk’ anlayışımıza aykırı düşebilir. Yargılarımıza veya kabullerimize meydan okuyabilir. Ama ne olursa olsun akademik düzenimizin temel yapısını tehdit etmedikçe güvence altında olmaları gerekir. Üniversite yöneticisi olarak otoritemi, öğretim üyelerinin fikirlerini idarenin bakış açısına uydurmak için asla kullanmam. Akademik özgürlük temel esastır. Bu nedenle, Profesör Edward Said'in çevresinde süre giden son tartışma da bizi rahatsız etmemelidir. Yeter ki bu tartışma, özgür fikir alışverişine zincir vurmasın veya Said'e yaptırım uygulama çanlarını çalar hale gelmesin! Hepimizi ve akademik özgürlüğü tehdit eden, Said’in ifade özgürlüğünü ya da eleştirilerini sınırlama düşüncesinin ta kendisidir. Öğretim üyelerimizin görüşlerine yönelik bu tür kısıtlamaların, bu üniversitenin saygın bir özelliği açısından uzun süreli olumsuz etkileri olabilir. Bu özellik, çoğunluğun kabul edilemez görebileceği fikirlere karşı hoşgörü göstermektir. Columbia Üniversitesi olarak biz, McCarthy döneminde bile, diğer kurumların yaptığı gibi, farklı siyasi görüşleri bulunan profesörlerimize kısıtlama uygulamak veya onları işten uzaklaştırmak yolundaki baskılara ve telkinlere boyun eğmedik. Bugün de ifade özgürlüğünü güvence altına alan tutumumuzdan geri adım atmayız. Edward Said, bir Columbia Üniversitesi profesörüdür. Bu bizim en yüksek akademik derecemizdir ve kendisi bu mevkiye sadece bilimsel ve eğitsel katkıları nedeniyle gelmiştir. Onun politik görüşlerine atıfla, Columbia'daki sıfatının uygun olup olmadığını, çalışmalarının değerini sorgulamak, Said'i üniversitemizin önde gelen akademisyenlerinden biri olarak görmemize dair bakış açısını yitirmekten başka bir anlama gelmez. Eğer Said'in özgürce yazma ve konuşmasını güvence altında tutmayı reddedeceksek, bir sonraki bastırılanın kim olacağını da, kimin fikirlerini çekinmeden ifade edeceğini belirleyen engizisyon üyesinin kim olacağını da şimdiden düşünmeye başlamamız yerinde olmaz mı? Özgürlüğün güvencesi Columbia’da öğretim üyeleri ile öğrenciler için farklı farklı belirlenmiş davranış kuralları vardır. Ne var ki, ifade özgürlüğünü içeren akademik özgürlük söz konusu olduğunda, bir öğrenciye sunulanla Said’e sunulan güvenceler açısından bir fark yoktur. Nasıl Said meselesinde ifade ve eylem özgürlüğünü savunuyorsam, öğrencilerin haklarını da aynı şekilde savunurum. Ve Said hakkında üniversitenin uygulayacağı herhangi bir yaptırım olduğuna inanmadığımı da ifade etmek isterim. Öğrenciler ve öğretim görevlileri, benim de pek doğru bulmayabileceğim şeyler yapabilirler. Ancak bir üniversite yöneticisi olarak kendi otoritemi, onların fikirlerini üniversite idaresinin bakış açısına uydurmak için asla kullanmam. Prof. Dr. Jonathan R. Cole, Columbia Üniversitesi Rektörü.
Son söz: Eyy üniversite; Aklının tutsak alınmasına izin verme, üniversite 'özgür akıl'ların mekânıdır çünkü...