Fatih Terim gibi bir hocayla, kariyeri başarılarla dolu damardan bir Galatasaraylı’yla yolları böyle ayırmak hiç yakışmadı! Soruyorum; hoca değiştirilecekse hangi akla hizmet beklediniz? Sezon başladıktan sonraki bir değişikliğin oyuncular üstündeki olumsuz etkilerini ne kadar hesap ettiniz?
Para kazandıran başarılı bir şirket yönetimiyle, Galatasaray’da futbol yönetimi birbirinden farklı iki alan. Bu ikisi karıştırılırsa, Aziz Yıldırım örneğindeki gibi, kurumlaşma değil şahsileşme yaşanır. Dileğim, Galatasaray’ın dördüncü yıldızı takması; Fatih Hoca’nın da Milli Takım'da başarılarını sürdürmesidir.
Başkan Ünal Aysal’ın Fatih Hoca’yla yollarını ayırdığına dair haberi alınca şu tweet’i attım:
“Sevgili Fatih Hoca’nın Galatasaray’ın başından ayrılmış olmasına çok üzüldüm. Başarıyı yine yönetemedik galiba...”
Gerçekten üzgünüm.
Fatih Terim gibi bir hocayla, kariyeri başarılarla dolu damardan bir Galatasaraylı’yla yolları böyle ayırmak hiç olmadı.
Başkan Ünal Aysal’ın öncelikle not etmesi gereken nokta budur.
Evet, şık olmadı.
Galatasaray’a yakışan bu değildi.
Fatih Hoca'nın biz Galatsaraylılara yaşattığı büyük heyecanları hiçbir zaman unutamayız. O yüzden uğradığı bu muameleyi içimize sindirmemiz çok güç...
Ayrıca yönetimin bu kararı, ‘başarı’yı yine yönetemediğimizin bir işareti sayılmalıdır. Başarının bize bir yerde ille de battığını, ‘ego’ların üzerine çıkamadığımızı gösteren bir karardır.
Oysa, son başarılar Ünal Aysal’ın başkanlığı, Fatih Hoca’nın teknik direktörlüğüyle başlamıştı…
İki yıl üst üste şampiyon olduk.
Hatta birini Kadıköy’de kaldırdık.
Fenerbahçe’yi iki kez yenip yine iki yıl üst üste Süper Kupa’nın sahibi olduk.
Devler Ligi’nde çeyrek final oynarken, Real Madrid karşısında yarı finali kıl payı kaçırdık.
Doğrudur, bu sezon lige iyi başlamadık ama daha yolun başındayız. Üstelik ilk derbiyi, Beşiktaş’ı evinde yenerek kazandık ve liderle farkı üç puana indirdik.
Malum, bu yıl Şampiyon Kulüpler’de de kötü bir başlangıç yaptık ‘Real Madrid hezimeti’yle, ama burada da yolun başındayız.
Evet, daha yolun başındayız.
Lig maratonu henüz 5. haftasında.
Ve biz hocayı değiştiriyoruz!
Nedir bunun mantığı?..
Değiştirilecekse, neden bu kadar beklendi?..
Hazırlık maçları yap. Londra’da Arsenal’i, Porto’yu yen, kupa kaldır. Kayseri’de Fenerbahçe’yi geç, Süper Kupa’yı kaldır. Yeni transferler yap. Sonra da ligin daha 5. haftasında hocayı değiştir!
Haydaaa demezler mi?..
Gerçekten bunun mantığı ne?
Sıradan, herhangi bir hoca mı Fatih Terim?
Galatasaray’ı en çok şampiyon yapan hoca... Galatasaray’la UEFA Kupası’nı kaldıran tek hoca... Milli Takım’la 2008 Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynayan tek hoca...
Son iki yıldır da takımı şampiyon yapmış bir hocayla, üstelik daha sezonun başındayken yolları ayırırsan, takım morali ne olur, motivasyon ne olur, sorularını hiç düşünmediniz mi?
Kulak verin Galatasaray camiasına!
Ne iyi oldu diyen sesler çok cılız çıkıyor. Olumsuz ses verenlerin arasında Fatih Hoca’dan hoşlanmayanlar da var.
Farkındayım, şimdi kulağıma geliyor, “Asıl gitmek isteyen hocaydı!” diyenler yok değil.
O zaman niçin beklediniz?
Sezon başlamadan, Galatasaray’a yakışan bir tarzda yapılabilirdi bu değişiklik... Şimdi de farkındayım kulağıma çalınanların, diyorlar ki:
“Başbakan Erdoğan’ın talimatı üzerine, federasyonla hoca arasındaki kanallar daha nisan ayında açılmaya başlamış...”
Buna yanıt da şu olabilir:
“O zaman ne diye beklediniz? Fatih Hoca’yla yolları geçen sezon bittiğinde ayırsaydınız.”
Cevap veriyorlar:
“Bizim yeni haberimiz oldu, n’apalım?”
Bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Ama eğer gerçekten böyleyse, gelişmelerden bu kadar gecikmeli haberiniz olduysa, o zaman da bu saatten sonra ne yapar eder Fatih Hoca’yı takımın başında bir sezon daha tutardınız.
Yöneticilik de, Galatasaray’ın çıkarı da bunu gerektirirdi.
Arena’daki 6-1’lik Real Madrid felaketiyle birlikte bu köşede şu satırları yazmıştım:
“Son iki yıllık başarılar, Aysal’ın Galatasaray’a başkan, Terim’in futbol takımına hoca olmalarıyla geldi. Ama perde arkasında, başarının sistemleşmesine ya da başarının sağlam bir altyapıya kavuşmasına engel olabilecek bir uyumsuzluk dikkati çekiyordu. Bugün de çekmeye devam ediyor.
Bu bir doku uyuşmazlığı diye de tarif edilebilir. Bu farklılık, başarı için huzurlu olması gereken kulüp-içi iklimi zehirlemeye başladı.
Bu açıdan en son olumsuz gelişme, dört maçlık milli takım kararı oldu. Yanlış bir karardı bu. Kararı öğrendiğimde bir tweet atmakla yetinmiştim, ‘Bu kararın Cimbom’u olumsuz etkilemesinden korkarım’ diye...
Nitekim öyle oldu.
Bu durum tespitinin özünde, başkanla hoca arasındaki uyuşmazlık yatıyor.
Bu uyuşmazlık şu ya da bu şekilde çözülmezse veya bu uyuşmazlıkla birlikte yaşamanın medeni usulleri eğer bir an önce bulunmazsa, Cimbom’un önünde daha da güç bir dönem açılabilir.”
Böyle yazmıştım.
Başkan Ünal Aysal, öyle anlaşılıyor ki, ‘birlikte yaşamanın medeni usulleri’ne itibar etmedi, bazı şeylerin üzerine çıkamadı. Oysa zorlayabilir, sonuç alabilir ve hocanın sezon sonuna kadar kalmasını sağlayabilirdi.
Doğru olan buydu.
İyi yönetim bunu gerektiriyordu.
‘Kurumlaşma’nın yolu böyle açılabilirdi.
Başkan Aysal’la yönetiminin uzunca zamandır Fatih Hoca’yı ‘kurumlaşma’nın önünde engel olarak gördükleri sır değil.
O zaman niye bu kadar beklendi?..
Daha önceki sorularımı yineliyorum:
Hocayla yolları ayırmak için hangi akla hizmet beklediniz?.. Sezon başladıktan sonraki bir değişikliğin oyuncular üstündeki olumsuz etkilerini ne kadar hesap ettiniz?.. Bu saatten sonra yeni bir hoca arayışının risklerini ne kadar düşündünüz?..
Bu satırları yazarken Faruk Süren’in açıklaması düştü internete. Faruk Süren Galatasaray’ın ‘büyük başkanı’dır. Onun zamanında, Fatih Hoca’yla aslanları dört yıl üst üste lig şampiyonu oldular, Avrupa’da UEFA Kupası’nı kaldırdılar.
Hocanın hiç de kolay bir insan olmadığını çok yakından bilen Süren’in şu sözleri düşündürücü:
“Ben şunu anlamıyorum, Fatih Terim’le çalışmak neden zor olsun ki?.. Zaten iki senedir beraber çalışıyorsunuz. İki senedir çalıştığınız insanla çalışmanın zor olduğunu şimdi mi anladınız?.. Ben olsam böyle bir değişiklik yapmazdım. Mayıs ayına kadar devam ederdim. Sonrasında ayrılacaksam da, medeni bir şekilde ayrılırdım. Bayern Münih, hocası Heynckes ile nasıl ayrıldıysa, Fatih Hoca’ya da aynısını yapardım. Dördüncü yıldızı takar, öyle ayrılırdım. Medeni bir şekilde yapabilirdik bunu…” (Best FM Spor’a açıklama)
Büyük Başkan’a, Faruk Süren’e katılıyorum.
Doğrusu, Ünal Aysal yönetiminin bu kararında ben de fazla bir mantık, fazla bir rasyonalite göremiyorum.
Para kazandıran başarılı bir şirket yönetimiyle, Galatasaray’da futbol yönetimi birbirinden çok farklı iki alan. Bu ikisi eğer karıştırılırsa, Aziz Yıldırım örneğindeki gibi, kurumlaşma değil şahsileşme yaşanır.
Son söz:
Dileğim, elbette Galatasaray’ın inişe geçmemesi ve bu yıl dördüncü yıldızı takmasıdır; Fatih Hoca’nın da Milli Takım'da başarılarını devam ettirmesidir.
Twitter: @HSNCML