Tayyip Erdoğan’ın üstüne Batı çoktan beri çarpı işareti koydu. Washington’da da, Avrupa Birliği başkentlerinde de vaziyet böyle. Erdoğan’a artık güvenilmiyor. Lider olarak inandırıcı bulunmuyor. Söyledikleri fazla ciddiye alınmıyor. Şöyle denebilir: Batı nezdinde Erdoğan’ın inandırıcılığı da, güvenilirliği neredeyse sıfırlanmış durumda. Bir yanlış anlama olmasın. Tayyip Erdoğan’ın üstüne kocaman bir çarpı işareti konulmuş olması, Batı’nın Türkiye’ye sırtını döndüğü, döneceği anlamını taşımıyor. Bunu ne Amerika, ne Avrupa yapar.
Türkiye dış politikada hiç bugünkü kadar perişanları oynamamıştı, hiç bu kadar tecrit olmamış, yalnızlaşmamıştı
Türkiye büyük ve önemli bir ülke. Coğrafyası, stratejik konumu değerini eski zamanlarda olduğu gibi bugün de koruyor, koruyacak. Batı, ‘Türkiye realitesi’ni yer yuvarlağının bu noktasında, özellikle Ortadoğu’da görmezlikten gelmez, gelemez. Bu bakış açısı, bir bakıma, Erdoğan için de geçerlidir. Batı, Erdoğan tarafından sevilmediğini, hatta yer yer nefret edildiğini bilse de, ‘Erdoğan realitesi’ni gözardı etmez, edemez. Çünkü Tayyip Erdoğan, demokrasi ve hukukun üstünlüğü başta olmak üzere Batı’yı Batı yapan değerleri elinin tersiyle itiyor olsa da, siyasal ve toplumsal destek tabanı geniş olan güçlü bir lider. Ve görülen o ki, Türkiye’yi -daha ne kadar bilinmez ama- yönetmeye devam edecek. Realite bu. Amerika’sı da, Avrupa’sı da bu gerçeği hiç kuşkusuz görüyor. Türkiye’yle olduğu gibi Tayyip Erdoğan’la da iş görmek zorunda olduğunu biliyor. Çıkarları da bunu gerektiriyor. Ama aynı zamanda Erdoğan’ın tuttuğu yolun yol olmadığının da farkında Batı. Bu gidişle, “Erdoğan’ın tek adamlığı”nın Türkiye’yi olmadık badirelere, ‘yol kazaları’na sürükleme ihtimalinden de kaygı duyuyor Washington’la AB başkentleri... Erdoğan eğer ileride tökezlemeye, çuvallamaya başlarsa, bu başkentler kendisine el uzatır mı? Yoksa, Erdoğan karşısında ne halin varsa gör eğilimi mi ağır basar? Yanıt: Erdoğan’a el uzatabileceklerini söylemek herhalde yakın ihtimal değil.
Suriye Afganistan’laşırken, Türkiye de Pakistan’laşabilir mi? Erdoğan’ın bastığı zeminin altı Batı’daki bazı odaklar tarafından boşaltılabilir mi?
Bir nokta çok açık. Türkiye dış politikada hiç bugünkü kadar perişanları oynamamıştı, hiç bu kadar tecrit olmamış, yalnızlaşmamıştı. Yalnız Batı’da değil, Doğu’da da öyle. Bu konuda çok fazla ayrıntıya girmek de gerekmiyor. Suriye’ye bakın. Türkiye’nin Suriye politikasının çoktan çöktüğü, bugün de artık ‘Suriye denklemi’nin dışında kaldığı doğru bir tespittir. Irak’tan sonra Suriye de kanlı bir altüst oluşla paramparça olurken, Türkiye’yi de birçok bakımdan ‘cehennem çukuru’na çekebilecek bir kapıyı açmakta. Türkiye bu çukura düşebilir mi? Bu açıdan uzunca zamandır tedirginlik ve korku kaynağı olan bir soru var tartışılan: Suriye ne zaman nasıl biteceği belirsiz bir iç savaşla Afganistan’laşırken, Türkiye de Pakistan’laşabilir mi?.. Yabana atılamayacak bir soru.
Erdoğan Türkiyesi, fena halde etkisizleşmiş bir ülkedir. Ve bu tehlikeli yolculuk, Türkiye Erdoğan’dan kurtuluncaya kadar bitmeyecek
Radikal İslamcı örgütlerle, taşeron organizasyonlarla, ‘bomba yüklü arabalar’la intihar saldırılarıyla, siyasal cinayet ve suikastlarla istikrarsızlaştırılan bir Türkiye... Bu korkunç senaryo gerçek olabilir mi? Hangi dış güçler -ya da karanlık odaklar- böyle bir ‘felaket senaryosu’na katkı sağlayabilir?.. Bu senaryoda, 1,5 milyon Suriyeli göçmenle birlikte Türkiye’ye sızan radikal İslamcı unsurlar, yeraltı örgütleri ne gibi roller üstlenebilir?.. Tayyip Erdoğan’ın tek adamlık için demokrasi ve hukuku hiçe saymaya devam ettiği bir yolda, bastığı zeminin altı Batı’daki bazı odaklar tarafından da boşaltılabilir mi?.. Sorular çoğaltmak ve çeşitlendirmek mümkün. Ama gerekmiyor.
Bir gerçek var. Erdoğan özellikle iki yıldır, Gezi’den beri ‘Türkiye filmi’ni geri sarmaya başladı. Ne miydi bu film? Yüzü Batı’ya dönük... AB rayına oturmuş... ABD ile ilişkilerini geliştiren... İslam’la demokrasi birlikteliği açısından İslam âlemine model olan... Aynı zamanda Doğu’yla da, Rusya’sıyla da, Çin’iyle de ilişkilerini elbette önemseyen... Batı’yı Doğu’nun, Doğu’yu Batı’nın alternatifi hâline getirmeyen bir Türkiye... Böyle bir Türkiye yok artık. Böyle bir ‘Türkiye filmi’, eski deyişle, tebahur etmiş, buharlaşmış durumda. Tayyip Erdoğan Türkiye’si, bugün, yalnız Batı’da değil Doğu’da da, bir zamanlar çok iddialı olduğu Ortadoğu’da da kendi başına kalmış, tecrit olmuş, fena halde etkisizleşmiş bir ülkedir. Türkiye bu olumsuzluğun bedelini her geçen gün ekonomik ve siyasal istikrarsızlık olarak ödemeye devam edecek. Ve bu tehlikeli yolculuk, Türkiye Erdoğan’dan kurtuluncaya kadar bitmeyecek. Dileriz, Türkiye bu dönemi en az zararla atlatır.