Her şeyin başı 'güven'dir. Güven kayboldu mu, her şey bozulmaya, baş aşağı gitmeye başlar. İnsan ilişkilerinde de öyledir. Evliliklerde de öyledir. Hükümet yönetiminde de öyledir. Yargıda da öyledir. Medyada da öyledir. Hele ekonomide güven her şeyin başıdır. Ekonomiyi yönetenlerin sözüne dönük güven aşınıyorsa, tehlike çanları fena halde çalmaya başlar. Güven iş dünyasında, özellikle finans alanında her şey demektir. Güven bitti mi, finans dünyası kendini çöküşten kolay kurtaramaz. Ekonomiye ilişkin gerçek rakamlar tahrif ediliyorsa... Bankacılık sektöründe batık krediler gizleniyorsa... Enflasyon oranları çarpıtılıyorsa... Ekonomide direksiyon tutanların bir lafı diğerini tutmuyorsa... Evet, bütün bunlar yaşanıyorsa... Ekonomik ve finansal ortamda güven sizlere ömür demektir.
Geçen haftaki FTWeekend'in iki tam sayfası güven konusuna ayrılmıştı. Finansal kurumlarda, piyasalarda, medyada 'güven'in işlendiği uzun makalenin girişi şöyleydi:
Finans her şeyden önce güven demektir. JP Morgan, Amerikan bankacılık hanedanının büyük reisi, 1912 yılında Amerikan Merkez Bankası'nın kuruluşuna yol açan Kongre oturumlarından birinde, "Paradan önce karakter, güven gelir, para onu satın alamaz" der. Evet öyledir, bir yüzyıl sonra güven olmadan finans düzenin çöktüğü açıkça görülmüştür.
Gelin, her şeyin başı olan bu güven penceresinden bizim memleketin hallerine, kurumlarına şöyle bir bakalım. Yargı güven veriyor mu? Mahkemeler güven veriyor mu? Medya güven veriyor mu? Ekonomi güven veriyor mu? Ekonomiye ilişkin temel istatistikler güven veriyor mu? Bankaların gerçek durumuyla ilgili veriler güven veriyor mu? Bankaların batık krediler konusundaki rakamları güven veriyor mu? Türkiye'ye kredi açmak isteyen finans kuruluşları, yabancı bankalar, Ankara'dan ya da Türk bankalarından gelen durum tespit raporlarına, söyler misiniz, güven duyuyorlar mı? Veyahut: Erdoğan'ın ekonomide kriz falan yok diye özetlenebilecek sözleri, bu yabancı bankalarda, finans kuruluşlarında güven uyandırabilir mi? Hadi bir soru daha: McKinsey olayından sonra, ekonomide güven diye bir şey kalmış olabilir mi? Tek kelimeyle hayır. McKinsey anlaşmasını eleştirenleri cehaletle, ihanetle suçlayabilen Damat Bey'in bundan böyle sözüne güven duyan bir Allah'ın kulu bulunabilir mi? Tek kelimeyle hayır. Saray'daki Sultan'ın Damat Bey'in afra tafrasını bir anda yerle bir ettiği bir siyaset kurumunun inandırıcılığına herhangi bir güven besleyebilecek aklı başında bir vatandaş bulunabilir mi? Tek kelimeyle hayır. Hadi bir soru daha: McKinsey olayında ağzından cehalet, ihanet sözcükleri düşmeyen Damat Bey'in yanında saf tutmuş, ama Erdoğan sonrası süt dökmüş kediye dönmüş 'Saray medyası'na hâlâ güven beslenebilir mi?.. Geçiyorum. Ve son bir soru: Güven konusunda böylesine ölümcül darbeler yiyen bir ekonomi krizden kurtulabilir mi? Güldürmeyin insanı.