Nazlı Ilıcak...Selahattin Demirtaş...Gültan Kışanak...Ahmet Altan...Figen Yüksekdağ...Osman Kavala...Sebahat Tuncel...Sırrı Süreyya Önder...Aysel Tuğluk...Eren Erdem...İdris Baluken...Musa Kart...Güray Öz...Selçuk Kozağaçlı...Hüseyin Aykol...Hakan Kara...Emre İper...Mustafa Kemal Güngör...Önder Çelik...Mümtazer Türköne...Mustafa Ünal...Sedat Laçiner...
Bir pazar sabahı hepinize ve adını şimdi hatırlamadığım birçoklarınıza günaydın. Kurban bayramınızı kutluyorum.Keşke demir parmaklık arkasında olmasaydınız.Keşke özgür olsaydınız.Bayram günlerini keşke sevdiklerinizle kucaklaşarak geçirseydiniz.Ne yazık ki hapistesiniz.Çok hazin.Demokrasi ve hukuktan, özgürlük ve adaletten korkanlar sizi hapse attı.Direnmekten başka çare yok.Sizler de iyi biliyorsunuz.Yaşamak bir yerde direnmektir.Sözcüklerin, fikirlerin özgürce uçuşmasından rahatsız olan, korkan despotlar hiç eksik olmuyor bu dünyada.Bunlar 'düşünce diktatörleri'dir. Kendileri gibi düşünmeyenlerden nefret ederler.Kendi düşüncelerini, hayat tarzlarını paylaşmayanlar onların gözünde bazen hain, bazen terörist, bazen darbeci, bazen bozguncu olur. Memleket bugün yine böylesine bir karanlık dönemden geçiyor.Zamanın trajedisi, gerçeği bu.Ve bu trajediyi en iyi duyumsayan, bu trajedinin acılarını en fazla yaşayan sizlersiniz, demir parmaklık arkasında yatan sizler...Hepinizi çok özledim.Hep altını çiziyorum, benim elimden de, sizler için ara sıra birkaç satır yazmaktan başka birşey gelmiyor.Başka ne yapabilirim ki?Bazen soruyorum kendi kendime:Niye yazar ki insan?..Biliyorum, bu soru kim bilir kaç kere soruldu, kaç kere yanıtlandı.Yanıtlardan birini severim:
İnsan galiba içinde yaşayabileceği bir dünya yaratmak zorunda olduğu için yazar.Ben, bana sunulan hiçbir dünyada yaşamadım.Ne ailemin, ne savaşın, ne de politikanın dünyasında. Kendime, kendi dünyamı yaratmalıydım. Hayat beni yok etmeye başladığında nefes alabileceğim bir iklime, hüküm sürebileceğim bir yurda, kendimi yenileyebileceğim bir ortama ihtiyacım vardı. Yaşantımızın sınırlarını aşıp onun da ötesine geçebilmek için yazarız. Kendimizi boğuluyor, daralıyor ya da yapayalnız hissettiğimizde, dünyamızı genişletebilmek için yazarız. Yazmadığım zamanlar dünyamın daraldığını hissederim. Kendimi hapishanede gibi hissederim.(Anais Nin, Yeni Duyarlılık, Afa Yayınları, 1991, s.19)
İşte böyle, yazmak kimileri için yaşamak. Ya da yaşamak yazmakla aynı anlama geliyor.İnsanın kendisine sözcüklerden bir dünya kurması, kurabilmesi güzel bir şey. Böyle bir dünya kurup ona sığınmak da...Laf uzamaya başladı.Kısa kesmek en iyisi.Hapisteki dostlar;Hepinizi çok özledim.Hepinizi hasretle kucaklıyorum.Adalet ve özgürlüğün bu memleketin kapısını da çok gecikmeden çalacağına inanıyorum.Yaşamak direnmektir!