Erdoğan da Evren gibi mi?.. Yoksa Hitler gibi mi?.. Veyahut: İkisiyle de ortak yanları mı var?.. Bu sorularıma, Erdoğan’ın vatandaşlıktan da çıkaracağız sözü neden oldu. Önce Evren, sonra Hitler aklıma takıldı. 12 Eylül darbe dönemindeki yasal bir düzenlemeyle aralarında Yılmaz Güney ve Cem Karaca’nın da bulunduğu 14 bin kişi vatandaşlıktan atılmıştı. 1983’te vatandaşlığını yitiren Yılmaz Güney bir yıl sonra Fransa’da ölmüştü. Cem Karaca, Başbakan Özal’la görüştükten sonra özel bir izinle 1987’de Türkiye’ye dönmüştü. 2009 yılında ise Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde yeni bir Türk Vatandaşlığı Yasası çıkarıldı. Erdoğan, Almanya’ya 2011’de yaptığı ziyaret sırasında, 12 Eylül’de yurtdışına kaçmak zorunda kalan aydınlara, yazarlara, “İfade özgürlüğünün önündeki engeller sebebiyle Avrupa’ya göç eden sanatçı ve yazarlarımızı ülkelerine dönmeye davet ediyoruz” diye seslenmişti.
Evren, askeri darbe lideriydi. Erdoğan, sivil darbe yolunda. Şöyle de söylenebilir: Erdoğan gitgide Evren’leşiyor!
Bu köprülerin altından çok sular aktı. Erdoğan değişti. Bugün, Evren’le Erdoğan arasındaki farklar azaldıkça azalıyor. Evren, askeri darbe lideriydi. Erdoğan, sivil darbe yolunda. Şöyle de söylenebilir: Erdoğan gitgide Evren’leşiyor! 2009’da ‘Evren yasası’nı değiştiren Erdoğan, bugün o yasanın belki de daha sertini getirmeye hazırlanıyor. Erdoğan’ın Evren’leşmesi konusunda o kadar çok örnek var ki... Erdoğan da demokrasi ve hukuk devletini umursamıyor. 12 Eylül döneminde beş generalden oluşan cunta toplanır, beş el kalkar iner, hapishanelerin, mahkemelerin, darağaçlarının yolu açılırdı. Bugün beş ele de ihtiyaç yok. Tek bir el yetiyor. O da Erdoğan’ın eli... Onun eli inip kalktıkça, darağaçları kurulmasa da, özgürlükler yok ediliyor, gazetecilik zincire vuruluyor, gazeteciler hapse atılıyor, insan hakları çiğneniyor, Güneydoğu’da çok büyük acılar yaşanıyor. Evren döneminde yazdıklarından çizdiklerinden, eleştirel düşündüklerinden dolayı hapishaneyi, mahkemeyi, işkencehaneyi boylardı insanlar. Bugünkü Erdoğan döneminde de farklı değil. Askeri darbe lideri Evren de her Allah’ın günü konuşur, televizyonlarda, meydanlarda yıldırımlar yağdırır, korku salmaya, sindirmeye çalışırdı. Sivil darbe yolundaki Erdoğan da farklı değil. Her gün konuşuyor. Erdoğan’ın dili de Evren’inki gibi, tam bir savaş dili, sürekli kelle almaktan söz ediyor. Daha geçen gün, “Ya baş eğecekler, ya baş verecekler!” diye gürlüyordu. Erdoğan’ın bu hâlleri yalnız Evren’i değil, Hitler’i de çağrıştırıyor.
12 Eylül döneminde cunta toplanır, beş el kalkar iner, hapishanelerin, mahkemelerin yolu açılırdı. Bugün sadece Erdoğan’ın eli yetiyor
Aydın Engin Cumhuriyet’teki köşesinde şöyle yazıyor:
İkinci Dünya Savaşı bittikten, Almanya ikiye bölünüp birine Federal Almanya Cumhuriyeti, ötekine Almanya Demokratik Cumhuriyeti dendikten sonra, sıra iki yeni devletin anayasalarına geldi. 8 Mayıs 1949’da Federal Almanya’nın (Batı Almanya da denir) yeni anayasası kabul edildi. Federal Almanya Anayasası’nın 16. maddesinin birinci fıkrasında şöyle yazar: Hiç kimse Alman vatandaşlığından çıkarılamaz. İkinci fıkra ise şöyledir: Hiçbir Alman yurttaşı sınır dışı edilemez. Siyasal göçmenlik yıllarımda Alman arkadaşlarıma bu maddelerin “Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez” kesinliğinde anayasaya konma sebebini sordum. Kısa ve yalın bir cevap aldım: “Senin bunu anlaman zor Aydın Engin... Hitler döneminde vatandaşlıktan çıkarıp sınır dışı etmek muhaliflere karşı bir silah olarak kullanıldı. Bu ülkenin en değerli evlatları, bilim adamları, sanatçılar, akademisyenler, sosyalistler, komünistler yurttaşlıktan atıldılar ve sınır dışı edildiler. Bir daha böyle bir devlet terörü uygulanmasın, uygulamaya kalkanlar anayasa suçu işlemiş sayılsın diye o madde anayasaya kondu.”
12 Eylül darbe döneminde aralarında Yılmaz Güney ve Cem Karaca’nın da bulunduğu 14 bin kişi vatandaşlıktan atılmıştı
Hitler... Evren... Erdoğan... Yazımın başlığı böyle... Peki, gidiş nereye mi? Bu sorunun yanıtı da Nuray Mert’in dünkü yazısının girişinde yer alıyor:
Otoriter rejimle yol aldığımız bir geçiş dönemi yaşıyoruz hiç şüpheniz olmasın. Hedeflenen, anayasa değişikliği ile kritik eşiği aşıp totaliter bir düzenin inşası. Korkmayın, “askeri rejim anayasasının değişmesini istemiyorlar” ithamından. Bugüne bu tür laf cambazlıkları, ayak oyunları ile geldik. Mevcut anayasanın değişmesi gerekiyordu. Ama amaç, askerlerin kurguladığı otoriter yapıyı yıkmak, yerine demokratik bir anayasa kurgulamaktı. Şu anda, söz konusu olan bu değil. Şu anda söz konusu olan milliyetçi-İslamcı devletçi- militer bir totaliter rejimin kurumsallaşmasını tanımlayan bir anayasa çalışması...